Kozaklı;
Nevşehir, Kırşehir, Kayseri ve Yozgat’a neredeyse eşit uzaklıkta. Dört il
merkezinin arasındaki bu ilçe, Nevşehir’e bağlı. Ancak dış dünyayla bağlantısı,
Ankara-Kayseri karayolu üzerindeki Topaklı’dan sağlanmakta. İlçe, yönetsel olarak
Nevşehir’in sınırları içinde olsa da ekonomik ve sosyal alanlarda Kayseri’ye bağlı
sayılır.
23
Haziran 2024 Pazar günü sabahı yola çıktık Nevşehir’e doğru. Bir gün öncesinden
Ankara’ya gidiş biletimi almıştım. Çünkü Süleymancan, buradan kamyonuna kasa
bakacak. Kadir ve Murat enişteler de Nevşehir’i görmek istiyorlar. Arabalara
bölüşüldük. Ben, Murat Eniştenin arabasına bindim. Son anda Kadir Enişte de
bizim arabaya bindi. Diğer arabayı Süleymancan kullanıyor ve önden gidiyor.
Biz, onu izlemekteyiz.
Arada
sırada bir burukluğu duyumsamaktayım sol yanımda. Tam tamına iki gün, iki gece
geçirdiğim Anadolu kokan bu ilçeden ayrılmak, zor geliyor gibi. Sanki yarım
bıraktığım bir şey var. Neden köylerine gitmedim, kırlarında koşmadım. Bir
yerin kıraathanesine gidip çay içmeden, söyleşmeden oradakilerle o yeri tanımak
olanaklı mı? Börtüsünü böceğini, kurdunu kuşunu görmeden anlaşılır mı toprağın
dili? Bağından bostanından geçmeden, çeşmesinden avuç avuç su içmeden anlaşılır
mı bir yerin yaşamı? Kırlarında terimi silmeden, yorulduğumda soluk da olsa bir
gölgede soluklanmadan oranın havasını nasıl doldururum içime. Anı olsun diye cebime,
yere düşmüş bir kozalak bile koyamadım. Gönül bahçeme yerleşen kısa sürede
edindiğim dostları geride bırakıp gidiyorum işte.
Çok
hızlı değiliz. Arabada bir yandan söyleşirken diğer yandan da yol boyunca
geçtiğimiz yerleri incelemekteyim. Nevşehir’e doğru gittikçe meyve bahçeleri
artmakta. Demek ki buralar sulanabilmekte. Suyun olduğu her yerde yaşam var.
Toprağa bin bir bereketi getiren su. Toprağın ve tarımın asıl gereksinmesi bu
kıraç yerlerde su hasadı yapmakta. Bu da uygun yerlerde göletler yapıp kışın ve
baharda su biriktirmek yaz için. Eriyen karların, yağan yağmurların bunca suyu
boşa gitmemeli.
Ülkemizde
kuraklık önemli bir sorun. Bunun yanı sıra bilinçsiz sulama, az olan su
kaynaklarımızı da hoyratça tüketmekte. Çiftçiye savurganlık yapmadan, toprağa
zarar vermeden sulamanın nasıl yapılacağı öğretilmeli. Yalnızca çiftçiye mi? Evsel
kullanımda da su savurganlığı söz konusu. Her damla suyun bir yaşam olduğu
düşüncesi yediden yetmişe herkese verilmeli. Suyun ne denli yaşamsal olduğu, bilinçsizce
kullanımının ülkemize ve üretimimize nasıl büyük zararlar verdiği
yurttaşlarımızın tümüne anlatılıp kavratılmalı. Kavratmakla da kalmaz,
uygulanması sağlanmalı.
Kozaklı-Nevşehir
arası 77 km. Yol boyunca söyleştiğimizden yol kısa sürdü. Çabucak geldik. Daha
önce görmüştüm bu güzel kentimizi. Bu kez daha yeşil ve bakımlı geldi bana. Öncelikle
otogara gittik. Burada ben, onlardan ayrıldım. Vedalaştık. Onların hem işleri
var hem de yolları uzun. Trabzon-Of’a gidecekler.
Otobüsümün
kalkmasına biraz daha zaman var. Zorunlu gereksinmelerimi karşıladım öncelikle.
Biraz dolaştım otogarın içinde. Çok kalabalık değildi. Hatta tenha bile
sayılabilirdi öğlen saatlerinde. Gezintim bittikten sonra içerdeki bir yeiçe
girdim. Çorba varmış. İşte bu, benim için çok güzel… Çorbamı içtim, üstüne de
çay. Yeiçten kalkıp dolaştım bir süre kapalı alanda serin serin. Otobüste uzun
süre oturacağımdan eğinsel devinim gerek. Otobüsün yanına geldim. Kalkışa beş
dakika var. Binip koltuğuma oturdum. Yanımda bEskişehir’de okuyan bir üniversite
öğrencisi var Nevşehirli. Az sona yola çıktık. Koltuktaşım gençle söyleşmeye
başladım. Makine mühendisliği bölümündeymiş. Annesinin zoruyla okuyormuş. Kapadokya’da
babasıyla turizm amaçlı balon işinde çalışmakmış isteği. Nevşehir’i bile bilmiyor.
Doğru düzgün kitap okumamış. Kitap okumak onu sıkıyormuş. “Sen okumayıp öğrenmezsen
turizm işinde başarılı olamazsın.” dedim. O: “Çok başarı gerekmiyor.” dedi. Biraz
daha söyleştik. İçinde gençlik erkesinin kırıntısı yok, çok yazık! Merak duygusu
yok olmuş gibi. Aslında zeki biri…
Bir
süre sonra söyleşimiz bitti gençle. O, telefonunda bir şeyler izleyip gülüyor. Ben
de bir yandan kitabımı okuyor, diğer yandan çevremi izliyorum. Her yan yeşile
kesmiş neredeyse; tarlalar, bahçeler. Yol boyunca meyve bahçeleri ilgimi
çekmekte. Çiftçi üretiyor gücü yettiğince. Ancak onun emeği, karşılığını
bulmuyor. Onun sırtından aracılar büyük paralar kazanmakta. Dünyada bunca emek
harcayıp da yoksul kalan çiftçi Türk köylüsünden başkası değildir sanırım.
Elleri öpülesi Türk çiftçisinin emeği çarçur edilmekte, alınterinin değeri
bilinmemekte, desteksiz, sahipsiz durumda.
Yol
boyunca düşler kurmaktayım. Bir yandan da bu bozkırın çocuğu olan, köy enstitüsü
sayesinde yazgısı değişen; ancak hamuru olan toprağını hiçbir zaman unutmayan
Mahmut Makal’ın “Bozkırdaki Kıvılcım Enstitüler” kitabını okumaktayım. 1930’lu,
40’lı yılların İç Anadolu’su gözlerimde canlanmakta. Yol boyunca düşten düşe
geçmekteyim. Birkaç bin yıl geçmesine karşın hâlâ Hititlerden kalma yöntemlerle
karasabanla kupkuru topraktan ekmeğini, aşını çıkarmaya çalışan Türk köylüsü
canlanmakta gözümde. Hititlerden kalma yaşam biçimi değiştirmeye amaçlayıp Türk
çiftçisini soluklandırmaya çalışan Cumhuriyet yönetiminin insanüstü çabalarını
düşünmekteyim uzun uzun. Bu çabaları engellemeye çalışan siyasetçiler, dar
düşünüşlü asalaklar, kendi çıkarını ulusun geleceğinin önüne koyan mahalle
kurnazları, Cumhuriyet’in eğitim seferberliğine kendi düzenlerini korumak için çelme
takmayı beceri sanan Ortaçağ artıkları, Atlantik yellerine kapılmış
işbirlikçiler, emek harcamadan yüzlerce yıldır halkın sırtından geçinen din
simsarları, yaşamı boyunca köye adım atmadan mutluluk tabloları çizen sözde
ressamlar ve şiirler döktüren salon ozanları kafamda cirit atmakta.
