MEDRESELER NEDEN KAPATILDI?


3 Mart 1924’te çıkarılan devrim yasalarından biri de Öğretim Birliği Yasası (Tevhidi Tedrisat) dır. Bu yasayla türlü kurumlara bağlı olarak farklı eğitim yapan okulların hepsi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Ayrıca bu okulların tümü, bakanlığın belirlediği izlencelere bağlı kalarak eğitimlerini sürdürdüler.

3 Mart 1924 öncesinde okullarda okutulan dersler birbirinden farklıydı. Üstelik emperyalist ülkelerin ülkemizde kurduğu yabancı kolejler ise misyoner okullarıydı. Bunların amaçları, ülkemizi içerden çökertmek ve ulusumuzu eğitim yoluyla bölüp parçalamaktı. Amerikan, İngiliz, Alman, Fransız, İtalyan, Avusturya kolejleri kendi ilkeleri doğrultusunda eğitimlerini sürdürmekteydiler. Bunların çoğunda rahip ve rahibeler ders vermekteydi. Ne yazık ki bu okulların kurulmasına izin veren de Müslümanların halifesiydi. Cumhuriyetin kurulmasından sonra yalnızca Anadolu’da iki yüze yakın Amerikan koleji kapatıldı.

Ülkemizde yaşayan azınlıkların hepsinin okulları vardı. Bu okulların izlenceleri azınlık dernek, vakıf ve ibadethanelerince oluşturulmaktaydı.

Medreseler, Osmanlı sınırları içinde yaşayan Müslümanların gittiği yerlerdi. Buralarda matematik ve fen bilimlerinden daha çok dinsel eğitim yapılırdı. Bunların yanı sıra çağdaş okullar da bulunmaktaydı.

İşte, Öğretim Birliği Yasası ile ülkemizdeki tüm okullar MEB’e bağlandı. Okulların hepsi MEB’in ilkelerine uygun eğitim izlencesine bağlı kaldı. Böylece eğitimimiz millileşti.

Peki, medreseler niye kapatıldı?

Osmanlı, 1843’te çıkardığı bir yasayla zorunu askerliği getirdi. Bu yasayla medrese hoca ve öğrencilerine askerlikten muafiyet ayrıcalığı tanındı. Askere gitmek istemeyen, vatan hizmetinden kaçmak isteyen birçok kişi medreseleri doldurdu. Bu da ordumuzun zayıflamasına neden oluyordu.

Başına sarık takıp medreseye giden herkes ulema sınıfından kabul edilmekteydi. Buralarda matematik ve fen bilimleri eğitimi yok denecek kadar azdı. Yıllarca medreseye gidip doğru düzgün bir tümce kurup yazamayanlar çoktu. Bu nedenle halk arasında ve medrese çevrelerinde buralarda eğitim görenlerin bazılarının bilgi düzeyini anlatmak için “Okuması var, yazması yok.” denirdi. Ne yazık ülke topraklarına dağılmış binlerce medrese buralara gidenleri okur yazar yapamamıştı.

Medreselerde düzenli, disiplinli bir eğitim yaşamı olmadığı için buraya devam eden kişiler tembellik, miskinlik içinde zaman geçirirlerdi. Bu kişiler, çalışmazlardı. Geçimlerini halkın yardımları ve vakıf gelirleriyle sağlarlardı. Ulema sınıfının Osmanlı döneminde yenileşmenin, gelişmenin önünde en büyük engel olduğu da bilinmekteydi.

Atatürk, 2 Mart 1923’te İzmir’de yaptığı uzun konuşmada medreselerin kapatılacağını açıkça söyledi. Bu uzun konuşma, ülkemizin tüm sorunları ve bunlara bulunacak çözümler açısından çok önemlidir. Herkesçe okunmalı.

“Bir de ‘medreseler ne olacak?’ dendi. Müsaade ederseniz bu noktayı da ifade edeyim. Öteden beri hepimizin işittiğimiz ve az çok mütehassıs olduğumuz bir şey vardır; o da bu gibi meselelere temastan kaçınmamızdır. Ve bu temas, dine tecavüz mahiyetinde anlaşılır. Derhal bir mukavemet ve karşı koymaya maruz kalırız. Ne için ve neden dolayı? Medreseler ne olacak, vakıflar ne olacak dersiniz, derhal bir mukavemete maruz kalırsınız. Ne için? Ve bu mukavemeti yapanların ne hak ve salahiyetle bunu yaptıklarını sormak lazımdır.

