Karadenizlilerin vazgeçilmez yiyeceklerindendir
fasulye turşusu. Zaten Doğu Karadeniz’in iki kardeş ürünü mısır ve fasulyedir.
Tarlada iç içe yetiştikleri gibi, sofrada da birlikte tüketilirler.
Doğu Karadeniz Bölgesinde tarım alanları dar ve çok
bölünmüş olduğundan bilinçli bir kullanım vardır. Fasulye, mısır tarlasına
ekilir, Çoğu zaman sarmaş dolaş olurlar. Onların ki vazgeçilmez yaşamsal bir
aşktır. Mısır, toprağın azotuyla beslenir. Azot bakımından zayıflayan toprağın
imdadına fasulye yetişir. Çünkü fasulye köklerindeki şişkinlikler, havanın
serbest azotunu tutar. Bu iki bitkinin anavatanı Amerika kıtasıdır.
Halkın temel besin kaynaklarından olan fasulyenin
ekimi bolca yapılırdı. Benim çocukluğumda çay bugünkü gibi yaygınlaşmamıştı.
Nisan başında toprak ısınmaya başlayınca ekim işine başlanırdı. Humus,
fasulyenin yetişmesi için gereklilikti. Bu nedenle bol doğal gübre ve kül
fasulye ocaklarına konulurdu.
Mevsimin ilk fasulyesi çıktığında hanelere mutluluk
dolardı. Yöreye özgü kavruta yemek büyük zevkti. Kavruta, suda haşlanan
fasulyeden yapılır. Haşlanan fasulyeler, soğan ve sarımsakla pişirilir. Tabi
yanında can kardeşi mısır ekmeğiyle birlikte sofradaki yerini alırdı kavruta.
Tarladaki fasulyeler içlenmeye başladığında turşu
zamanı gelmiş demektir. Fasulyeler özenle toplanır. Büyük bakır kazanlarda
haşlanır. Toprak küpler çoktan hazırlanmıştır. Turşunun vazgeçilmezi yöreye
özgü acı biber ve sarımsaktır. Kaya tuzu ve sirke, turşunun uzun ömürlü
olmasını sağlar.
Kocaman küpler tıka basa doldurulmuştur. Küplerin
ağızları sıkıca kapatılır. Kapağın üstüne açılması zor olsun diye taş konulur.
Eğer kapak unutkanlıkla ya da tedbirsizlikle açık bırakılmışsa turşu küpüne
fare girer. Girince de kışın tüketilmesi gereken önemli bir yiyecek mahvolur.
Küpteki turşu, üzüntü içinde dökülür.
Kışın hemen her gün bir miktar turşu alınır küpten.
Tuzdan arıtmak için güzelce yıkanır. Yıkanan turşu, bakır tavada kavrulmakta
olan soğanın içine konur. İyice karıştırılarak pişirilir. Bazen soğan yerine
pırasa yaprağının kullanıldığı da olurdu. Turşu kavurması olur da mısır ekmeği
olmazsa olur mu hiç?
Mısır’la fasulye tarladaki dostluklarını sofralarda,
sonrasında midelerde de sürdürür. Mısır da fasulye de Orta Amerika kökenliler.
Amerika kıtasının keşfinden sonra eski kıtalarla tanışmış iki ürün. Avrupalı
gezginlerce okyanus aşarak yeni toraklara yaşam vermişler. Mısır, 1600’lü
yıllarda Mısır’dan önce İstanbul’a, daha sonra da Karadeniz’in verimli
topraklarıyla buluşmuş. Fasulyenin yolculuğu da aynı dönemlerdedir. Doğu
Karadeniz topraklarına gelişleri en fazla beş yüz yıl... O zaman şu soru akla
gelmekte. Mısır ve fasulye yokken Doğu Karadenizliler ne yer, ne içerdi?
Fasulye turşusu, besleyici olduğu kadar lezzetlidir.
Karadeniz insanın; kışın sert rüzgârlara, kara, soğuğa, rutubete dayanmasında
önemli bir etkendir. Bağışıklık sisteminin önemli bir etkenidir.
Geniş bakır tavalarda yazın kavruta,
kışın turşu kavurmasının doğa kokan sofralarındaki kaşık seslerine ne oldu?
Suni gübrelerin, hormonların, hibrit tohumların kullanılmadığı zamanlardı, o
zamanlar. Emeğin, alın terinin sofralarda lezzete dönüştüğü o güzel günleri
özlemle anmaktan başka ne gelir elimizden?
Adil
Hacıömeroğlu
22
Ocak 2014
'' Organik beslenme''nin önemli ürünlerinden fasulye , nasıl yetiştirilir ; mısırla fasulye nasıl aynı tarlayı paylaşır ;fasulye turşusu nasıl yapılır ? Kavruta denen taze fasulye yemeği nasıl hazırlanır ? Bir de bu güzelim beslenme alışkanlığının yok oluşu ( belki fabrikasyon yiyeceklerin artışı , tarlaların ÇAY yetiştirme alanına dönüştürülmesi...) konusu , Sayın A. Haciömeroğlu'nun güzel anlatımıyla yazıya dökülmüş. Teşekkürler! ÖZGEN KARA
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsınız fasulye ile mısırın aşkını..
YanıtlaSilBilir misiniz, bu aşk tarladan sonra da devam eder.
Birbirine yakın ama birbirinden ayrı, biri turşu kavurması, bir diğeri ekmek olmak üzere, bahsettiğiniz o bakır tavalarda aşk ateşiyle pişerler...
Ancak, ulu bir kişi dayanamaz bu ayrılığa ve mısırı atıverir fasulyenin kollarına...
-Bezirgan aşı- denilen lezzet böyle doğar...
Ve gökten üç elma düşer...
Şükran Balekoğlu Yamak
En çok rahmetli anneannemin fasulye tavalısını özledim, kokusunu, lezzetini..Anneannemler Rize İkizdere'den..Fasulye olmazsa olmazlarından...
YanıtlaSilBu yazı da beni duygulandırdı be hocam.
Kaleminize sağlık🙏🏻
Trabzon’ da görev yaptığım yıllarda tadına bakıp yemek nasip oldu Fasulye nasıl yakışmış turşuya , kavrulup yenmesi doyurucu ayrınbir lezzet Karadeniz insanı doğanın güzelliğini rengiyle yemeklerine de yansıtmış Adil Öğretmenim , esen kalınız🙏🏻🌺🍀Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilAhh be Adil hocam ne güzel anlattın turşu kavurmasını.Ağzım sulandı vallahi.Mutfak konusunda bir master chef olduğunu ve mutfak hünerlerini çok duydum yakın arkadaşlarınızdan.O hünerli ellerinden yapılma fasulye turşusu kavurması ne yenirdi.off ki off kara lahana ve yanında yoğurt mısır ekmeği de olsa aman Yarabbi şu güzelliğe şu enfes tatlara bak.
YanıtlaSil