Tarih boyunca insanlar hep göç etmiş türlü nedenlerle.
Sıladan gurbete gidiş zor bir şey… Bir insanın doğup büyüdüğü toprakları terk
etmesi çoğu zaman onulmaz acılara, özlemlere, pişmanlıklara neden olmakta. Hele
yıllarca sılaya uğramamak ise zorun zoru, katlanılmaz bir durum, dayanılmaz bir
dert. Zaten insanoğlu, bu dünyaya dert çekmek için gelmedi mi?
Ülkemizde yıllardır iç ve dış göçler yaşanmakta. Bir avuç
toprak, o toprakta üretilen tarım ürünleri insanımızın geçimini sağlayamamakta.
Bu nedenle insanımız, ekmeğinin peşine düşüp ülkemizin başka kentlerine ya da
yabancı ülkelere gitmekte. Çoğu kişi, gittiği yerde ekmeğini büyütmekte. Geçim sıkıntısının
kahredici eziyetinden kurtulmakta. Ancak usu, gönlü hep geldiği topraklarda.
Yüreğini doğup büyüdüğü topraklara bırakmakta çoğu kişi.
Çocukluk dönemi, insanların en mutlu anlarıdır. Ayrıca
çevresini en hızlı algıladığı dönemdir bu güzel yıllar. İnsanoğlunun bilgiyi en
hızlı algıladığı devredir çocukluk. Kişinin neden-sonuç ilişkili düşünmesi bu
yıllarda olur. Çocukluk döneminde kişilik biçimlenir, yetenekler ortaya çıkar, insan
ilişkileri bu dönemde anlam kazanır, iyi ile kötü bu yıllarda belirginleşir
insan belleğinde. Yenen yemeğin, çiğnenen lokmanın tadı bir başkadır. İçilen
suyun verdiği ferahlık, erişilmez bir mutluluktur.
Doğa ile insan arasındaki dostluk, çocukluk döneminde
kurulur. İnsan, doğanın sırrına erişir bu dönemde. Doğanın verdiği nimetler
fark edilir. Doğayla hem uyumun hem de savaşın dengede tutulduğu bir zamandır
çocukluk. Bu dengedir ki kişiyi başarıya götürür. Ayrıcı yaşama sevincinin
doruğa çıktığı dönemdir bu. Dengeyi kuramayanlar, hiçbir zaman mutluluğu yakalayamaz.
İnsan yaşlandıkça çocukluk ve gençlik dönemlerindeki
anılarıyla yaşar. Usunda hep o dönem vardır. Çocukluk ve gençlik, insan
belleğinin, yüreğinin hiç solamayan goncalarıdır. Goncadan uzaklaştıkça onun
değeri artar. Kokusu, sıladan gurbete dek erişir goncanın. Onun içindir
geçmişin anılarının capcanlı kalması. İnsanın hep o dönemi anlatması, dostlarıyla
tatlı anı yolculuklarına çıkması bundandır.
Kişi, yaşlandığında ve sonsuz yolculuğun yaklaştığını fark
ettiğinde geçmişi uzak diyarlardan bir film şeridi gibi geçer gözünün önünden.
Bazı bölümler, soluktur kimi zaman. O anılar canlandığında bellekte insanın
yaşama gücü çoğalır birden.
İnsanımız, kilometrelerce uzakta yaşasa da yüreği kendi
toprağında filizlenen bir fidandır hep. O fidan, anılar ve amaçlarla hep canlı
tutulur sılanın yürek toprağında. O yürek toprağıdır kişiye yaşama gücü ve
sevinci veren. Yürek toprağı, yurttur. Yurt ise kişinin olmazsa olmazı. İnsan
çocukluk ve gençlik döneminde kavrar yurtseverliği. O yurtseverlik duygusudur
kişiyi gözüpek yapan. Gerektiğinde yurdu için ölümü göze almak bundandır.
İnsan, gurbet elde son soluğunu verir. Artık sılada başlayan
yaşam sona ermiştir. Onun için gurbetin bir anlamı yok! Bedeninin var olduğu
topraklardır onun sonsuza dek yatacağı yer. Onu var eden toprak, var ettiği
bedeni ister bağrında. Toprağın koynunda erinç bulacaktır cansız beden.
Ölen kişinin yakınları seferber olur. Zaman yitirmeden cenazeyle sılanın yolu tutulur. Yolun uzaklığı önemli değildir. Çünkü bir görevi yapmanın mutluluğu, erinciyle aşılır sılaya uzanan ırak yollar. Toprağı, yurt edinmenin yoludur bu. Gelecek kuşaklar, toprağından kopmasın diyedir bu çile. Çocuklar ve torunlar, en azından bayramda seyranda atalarının, analarının gömütünü görmeye gitsin de topraklarını, köklerini unutmasın diyedir bunca çaba.
Toprak ölüyü de diriyi de bağrında sakladığında yurt olur
bizlere. O zaman biz de ulus oluruz yaşadığımız toprak üzerinde.
Adil Hacıömeroğlu
22
Kasım 2022
Değerli ve anlamlı bir yazı Değerli Büyüğüm. Vasiyetler bile sılaya gömündür.
YanıtlaSilEniştem 40 yıl Almanyada yaşadı ve öldü. Beni köyümün mezarlığına gömün demişti. Oraya defin ettik. Dünyadaki en güzel yer benim köyüm diyordu her zaman. Köyümün hasreti orada son bulur ancak diyordu. Bende çocuklarıma vasiyet ettim. Benide köyüme gömün diye.
YanıtlaSilDünyada insanın doğup büyüdüğü yer kadar güzel bir yer yok bence.
Halbu ki benim köyüm bir dağ köyü yamaç bayır kıraç. Ama gelde birde bana sor o toprakların özlemi kokusunu.
DUYGUSAL ŞAİR
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
İnsanın toprağa bağlılığı modern toplumlarda ulusa bağımlılığa / yurda bağımlılığa bıraktı kendini. Günümüzde ise ideolojiye bağlılık giderek artıyor. Bunda sosyal medyanın etkisi olduğunu düşünüyorum. Artık insanlar benzer fikirlere sahip kişilerle birlikte olmak, onlarla yaşamak istiyor. Bizim betıcılarımızın bu kadar krize rağmen Avrupa'yı yurt bellemelerinde bunun da etkisi olduğunu düşünüyorum
YanıtlaSil