Arkadaşlar, bizim dinimiz İslam dini, en makul, en tabii bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son dindir ve en mükemmeldir. Tabii olabilmek için makul olması lazımdır. Akla, ferasete, muhakemeye, mantığa, ilme ve fenne, hapsine tamamen uygun olması lazımdır ki, uygundur. O halde bu kadar açık bir hakikati bir defa anladıktan sonra, tekrar anlatabilmek için, İslam toplumsal hayatında özel bir sınıf halinde mevcudiyete hiç kimsenin hakkı yoktur. Kendisinde böyle bir hak, bir sıfat görenler, muhakkak asıl şeriat hükümlerine muhalif olarak hareket etmiş olurlar. Çünkü biliyorsunuz ki, bizim dinimizde ruhbanlık yoktur. Bizim dinimizde ilmin ve faziletin istisnasız kazanılması vardır, tahsili vardır ve tatbiki vardır ve kimse bundan müstesna tutulmamıştır. Ve kimseye müstesna olarak bu ayrıca verilmiş değildir. Dolayısıyla hepimiz eşit olarak din ne ise, hükümleri ne ise bunların hepsini öğrenmeye mecburuz ve öğreniriz. Dolayısıyla bence söz konusu olacak şey, ayrı ayrı medrese ve aynı mektep değildir. Millete dinini, imanını, bütün insani ihtiyaçlarını vermek için bir yer vardır ki, ona mektep derler. İsterseniz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt: 15, Kaynak Yayınları, Birinci Basım: Şubat 2005, s. 95)” Görüldüğü gibi Atatürk, medreseleri çok iyi gözlemlemiş ve gerçekleri açıkça dile getirmiştir. Üretime katılmayan, doğru düzgün din eğitimi bile yapamayan medreselerin açık olması halkımıza zarar verirdi. Zaten bunca verdiği zararla toplumuz geriliğin, yoksulluğun pençesinde kıvranmaktaydı.

Medreselerin kapatılmasındaki asıl amaç, İslam dinine aykırı bir biçimde ilmiye sınıfı adı altında ruhbanın oluşması. Allah’la kulun arasına giren ruhban, çoğu zaman kendi çıkarları için birtakım dinsel saptırmaların da içine girmekteydi.

Atatürk: “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybederler.” diyerek Türk toplumuna yeni bir ufuk açtı. Artık medreselerin miskin havasından kurtulup bilimin aydınlığında gelişmenin zamanı gelmişti. Böyle de oldu. Eğer bugün ülkemiz, İslam ülkelerinin en gelişmişiyse bunun önemli bir nedeni de medreselerin uyuşturucu havasından kurtulmamızdır.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  4 Mart 2024

2 yorum:

  1. Devrim yasalarının ikincisi olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu(Öğretim Birliği Yasası)ile kız çocuklarına erkek çocuklarıyla eşit eğitim imkanı sağlanmış ve bilimsel düşüncenin önü açılmıştır.Atatürk devrimlerinin en büyüğü Cumhuriyet tir.Cumhuriyetten sonra gelen en önemli 3 devrimden biri olan yasa ile3Mart 1924 ‘de Eğitim Öğretim Birleştirilmiştir.Laiklik yolunda en büyük adım atılmıştır.Çağdaş bilimsel laik ve modern eğitim için çok önemlidir.Köy Enstitülerine giden yolun başlangıcıdır Öğretim Birliği Yasası.Devrim Yasalarını çıkaran Cumhuriyet’imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ ü Özlem’le ve minnetle anıyorum.Ruhu şad olsun.🙏🏻🇹🇷🇹🇷🇹🇷💐Hocam emeklerinize sağlık , kaleminiz tükenmesin , sağolunuz✍️👏👏🧿🍀👩✨📚🌹🇹🇷🇹🇷Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  2. Elinize sağlık hocam. Yalnız günümüz eğitiminin / eğitim kurumlarının durumu, medrese devrinden pek de parlak değil sanırım. Araçsallaştığı ölçüde yozlaşmak gibi bir huyu var sanki eğitimin.

    YanıtlaSil