Deprem günü neredeyse ülkemizin dört bir yanında camilerden selalar
okundu. Bazı siyasal çevreler, sela okunmasına karşı çıktı. “Deprem bölgesinde
herkes öldü mü ki sela okunuyor? Yıkıntılar altındaki insanları kurtarmaktan
vaz mı geçildi de onların cenaze namazları kılınacak?” benzeri sözler söylenmeye
başlandı. Bu söylemlerin ve sela okunmasına karşı çıkışın iki nedeni var.
Birincisi bilgisizlik ve kendi kültürüne yabancılık… Diğeri ise sela okunmasını
kendi dünya görüşlerine, özellikle de laikliğe aykırı bulunması…
Sela, bir çağrıdır; sözlerinde Hz. Muhammet’e ve diğer
peygamberlere övgü var.
Peki, neyin çağrısıdır sela?
Öncelikle herkesin bildiği gibi bir cenaze olduğunda
kaldırılacağı camiden sela okunur. Selanın sonunda da ölen kişinin kimliği ve
cenazenin ne zaman, nereden kaldırılacağı açıklanır. Bu; eşe dosta, konu
komşuya ve cenaze namazına katılmak isteyenlere bir duyuru.
Sela, perşembe geceleri yatsı ezanıyla okunur. Bu da bir
duyuru… Eskiden, teknolojinin gelişmediği zamanlarda çoğu zaman insanlar
günleri şaşırırdı iş yoğunluğundan. Bugün de günün adını şaşıranlara rastlamak
olanaklı. Perşembe gecesi (Buna, halk arasında cuma gecesi denir.) okunan sela
ile ertesi günün cuma olduğu duyurulur Müslümanlara. Cuma namazının
unutulmaması içindir bu duyuru.
Eskiden dinsel bayram günlerinde sabah namazından önce sela
okunurdu. Şimdilerde bu selayı pek işitmiyoruz.
Gelelim asıl konumuza. Sela, seferberliğe bir çağrı. Örneğin,
Sakarya Savaşı sürerken neredeyse 22 gün 22 gece Türkiye’nin dört bir yanında
selalar okundu. Bu selalarla halkımız, seferberliğe çağrıldı. Ülkemizin düşman işgalinden
kurtuluşuna, cephede savaşan orduya destek olunması için halka duyurulmasıydı
bu selalar. İletişimin, ulaşımın olmadığı bir dönemde böyle bir duyuru işe
yaramış, halkımız elinden gelen yardımı yapmıştı ordumuza.
15 Temmuz Amerikancı darbe kalkışmasının yapıldığı gece de
camilerde sela okundu. Hem de sık sık… Bu duyurularla halk, sokaklara çıktı ve
FETÖ’cü hainlere dersini verdi, ülkemiz ABD işgal girişimini püskürttü. O zaman
da bugün olduğu gibi selaların okunuşuna karşı çıkılmıştı bazı çevrelerce. İşe
bakın ki bu çevreler, ABD’nin ülkemizi işgal kalkışmasını unutup sela ile
uğraştılar. Ne yazık ki bu tavra yurtseverlik demek olanaksız.
Depremde yıkıntıların altından insanlarımızı kurtaran
ekiplerdeki kişilerin canlı insan kurtardıklarında tekbir getirmesine karşı
laikçilerden çatlak sesler yükseldi. Tekbir sözcüğü, “Allah büyüktür.” demek. Tekbir
getirmenin kime, ne zararı var? Gece gündüz, kar soğuk, yıkıntı demeden açlığı,
susuzluğu, uykusuzluğu umursamayan kurtarma çalışması yapan kişilerin tekbir
getirmesi bir motivasyon, yorgunluğu unutma, başarıyı kutlama demek. Amacımız,
yıkıntılar altındaki yurttaşlarımızın kurtarılması için elimizden gelen her türlü
yardımı yapmak mı; yoksa özveriyle çalışan kişilerin çalışma isteklerini yok
etmek mi?
Peki, neden selaya karşı çıkış?
Aslında yazımızın başında vermiştik yukarıdaki sorunun
yanıtını: bilgisizlik ve kendine yabancılaşma… Birçok kişi nedense halkımızın
geleneklerini unutmuş durumda. Kentleşmenin yalnızlığı, bireyciliği bu kişileri
hızla geleneklerinden, kültürel köklerinden koparmakta. Bu kopuş; kişilerin
kendi kültürüne, geleneklerine, yurttaşlarına yabancılaşmayı getirmekte. Çoğu
kişi, bu yabancılaşmayı ve köklerden kopuşu ilericilik, devrimcilik, çağdaşlık,
hatta Atatürkçülük sanmakta. Bu kişilerin çoğunun diplomalı olması ise başka
bir üzüntü kaynağı.
Ne yazık ki kendini Atatürkçü sanan bazı kişiler, Kemalizmi
yalnızca içeriği boşaltılmış bir laikliğe indirgemekte. Oysa Kemalizmin asıl
dayanağı; tam bağımsızlık, antiemperyalizm. Asıl dayanak olmadan laiklik bir
işe yaramaz. Kupkuru bir laiklik söylemi, giderek halka karşı olmaya
sürüklemekte bu kişileri. En kötüsü de böylesi bir yanılgıyla ABD, AB emperyalistleri
ve onların işbirlikçileri terör örgütleri kutsanmakta. Laiklik ve çağdaşlığın
merkezi olarak emperyalist ülkeler örnek alınmakta. Ülkemizde Cumhuriyet
kurumlarının özellikle de ABD eliyle kundaklandığının farkında bile değiller. Türk
Devriminin emperyalizme karşı verilen bir savaşla yaşama geçirildiğini
bilmeyenlerin Kemalizmi savunmaları olanaksız.
