ATATÜRK VE İRAN ŞAHI

 

        Haziran 1934’te İran Şahı Rıza Pehlevi, Türkiye’ye geldi. Yedi Düvel’i dize getiren Atatürk’ü yakından görüp tanımaktır amacı. Büyük kahramanla konuşup dostluk kurmak istemektedir. Atatürk de konuğunu çok önemser. Türkiye-İran dostluğunun kalıcı olmasını düşünmektedir. İki ülkenin dayanışma ve işbirliğiyle birçok zorluğun üstesinden geleceği kanısındadır.  

        İran Şahı, karayoluyla Trabzon’a gelir. Orada, onu Kurtuluş Savaşı’mızın kahramanlarından Fahrettin Altay karşılar. Limandan Yavuz gemisine binerler. Samsun’dan demiryoluyla Ankara’ya gidilir. Şah, Yavuz zırhlısını ve toplarını inceler. Hayranlığını gizleyemez.

        Şah, Ankara’da Atatürk tarafından karşılanır garda 16 Haziran 1934’te. Karşılama sıcaktır. Konukseverlik üst düzeydedir. Gerekli görüşmeler yapılır.

        Atatürk, Mayıs 1934’ün ilk günlerinde Besteci Ahmet Adnan Saygun’u çağırır. Türk-İran dostluğunu, tarihsel kardeşliğini anlatan bir opera bestelemesini ister. Cumhuriyet’in bursuyla 1928’de Paris’e müzik eğitimine giden genç yetenek, bu görevi üslenir. Firdevsi’nin Şehnamesi’nden uyarlanan ve Türkçe olan Özsoy operası bestelenir hem de iki ay bile olmadan. Bestesi A. Adnan Saygun’a, güftesi de Münir Hayri Egeli’ye aittir. Özsoy, 19 Haziran 1934 gecesi, Ankara Halkevinde Atatürk ve Pehlevi’nin hazır bulunduğu, çok sayıda izleyicinin karşısında sergilenir. Özsoy, izleyicilerde heyecan uyandırır. Türk-İran kardeşliği pekiştirilir.

        İran Şahı, Atatürk’ün eşliğinde Eskişehir, Afyon, Uşak, İzmir, Balıkesir, Çanakkale ve İstanbul’u gezer. Askeri manevraları izler. Farklı okullara giderler birlikte. Bilgilenir. Ülkemizdeki gelişmeleri yakından görür. 21 Haziran 1934’te Eskişehir’de Hava Meydan Mektebini gezerler.

        Şehinşah, Ankara’dan ayrılmadan önce İran Büyükelçiliğinde Atatürk onuruna bir ziyafet verir. Ankara’daki büyükelçiler ve Türk devlet adamaları çağrıldı. İlerleyen saatlerde Atatürk Şehinşah’la poker oynamak ister. Konuk, bunu kabul eder. Masada Başbakan İnönü, Dışişleri Bakanı Saraçoğlu ve İngiliz Büyükelçisi de vardır.

        “Şehinşah oyunda pek kuvvetli görünmüyor, Atatürk’ü hoş tutmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş oyun büyüdü, sonuna doğru ortada bir hayli para toplandı, İngiliz Büyükelçisi, kâğıtlarına baktı ve oyunu açtı. Atatürk ‘Elimde bir şey yok, pas…” dedi, sola dönerek Şah’ın eline baktı. Şah da ‘Kaçmak lazım değil mi?’ der gibi onun yüzüne baktı. Atatürk, iki yedili görünce ‘haydi ortak girelim.’ dedi ve girdiler. Ötekiler çekildiler, büyükelçi kâğıt istemedi. Atatürk ‘Bize üç kâğıt verin!’ diyerek aldıkları kağıtlara Şah’la beraber elleri bir arada yavaş yavaş bakmaya başladılar. İngiliz büyükelçisi ‘Bob…’ dediği sırada, Atatürk ‘Rest!’ dedi, elçi durakladı ‘Hayır… İki büyük hükümdar blöf yapmaz kareyi buldunuz.’ dedi. Elçinin elinde üç as, iki rua vardı.

        Atatürk elçiye, Fransızca: ‘Ekselans, anlayışınızı takdirle tebrik ediyorum, görüyorsunuz ya Şehinşah hazretleri ile birleşince şans bize nasıl gülüyor. Eğer siz de bizimle olursanız ne büyük kuvvet oluruz. (Fahrettin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, sf. 445)”

        Atatürk, yukarıdaki sözlerle İngiliz elçisine önemli bir ders verdi. Ezilen, komşu iki ulusun birleşmesinin olağanüstü bir güç olacağı dersini. Birleşerek oyun kurucu olacaklarını ve İngilizlerin de bu oyuna katılması gerektiğini anlatıyor bu sözler. Büyük adam, büyük siyasetçi olmak için parlak, keskin bir zekaya ve sonsuz yurt sevgisine gerek var. Ayrıca insan sevgisi de erişilmez olmalı. İşte, emperyalizme karşı kurulan Sadabat Paktı, bu derin anlayışla kuruldu. Atatürk, dünyanın ezilenlerinin umudu böyle oldu.

                                                               Adil Hacıömeroğlu

                                                               4 Kasım 2022

4 yorum:

  1. Her zaman Atamıza minnettarız. İşte Devlet adamlığı budur.
    İsmail Gökçe
    Denizli

    YanıtlaSil
  2. O günden beri başına ne gelecekse emperyalist olmayan ülkelerin kendilerine ortak cephe açmasından geleceğini bilen Batılılar, kültür, medya savaşlarıyla bu ülkelerin arasını açmaktalar. Örneğin dini, baramları, kısmen tarihleri, yemekleri, birçok sözcükleri, sevinçleri ve hüzünleri Ortadoğulular ve İranlılarla aynı olan Türklere "pis Ortadoğulu" demeyi kim öğretti?

    YanıtlaSil
  3. Bunu bilmiyordum Hocam çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  4. Şah ve eşi prenses Süreyya Zonguldak’a da gelmiş. Cumhuriyetin ilk şehri Zonguldak’ta kendisini karşılayan, gezdiren kadınların şıklığına hayret etmişler. Fotoğrafını gönderirim size Adil bey. Bizimkiler prensesi gölgede bırakmışlar.
    Zonguldak 1980 sonrası uygulanan politikalar sonucu çok sahipsiz. Ve geri kalmış, içinden iki şehir doğurup kendi küçültülen, sanayisi yok edilen, turizm ve müze cenneti olması gerekirken kimsenin uğramadığı bir şehircik maalesef…
    Şükran Balekoğlu Yamak

    YanıtlaSil