Atatürk,
özellikle batılıların Türk kadınını peçe takan, kafes arkasında oturan, doğru
düzgün dışarı çıkmayan biri olarak göstermesinden çok rahatsızdı. Ne yazık ki
bazı Türk aydınları da Türk kadını konusunda batılılarla aynı düşünmekteydi. Bu
kişilerin düşüncelerinin oluşmasında batılı yazarların romanlarının neden
olduğu düşüncesindedir Gazi Paşa. Oysa durum böyle değildi. Neredeyse yaşamın
birçok alanında Türk kadını, yaşamın içindeydi.
Atatürk
2 Şubat 1923’te İzmir’de halkla söyleşirken şöyle demekte: “Belki kitaplarda ve
romanlarda okumuştur; daha çok Batı romanlarında okumuştur, o da kafes romanı. Ben
zannediyorum ki, bu millete ve memlekete -hepimize malum olduğu gibi- nereden
geldiği, şuradan ve buradan geldiği muhakkaktır. Şuradan ve buradan intikal
etmiş olan bu yanlış âdet -ki ne din, ne hayat ve tabiat bunu kabul eder ve ne
de Allah emretmiştir- bu kötü halleri Batı’nın süslü romanlarına süslü bir
tarzda geçirenler yine saraylardır. Çünkü saraylar hakikaten yukarıdan aşağı
düpedüz bir kafesle ayrılmış birtakım mahluklarla doludur. (Atatürk’ün Bütün
Eserleri, Cilt: 15, Birinci Basım: Şubat 2005, s. 71)” Burada da anlatıldığı
gibi kadını kafesin, peçenin arkasına saklayarak yaşamdan koparmak İslam’ın bir
buyruğu değil, bir saray geleneği.
“Kasabalarda
ve şehirlerde yabancıların nazarı dikkatini çeken mühim manzara ve ifade olunan
mühim hal, hepimizce malumdur ki, daha çok tesettür şekli üzerinde toplanıyor. Bu
tesettür şekline bakanlar hükmediyorlar ki, kadın evinden başka bir yer görmez
ve göremez. Çünkü sokağa çıktığı zaman bile gözü ve her tarafı kapalı olmaya
mahkûmdur. Efendiler, bu tesettür şekli dahi din icabı değildir. Hatta o kadar
değildir ki, gayri meşrudur. Din icabı olan tesettürü ifade etmek lazım
gelirse, kısaca diyebiliriz ki, tesettür kadınlara külfet vermeyecek ve adaba
muhalif olmayacak basit şekilde olmalıdır. Bu dediğim ifade ile hasıl
olacak olan tesettür şeklinin belki Batı alemindeki tesettür şeklinden az çok
farkı olabilir. Fakat meselenin mühim noktası her hususta benzememek de
değildir ve böyle bir şey aramaya da mecburiyetimiz yoktur. Yeter ki tesettür
şekli kadını hayattan, faaliyetten ve insanlıktan tecrit edecek, gayri meşru
aşırı mertebeye gelmiş olmasın. (Aynı yapıt, s. 71)” Atatürk’e göre tesettür,
kadını yaşamdan, çalışmadan, insanlıktan çıkarmamalı. İslam’ın gereği olan
tesettür, kadınların yaşamını zorlaştırmıyor. Ancak saray ve çevresinin geleneği
olan kapanma ise kadınları yaşamdan kopartmakta.
“Kadınlarımızın,
İslam kadınlarının ve Türk kadınlarının ilimde ve fazilette ve faaliyette çok
ileri gitmiş olduklarını tarih bize söylemektedir. Benim bugün burada yaptığımı
çok arzu ederim ki, hanım arkadaşlarımızdan birisi yapsın ve hanımlarımız bunu
yapar. Hiçbir şer’i mâni ve tabii mâni yoktur ve olmamalıdır.