Sizler, Atatürk’ten daha mı devrimcisiniz? Yoksa ondan daha
mı Kemalistsiniz? Onun Kurtuluş Savaşı sırasında halkı seferberliğe çağırmak
için okuttuğu selalardan niye haberiniz yok?
Halka karşın halksız devrimcilik olmaz.
Devrim, halkla olur. Yoksa siz, devrim yapmak için uzaydan yeni bir halk mı
getireceksiniz ülkemize? Ayakları ülkesinin topraklarına basmayanlara Atatürkçü
de devrimci de denmez.
Adil Hacıömeroğlu
22
Şubat 2023
Laikçilerimizin dillerinden düşürmediği Ortaçağ karanlığı aslında skolastik düşünce egemenliğinden başka bir şey değildir. Skolastisizm, zaman ve mekan kavramlarını yadsıyarak durum ve şartların düşünceyi değiştirmemesi durumudur. Bunun tersi de durum ve koşullara göre, zaman ve mekan göz önünde bulundurularak düşüncenin yeniden şekillenmesidir. Bugün kendini ilerici, modern, solcu, aydın, Atatürkçü zanneden kesimin önemli bir kısmı, hatta ezici çoğunluğu skolastiktir. Bunların diplomalarını, isimlerinin önüne koydukları unvanları alın geriye mağara adamı düzeyinde bir zihin yürütme / yürütememeyle mâlûl kişiler kalır.
YanıtlaSilSaygıdeğer Hocam, başlık sâla ve tekbir ama tekbire değinmemişsiniz. İlahiyatçı Sayın Cemil Kılıç bununla ilgili açıklama yaptı. Tekbirin dinci bölücü ihvancıların kullandığı bir argüman olduğunu , böyle bir durumda yani enkazdan biri çıkarılırken doğru sözcüğün elhamdülillah ya da Türkçesi "çok şükür" demek gerektiğini belirtti. Laikliği kullanan kesimin karşı çıkışındaki akıl dışılık ile bunu savunan DİNCİ kesimin akıl dışılığı aynı doğrultudadır. Bu bağlamda karşı çıkanları (sizi ayırt ederek) bozgucu olarak adlandırmakta gerçekte bozguncunun ta kendisi olduğunun kanıtıdır.
YanıtlaSilYanı sıra sâla okunmasında amaç (ki bu iktidarın İHVANCI KAFASI) olmalıdır. Toplumu ayrıştırıcı duruma sâla ile düşüren iktidardır.
Gözden kaçırdığını bir konuda enkazda insan arama yapılırken, sessizliğin ne denli önemli olduğunu siz benden daha iyi bilmektesiniz. Bu arada arama çalışmaları da durdurulmaktadır. Bu hiçte doğru değildir. (81 il ve ilçelerde verildi).
Evet sâlaları bayramlarda duymuyoruz ancak sahurda okunmaktadır.
Selamlar saygılar
Öncelikle bilgi eksiğiniz var sayın yorumcu. Sadece sizin değil, referans aldığınız kişinin de var demek ki. Tekbir, aynı zamanda yüzyıllardır bayramda okuduğunuz Salat-ı Ümmiye'nin girişidir. İhvan'da değil, bizim kültürümüzde vardır Tekbir. Itri de mi İhvancıymış yoksa??? "Allah en büyüktür" demek ne zaman bir kliğin tekelinde olmuş?
SilDinlemeniz dileğiyle... https://youtu.be/ioNhuKJmo3w
Silgöçük altında kalan çocuk genç yaşlı tüm yurttaşların beklentisi sizce tekbir selamı Adil hocam?yardım bekliyor o insanlar.günlerce karanlık sessiz ve soğuk bir ortamda kalan insanlar göçükten çıkarılırken insanların bagirarak tekbir getirmesini sağlıklı buluyorsanız diyecek bir şeyim yok.Devrim A.
SilHerkes kendi yorumunu yazdığını düşünürsek, selâ yorumu birilerine ölümü hatırlattığı için tepki göstermiş olması ayrıca bu arapçı kültürden kurtulma refleksi de olabilir ki "selâh" ne şekilde olursa olsun beni rahatsız ediyor.
YanıtlaSil🇹🇷👍🏻
YanıtlaSilKalemine kuvvet diplomalı cahillerden islamdan kopmuş tarihten kopmuş. Bu zihniyyetten bu millete hiç fayda gelmedi hep zarar geldi Allah c c den bunlara hidayet ve feraset vermesini temenni ediyorum Nazım Karaman
YanıtlaSilTekbir dinlemek için... World´s Famoust Song: Salat ı Ümmiye & Tekbir by Itrî *1630 - 1.7 Billio... https://youtu.be/M9XFYgDbLac @YouTube aracılığıyla
YanıtlaSilİnsan kendi kültürüne,dinine yabancı olduğu zaman,en ufak dini söylemde,atın yarasına dokunulduğunda,şaha kalkması gibi tepki gösteriyor. Sela,ezan duyurudur. Ez-an adı üstünde; dünyayı "ez",arka plana atıp,Allah'ı "an"ma zamanının geldiğinin duyurusudur. Allahü Ekber,Sübhanallah,Elhamdülillah sözleri Allah'ı tesbih,yani onu noksan sıfatlardan tenzih etmek olup,aynı zamanda cennet de sohbet konusu olan sözlerin,dünyadaki provasıdır.
YanıtlaSil