Herkes
hazır olunca arabalara doluşup yola çıktık. Zaten çok uzak değil, yaklaşık beş dakikalık
yol. Bahçe kalabalık… Kimiyle sarıldık, kimiyle tokalaştık. Oradakilerin önemli
bir bölümünü tanıyorum artık. Önce hoşbeş, hâl hatır sorma… Arkasından yemek, öğlen
olduğu gibi meyve ağaçlarının altında…
Yemekten
sonra kız evinin önündeki alana döndük. Çaylar geldi, küçük ikramlar yapıldı. Çaylar
yenilendi. Söyleşi başladı. Orada olanların hepsi akraba neredeyse. Bu durum,
benim en büyük mutluluğum ve memnuniyetim. Atalarımız: “Tarlayı taşlı yerden,
kızı kardaşlı yerden alacaksın.” diyerek bizi uyarmışlar yüzyıllar önce. Gerçi
Ayşenurlar üç kardeş. Ancak geniş bir ailenin içinde büyümüş. Hısım akraba bol…
Herkes de birbiriyle içten söyleşmekte. Saygı ve sevgileri ilk bakışta göze
çarpmakta. Bu, çoğu kişinin fark edemeyeceği, görünmez bir hiyerarşi oluşturmuş
kendi içlerinde. Böyle ilişkiler içinde büyüyüp yetişen kız çocukları
pırlantadır. Saygısı, görgüsü yerli yerinde olur. Nerede ne yapacağını, ne
zaman kimle ne konuşulup konuşulmayacağını iyi bilir. Davranışları ölçülüdür. Görgü,
sosyal ortamlarda gelişip boy atar. İnsan, özgürlük sınırlarını toplum içinde
yaşayarak öğrenir. Kalabalık aileler, bir iç disiplinin kaynağıdır. Neredeyse
tüm akrabaların çağrılması, evlerine kızlarını istemek için konuk olduğumuz
ailenin akrabalarıyla ilişkilerinin düzgün bir biçimde yürüdüğünü de göstermekte.
Ayşenur’u
dedesinden (annesinin babası) isteyeceğiz. Dedesinin adı, Hasan Hoca… Öğlen
yemeğinde tanışmıştık onunla. Hatta yan yana oturmuş, söyleşmiştik bir süre. Dindar
biri…
Nişan
için bir yer hazırlanmış. Kozaklı küçük yer; ancak düğün, nişan, sünnet gibi
etkinlikler için birtakım eşyaları, aksesuarları, sandalyeleri, hatta müzik çalarları
kiralayan kişiler var. Onlarla iletişim kurunca anında her şey getirilip hizmete
sunulmakta.
Yanımdaki
sandalyesi boş... Bu sandalye, Hasan Hoca’nın oturması için. Yatsı namazını
kılmaya gitmiş. Bekleyeceğiz onu zorunlu olarak. Ayşenur’un babasının kayınbabasına
bu denli saygı göstermesi, onun önüne geçmemesi beni mutlu ediyor. Bu saygının
çocuklarına geçmemesi olanaksız. Son yıllarda toplumuzda yitirilmekte olan bir
değer bu. Aslında Türk toplumunun yapı harcı bu gelenek. Ülkemiz geleneklerince
büyük ve çiğnenmez. Son söz, son karar büyüğün. Sanmayın ki büyükler kararları ailenin
diğer üyeleriyle görüşüp danışmadan tek başına verir. Çaktırmadan diğer aile
bireylerinin ağzını yoklar. Onların düşüncelerini öğrenir. Aslında geniş
ailelerde kararlar, hep birlikte verilir. Ancak son söz büyüğün, o açıklar ortak
kararı.
Çocukların
fırsat bulundukça ve sık sık aile büyükleri, hısım akrabayla görüşmelerinde
büyük yarar var. Bu görüşmelerin, akrabalarla kurulacak sağlam ilişkilerin bir
okul, bir eğitim olduğu bilinmeli. Böylesine yararlı bir ilişkiden çocukları
yoksun bırakmak, anne ve babaların büyük bir eksikliği, yanlışı. Çocukların aile
büyüklerine, yaşuluların da torunlarına gereksinimi var. Çocuklar, sık sık
hısım akrabalarla buluşmalı. Bu, aynı zamanda çocuklar için iyi bir tinsel
sağaltım.