Efendim,
yeri gelmişken söyledim, asıl silsileye devam edeceğim. Müsaade buyurursanız,
bu noktaya ait son sözlerimi şu suretle ifade edeyim: Adam olmak istiyoruz.
Bizi adam edebilecek analarımız olmak lazım gelirdi. Edebildikleri kadar
etmişlerdir. Fakat bugünkü seviyemiz, bugünkü esas icaplara ve ihtiyaçlara,
asırların geçmesiyle bizi maruz bıraktığı zayiatı telafiye kâfi değildir. Başka
zihniyette, başka fikirde, başka olgunlukta insanlar lazımdır. Bunları bize
yaratacak olanlar, bugünden sonra yetişecek validelerdir.
Memleket,
millet, bağımsızlık, hakimiyet, şeref, her ne telaffuz ediyorsak, güzel şey
yalnız ve ancak kadınlarımızın feyzi ve irfanı sayesinde hasıl olacaktır. Dolayısıyla
hanımefendi, bundan sonra yeni Türkiya devletinin takip edeceği programın esas
noktasını bu maruzatımın özü teşkil etmesi lazımdır ve inşallah teşkil
edecektir. (Aynı yapıt, s. 71)”
Atatürk,
2 Şubat 1923’te İzmir’de yaptığı konuşmanın tamamı orada kendisini dinlemeye
gelen halkın sorularına verdiği yanıtlardan oluşmakta. Yukarıda, kadınlar
hakkında söyledikleri de dinleyiciler arasındaki bir kadının sorduğu soruya
karşılıktır.
Atatürk,
kadınlarda tesettüre karşı değil; kimilerinin kişisel ya da sınıfsal çıkarları için
uydurdukları giyim ve yaşam biçimine karşı.
Kız
ve erkek çocuklarının yurduna bağlı ve çalışkan olmalarındaki asıl etken
anneleridir. Bir ülkenin kadınını peçe ve kafes arkasında tutsaklaştırıp yaşamdan,
eğitimden, Türk töresinden, bilimden uzaklaştırdığınızda onların yetiştireceği
çocuklar da bilgisiz olacaklar. Bu nedenle her alanda ileri bir toplum
oluşturmak istiyorsak öncelikle kadını peçeden de kafesten de kurtarmak gerek.
Kadınlar ve onların giyimleri üzerinden siyaset yapıp oy devşirmek bir ülkeye
verilecek en büyük zarardır. Bu, böyle biline…
Adil
Hacıömeroğlu
14
Mart 2024
El attığı ne varsa doğruya, ulkenin yararına, milletinin daha da ileriye gitmesi ve refah içinde yaşaması adınaydı sevgili Ata' mızın. Saygı, minnet ve özlemle anıyörum. Kaleminiz var olsun Adil bey. Her zamanki gibi muhteşem. Yürekten kutluyorum. Nazlı Hilal Eraslan
YanıtlaSilOsmanlı padişahı ve 111. İslam halifesi Abdülaziz' in çıkardığı emirname ile kara çarşaf giyimi zorunlu tutulmuş.
YanıtlaSilYine Osmanlı padişahı ve 113. İslam halifesi 2. Abdülhamid tarafından da Hristiyanlara benzedikleri gerekçesi ile yasaklanmış.
Sözde islamı korumak vazifesi üstlenmiş iki hükümdar. Birinin olmalı dediğine diğeri olmamalı demiş.
Bu iki örnek aynı zamanda bize gösteriyor ki; kadının yaşamı, yararlanacağı olanakları bir erkeğin kafa yapısına ve kararlarına bağlı. Bu; topluma hükmeden biri de olabilir, bir eş de.
Kadını toplumdan soyutlayan, yaşamdaki imkanlardan kısıtlayan, eğitim ve çalışma dahil tüm haklarını elinden alan, kadını değersizleştiren, onu sadece erkeğine hizmet etmekten ve çocuk doğurmaktan ibaret sayan bir ayet yok. Bu erkek hükümranlığını benimsemiş zihniyetli erkeklerin uydurduğu bir yaptırımdan başka bir şey değildir.
Kadını tesettür adı altında; gözleri dahil tüm bedenini kara örtüyle örter ama benim de gözlerimde tesettür varmış gibi bakayım demez.
Tarihteki bu tür örneklere baktığımda Laik düzenin nasıl doğru ve faydalı olduğunu görüyor ve Mustafa Kemal Atatürk'e bir kez daha minnet duyuyorum. Laikliği Arap kültüründen uzaklaşmak ve batılılaşma olarak gören zihniyetler de bu farkı görebilseler keşke.
Sevgili ADİL Bey. Olan özelliğiniz ve güzelliğinizle duygu ve düşüncelerinizi paylaşma ayrıcalığınıza katılıyorum. TEŞEKKÜRLER. Olan EĞİTİM seviyemizi dahilinde aşağıya doğru bilerek bilmeyerek sürüklendiğimizi düşürüldüğümüzü gözlemliyorum. EĞİTİM AİLE de başlar hayattımızla yaşamımızla algılaya bilenler için devam eder.Bizi BİZİM günün şartlarına göre doğruluklardan güzelliklerden sapmadan yenilememiz ( GÜNCELLENMEMİZ ) gerekiyor. Yoksa son kullanma tarihi geçmiş süreçlerdeyiz demektir. SİZ varsanız. BİZ varız. Ali Kemal AYDIN… SELAMLAR - SEVGİLER….
YanıtlaSilSevgili Adil Hocam,
YanıtlaSilYazıda şöyle bir ifade geçiyor,
Din icabı olan tesettürü ifade etmek lazım gelirse, kısaca diyebiliriz ki, tesettür kadınlara külfet vermeyecek ve adaba muhalif olmayacak basit şekilde olmalıdır. Bu dediğim ifade ile hasıl olacak olan tesettür şeklinin batı aleminin tesettür şeklinden biraz farklı olmasıdır…
Peki şu andaki gayri ahlaki kıyafet şeklini, Atatürk’e mal edip o yaşasaydı, bu şekilde giyinmemizi isterdi denilmesini uygun görüyormusunuz…? Ben kaçırmış olabilirim belki, bir yazıda bu edebe, adaba uygun olmayan giyimle, özgürlük adı altında toplumu rahatsız edecek şekilde evlatlarımızın birbiriyle münasebetiyle, evlatlarımızın konuşma kültürüyle, kısacası ahlaki çöküntüyle ilgili yazabilirmisiniz…
Yavuz BİBER
Değerli Adil öğretmenim,
YanıtlaSilUsunuza , emeğinize , yüreğinize sağlık👏👏
Ulu önder Atatürk’ ün kadınların sosyal hayatta aktif rol alması gerektiği konusundaki düşünceleri her daim kıymetlidir.Kadınların mutlaka ilim irfan sahibi olmalarını belirtmiştir.Tesettür’ün kadını yaşamdan ve varlığından ayırmayacak bir şekilde olması gerektiğini ,vurgulayan Atatürk, saray geleneklerinden gelen yanlış uygulamalara karşı çıkmıştır.Kadınların eğitimli ve özgür bireyler olarak toplumun gelişimine katkı sağlamasının önemine dikkat çekmiştir.Eğitim özellikle çocukluktan başlayarak herkese verilmelidir..Analık görevi kutsal olan kadının eğitimli olması gereklidir.Ayrıca, kadın giyimi üzerinden siyaset yapmak topluma zarar verdiği gibi “ Toplumsal Cinsiyet Eşitliği “ ve “Toplumsal Cinsiyet Adaleti” kavramlarının arasındaki ince ayrıntıya dikkat etmek gerekiyor. Açıklayıcı anlatımınız için Varolunuz👏🙏🏻🍀SaygılarımlaFulya Kırımoğlu