Bozkırı
canlandıracak bir eğitim sistemini; ABD güdümüne girerek türlü karalamalar,
yalanlar, iftiralar, çamur atmalarla ortadan kaldırarak Türk köylüsünü kara
yazgısıyla baş başa bırakanlara öfkelenmekteyim içten içe. Düşündükçe öfkem
dizginlenemiyor.
Yolun
sağ yanında Ankara’ya kaç kilometre kaldığını gösteren tabelaları gördükçe
anneme kavuşmamın süresinin kısaldığını düşünerek öfkemi terk ediyorum. Annemi
düşünüp çocukluğumu canlandırıyorum kafamda. Çocukluk dediğin mutluluk pınarı
gibi şırıl şırıl akar kesintisiz.
Annemin
karanlık kış gecelerini sesiyle aydınlattığı masallarını düşünüyorum tek tek.
Annelik dolu şefkatli sesi kulağımda ninni gibi. Uyusam mı ki? Ama otobüs koltuklarında
uyuyamam.
Bizi
geçmekte olan bir arabanın metalik düdük sesiyle düşlerimden uyanıyorum. Her
iki yanımızda uzanan sarı-yeşil toprağa bakıyorum derin derin, bakışlarımla su
kuyusu açacakmışım gibi. Yeniden kitabıma daldım. Okuyayım ki yol kolay olsun. Bir
ara Mahmut Makal’ın “Bizim Köy”ü canlandı belleğimde. Okuduğumda sanırım lise
sondaydım. Nasıl da sevmiştim Makal’ı da Bizim Köy’ü de. Türk siyasetçisinin
yüzüne tokat gibi çarpmıştı Anadolu gerçeğini Enstitülü Genç Öğretmen.
Karşılığında da sürgünler, soruşturmalar, tutuklanmalar, itilip kakılmalar,
yaftalanmalar…
Ankara’ya
yaklaştık. Kitabımı kapadım. Yolu, çevreyi izlemekteyim. Az sonra AŞTİ’ye
girdik. İndim otobüsten koşarcasına. Yürüdüm öndeki caddeye Türk Konut
dolmuşunu binmek için. Hava sıcak... Dolmuş da bir türlü gelmiyor. Oysa annem
bekliyor. Kim bilir kaç kez çıkmıştır balkon camına?
Adil
Hacıömeroğlu
24
Temmuz 2024
👏👏👏👏👏⭐
YanıtlaSilSevgili ADİL Bey. İnsan olarak yaşanmışlardan ders alamayanlar yaşatıklarından
YanıtlaSilSevgili ADİL Bey. Yaşanmışlardan ders alamayanlar bilinçli yaşamları genel olarak olmaz kanaatindeyim.Geçmişimiz ne güzel ifade edebilmiş ANNE gibi yar olmaz. BABA gibi diyar olmaz. Bu ifadeden MEVLAM hayırlı insanlara bir şeyler algılamayı nasip eylesin. SİZ varsanız. BİZ varız. Ali Kemal AYDIN… SELAMLAR - SEVGİLER….
YanıtlaSilKeyifle okudum, sizinle birlikte yolculuk yapmak çok keyifliydi. Sorunlar hepimizin sorunu. Siz cok iyi anlıyorum. Paylaşımınız için çok teşekkür ediyorum, sevgilerimi guzel İzmit imden gönderiyorum.
YanıtlaSilKalemine saglık kardeşim.Köylerimiz cumhuriyet devrimimize ramen kalbimizde bir yaradır
YanıtlaSilinsanların yaşamları her ne kadar birbirinin aynı günü gibi geçse de her günün ayrı bir değeri vardır.Bazı günler kendileri dışında insanlığa , topluma,yakınlarına katkıda bulunurlar.Değerli, Adil Öğretmenim anlatımınız bilgi dolu coğrafya dersi gibiydi. Sağolunuz👏🙏🏻Elinize , yüreğinize , emeğinize sağlık🙏🏻🍀🧿🌺🌿💙👩🦰Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil