Doğu Karadeniz’de evlerin yanında “dam” adı verilen
dört direk üzerine oturtulmuş bir yapı bulunur. Genellikle iki kattan oluşur.
Dışı perde denen tahtalarla kapatılır. Perdeler aralıklı çakılır ki damın içi
hava alsın, içindekiler nemden çürümesin.
İlk katın tabanı topraktır. İkinci katın tabanı ise
kalın tahtalardan oluşur. Düzgün tahtalar bulunamadığında kapak kullanılır.
Kapak, kalaslar biçilirken en dıştan çıkan biçimsiz tahtamsılardır. Çoğu zaman
bunlar yakacak ya da üstünkörü işlerde kullanılır.
Damın çatısı, genellikle kiremitle ya da sacla
kapatılırdı. Her tarafından rüzgârların girmesine olanak vardı. Üst kata dıştan
bir merdiven yapılırdı. Alt ve üst katların kapıları geniş bırakılırdı. Tamamen
ahşap olan bu yapılar; sert rüzgârlara, delişmen yağmurlara, saçaklarda
sarkıtları olan karlara yıllarca dayanırdı. Genellikle kestane ağacından olan
direkler, yıllar geçtikçe çelikleşirdi.
Damın dışına, saçakların koruduğu kuru bölümün dört
bir tarafında genellikle kışlık odunlar istiflenirdi tepeleme. Odun konulmayan
saçak altına ise fasulye sırıkları ( Bölgede buna harç denir.) dikey olarak
yerleştirilirdi. Damın alt katına fasulye sırıkları ve mısır sapları konurdu.
Fasulye sırıkları arkada, mısır sapları (otluklar) önde bulunurdu. Çünkü kış
boyunca mısır sapları ineklere yedirileceğinden kolay alınabilecek bir yerde
olmaları işleri çabuklaştırırdı.
Üst katta kuru otlar bulunurdu. Kuru otlar kışın
soğuğunda sımsıcak olurdu. Suç işleyip saklanmak isteyen çocuklar için güzel
sığınaktı burası. Saklanan kişi, otların arasına gömülür. Kendisine
soluklanacağı küçük bir delik bırakır. Otların sımsıcak kucağında derin bir
uykuya dalındığı da olurdu. Otlar mis gibi kokardı. Doğanın her türlü kokusu
sinerdi onlara. Kuru ot kokusu, deli eder insanı. Esrik bir düşün afyonu
gibidir.
Otlar arasında hayale dalmışken birden bir ses
işitip irkilirsiniz. Kümesi şaşırmış bir tavuk, otların arasında
yumurtlamıştır. Oradan ayrılırken gıdaklayarak uzaklaşır. Benim gibi iştahsız
bir çocuğun sevdiği andır bu. Hayallerime ara verir hemen sıcacık yumurtayı
avucuma alırdım. Bir süre elimde tutar, sıcaklığını iyice duyumsardım. Sonra
damın tahtalarına hafifçe vurup yumurtanın en sivri yanını kırar, zevkle
içerdim onu. Çiğ yumurta içmek beni mutlu ederdi.
Damda kurumuş otların arasına, kış elmaları ve armutları
saklanırdı. Otların güvenli, doğal ortamında olgunlaşırlardı. Her gün ev
halkından biri gidip üç beş tane meyve getirirdi oradan. Otların kokusu, elma
ve armutların kokusuna karışırdı. Farklı bir tat oluşurdu. Bu meyveleri yemenin
mutluluğu anlatılamaz.
Otaların arasındaki mevyeler biterdi. Oyun sırasında
otların arasına saklanmış bir meyve bulsak dünyalar bizim olurdu. Bu, büyük bir
şans olarak görülürdü.
Kar yağdığında kuşların sığınağıydı dam. Her taraf
beyaz örtüye büründüğünde kuşlar damın boşluklarına tünerdi. Kuru otaların,
mısır saplarının arasında kendilerine yiyecek bir şeyler bulurlardı ustalıkla.
Hem de kış ayazında sıcak bir ortamda olmanın keyfini sürerdi doğadaki minik
dostlarımız.
Yıllar geçip gitti bir çırpıda. Zamanla halkın geçim
kaynakları değişti. Ekonomik nedenlerle bin bir türlü tarım ürününün
yetiştirilmesi terk edilip çaya karar kılındı. Çayla birlikte mısır tarlaları
tarih oldu. Otlaklar ortadan kalktı. İnekleri besleyecek ortam yok edildi.
Dünyanın en lezzetli fasulyeleri yetiştirilmiyor artık. Fasulye olmayınca
sırıklarına da gerek kalmıyor. Tabi inek fasulye, mısır, ot olamayınca dama da
gerek kalmadı. Artık damlar sökülüp yerlerine çay dikildi. Doğaya dayalı
düzenli bir yaşam ortadan kalktı adım adım. Tavuklar gıdaklamaz, horozlar ötmez oldu. Artık köyde yaşayanlar,
yoğurdu ve yumurtayı ilçe merkezlerindeki büyük marketlerden almaktalar.
Bacaların dumanları eskisi gibi kıvrım kıvrım kıvrılmamakta gökyüzünün yedi katına.
Damda bir elma bulma umuduyla koşan çocuk çığlıkları
nerede? Nerede otlukları köpürterek yiyen memeleri süt dolu aynalılar,
nazaralar, sarıkızlar?
Adil
Hacıömeroğlu
31Ocak
2014
Doğu Karadeniz yöresine özgü iki katlı ahşap yapılar (DAM ) , yörenin hayvan yiyeceği ve meyve ( kışlık elma, armut ) deposudur.Alt katta mısır sapları , fasulye sırıkları , üstte kuru ot ; otun içinde meyveler saklanır. Çocuklar için de bir saklanma , dinlenme yeri gibidir dam. Tavukların yumurtlama yeridir ayrıca. Yazarın , burada doğanın mis kokuları içinde geçen çocukluğunda , yeni , sıcacık taze yumurta içme zevki de dikkatlere sunuluyor. Zamanla ÇAY bitkisine geçilmesi , bu damların yok oluşuna , yaşam biçiminin değişmesine yol açıyor. Doğal beslenmenin izleri de siliniyor artık . Sayın A. Haciömeroğlu'nun özlemle andığı o yaşamı , güzel Türkçesiyle okuyoruz bu yazıda. Teşekkürler!.. ÖZGEN KARA
YanıtlaSilKardeşim kamyona arka kasasından takılmak isterken başparmağını ezmişti, anamlar görmesin diye damdaki otların arasına saklanmıştı. Büyükanam (babaannem) damdan ot alırken, otların sallandığını farkeder, önce kedi zaneder aldırmaz, kardeşim gizlemeye çalışır. Babaannem otları kucağına alınca kardeşimi görür..Hala hatırlayınca güleriz.
YanıtlaSil..Ertan KAMBUROĞLU
Aynalılar, nazaralar, sarıkızlar..Yazdıklarınızı okumak bana hem iyi geliyor, hem içimi titretip hüzünlendiriyor..Şu anda 91 yaşında ve çoğu şeyi unutmuş olan annemin, daha önce bize anlattıkları gözümde canlanıyor. O da aynalısından, nazarasından bahsederken, sanki başka çocukları var da onları anlatıyor zannedersiniz..
YanıtlaSilOralarda doğmadım, toplasanız ancak 30 gün kadar görebildiğim MEMLEKETİM, kalbimin derinliklerindedir.. Size sonsuz teşekkürler, annemin hatıralarına beni de kattığınız için..
Şükran Balekoğlu Yamak
Geçen gün hanımla ilçemin KENT ARŞİVİ MÜZESİNE GİTTİK VE TARİHSEL yaşam süreçlerimiz film şeridi gibi gözümüzün önünden geldi geçti.Dedi ki hanim asrilik ,medeniyet pekçok değerlerimizi almış götürmüş acaba çok çabuk mu uyduk kent yaşamınaki eskiler o azıcık kaynaklarında çok mutlularmış dedi.ANCAK HADİ GİDELİM BİZİM KÖYE DEDİĞİMDE HAYIR ORASI BAŞKA BURASI BAMBAŞKA DEDİ.Solcumuz sağcımız hep organik yemek içmek ister ama jakuzili küvet ve inanılmaz teknolojik ürün ister yaşamına!Bu çelişkide herkes emeğe saygı duyduğunu söylesede emekçinin elinden su içmez illa cam damacana talep eder.YÖRÜK
YanıtlaSil