Hasan
Hoca gelip yanımdaki boş sandalyeye oturdu. Kız isteme görevi benim. Hasan Bey’e:
“Allah kabul etsin” dedim. O: “Amin!” diyerek yanıtladı beni.
Mahmutcan’ın
babası Halim’den üç yaş büyüğüm ve beni ailenin yaşulusu olarak kabullenmiş. Çaylarımız
geldi. İlk yudumlarımız aldık. Sonrasında ben, söz alıp Türk geleneklerine
uygun olarak Ayşenur kızımızı, Mahmutcan oğlumuza istedim. Hasan Hoca, bana “Evet,
kızımızı hayırlısıyla veriyorum.” dedi. Karşılıklı iyi dileklerimizi belirttik.
Kahvelerimiz
geldi. Kahveleri Ayşenur’la kardeşi Selin dağıttı. Çok sayıda kişiye kahve
yapmak da önemli bir beceri. Bu arada Mahmut’un da kahvesi geldi. Yüzünü
buruşturarak içtiğine göre içinde tuz ya da toz acı biber var sanırım.
Kahvelerimizi
içtikten sonra beni, hazırlanan sahneye çağırdılar. Kalkıp gittim. Yüzükler güzel
bir tepside özel makasla birlikte. Sanıyorum bunlar, hep bu işin
düzenleyicisince getirilmiş. Sestaşıyıcıyı elime aldım, böylece sesbüyütten
konuşmam her yandan duyulur duruma geldi. Kısa bir konuşma yapıp yüzükleri taktım.
Sonrasında evlilik, mutluluk üstüne kısa bir konuşma yaptım. Konuşmam ilgi uyandırdı sanırım. Uzatmadan
kestim sözlerimi. İki yüzüğü birbirine bağlayan kurdeleyi hayırlı olması ve
mutluluk dileğiyle kestim.
Yüzüklerin
takılmasından sonra türlü müzikler çalındı. Özellikle gençler kurtlarını
döktüler. Biz de yanımızdakilerle söyleştik. İdris Şahan ve Mehmet Taş’la telefonlarımızı
aldık karşılıklı olarak. Sayın Mehmet Taş’ın Nevşehir’i gezdirme önerisini
istemeden kabul edemedim. Çünkü dönüşüm, önceden planlanmıştı. Mehmet Bey’in
inceliği, beni mutlu etti.
Gece,
serin… Söyleşi güzel… Ancak sabahleyin hepimiz farklı yönlerde yollara
düşeceğiz. Burada kalanların da işi gücü vardır. Çünkü köy işi bitmez. İşi
zamanında, tadında bırakmak gerek. İzin isteyip kalktık. Konukevine geldik.
Kadir Enişte konuşmam nedeniyle beni kutladı. Biraz söyleştikten sonra
odalarımıza çekilip kendimizi gecenin serinliğinde uyku meleğinin kollarına bıraktık.
Hayırlısıyla güzel bir günü geride bıraktık.
Adil
Hacıömeroğlu
22
Temmuz 2024
Harika olmuş..Size yakışmıştır söylem , Ayşenur’ u ve Mahmutcan ‘ ı kutluyorum . Anadolu insanını konukseverliği , örf ve adetlerini yerine getirilmesi takdire şayan .. Rabbim sonuna kadar mutlu etsin . Siz in yazısınız anı olarak kitap olur .Çocukları da ileride okur ..Elinize , emeğinize , yüreğinize sağlık …oradaymış gibi oluyoruz 👏👏🧿🍀🐞🙏🏻💙Ayşenur kızımızın görgüsü , terbiyesi , saygısı , sevgisi büyüklerimiz baştacımız , kıymetlilerimiz , aileler önemli 😇Mahmutcan oğlumuz da maşallah seçimlerini iyi yapmışlar Allah tamamını erdirsin .Ömür boyu mutluluklar dilerim .Sevgilerimi iletiyorum🙏🏻♥️🧿🐞🍀🌹Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil