ELEŞTİRİ VE ÖZELEŞTİRİ


         “Eleştiri” ve “özeleştiri” sözcükleri nedense toplumumuzda yanlış anlaşılır. Yanlış anlaşıldığı için de eleştiri ve özeleştiri, kötü olarak algılanır. Bu durum da insanların ve toplumun yapılan yanlışları görüp aynı yanlışı yinelemesini önlemez. Böylece kişi ve toplumlar, yanlışlarını çoğaltarak yaşamını sürdürür. Bu da doğruyu görüp yapmanın önünde en büyük engel.

         “Eleştiri: Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit. (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Onuncu Baskı, Ankara, Ekim 2009, sf. 626)”

         “Özeleştiri: Bir kişinin kendi davranışları üzerine yönelttiği yargı, otokritik. (Aynı yapıt, sf. 1555)”

         Her iki sözcüğün Türkçe Sözlük’teki ilk (temel) anlamalarını yukarıda verdim. Demek ki eleştiri olumlu da olumsuz da olabilir.

         İnsanoğlu, yanlışlardan öğrenerek kendini geliştirir. Bu açıdan bakıldığında yanlışlarımız bizim öğretmenlerimiz. Yanlışların öğreticiliğinden yararlanmamak hem kişi hem de toplumun kişisel ve davranışsal gelişimi için büyük yarar sağlar.

         Geleneksel, bir başka deyişle feodal ilişkilerin egemen olduğu ve emperyalist sistemin tepeden inmeci bir biçimde oluşturduğu tek boyutlu toplumlarda eleştiri ve özeleştiri alışkanlığı yerleşmemiştir. Çünkü bu tür toplumlarda, bireylerin kendi usundan düşünmesi ve sorgulaması istenmez. Toplumun egemenleri, bireyleri kendi düşüncelerini yineleyen papağanlar durumuna getirir. Bu da canlı bir düşünsel yaşamı engeller. Egemenlerin dayattıkları düşünce ve isteklerin doğruluğu, yanlışlığı sorgulanmaz. Soru sormak neredeyse yasaktır. Tartışma kültürü oluşmaz bu durumda. Gereksiz ve abartılı övgüler söz konusudur toplum egemenlerine karşı. Bu egemenlere tanrısal özellikler verilmeye çalışılır. Bu durum, o toplumun her alanda geri kalmasının en önemli nedeni.

         Eleştiriden korkmanın ve eleştiriye karşı çıkmanın en önemli nedenlerinden biri, yukarıda sözünü ettiğim toplum biçimlerinde özgüvensiz kişilerin olması. Özgüvensiz kişi; kendini görünmez bir zırhla toplumdan, çevresinden korumaya çalışır. Eleştirildiğinde o zırhın parçalanıp yok olacağını sanır. Bu sanıyla eleştiri yapıldığında sert bir biçimde karşı çıkar eleştirene. Yapılan eleştirinin kişiliğini, toplumsal konumunu, varlığını yok edeceğini düşünür. Bu da onu savunmaya yöneltir. Bu savunmayla kişi, kendini eleştirilere kapatır. Eleştiriyi, bir yenilgi olarak algılar çoğu. Yenilmemek içindir onun karşı çıkışı. Oysa eleştiriden kaçarak yaşamı boyunca yanlışlara tutsak olacak. Aslında bu tutsaklık, onun en büyük yenilgisi. Farkında olmadan yaşamını, yenilgiye teslim eder.  

          Özgüvensizlik, kişiye korkuyu aşılar. Kişi, eleştiriden de özeleştiriden de korkar. O korkudur ki onu, eleştiriye karşı hırçınlaştırır. Eleştiri karşısında oluşan aşırı kibir, korkudandır.

         Çocukluğundan beri kişiliği türlü nedenlerle örselenmiş, susturulmuş, düşüncesine değer verilmemiş kişilerin eleştiri ve özeleştirinin değerini, gerekliliğini, geliştiriciliğini anlaması olanaksız. Daha bebeklik döneminden başlayarak kişinin yanlışlarına hoşgörü gösterilmeli. Kırıp dökmeden yanlışlarını eleştirmeli, doğruya yöneltmeli onu. Eleştirinin ne denli değerli olduğu düşüncesi, küçük yaşta verilmeli ona.

         İktidarda ya da muhalefette olsun bir siyasal parti, görüş, davranış eleştirildiğinde o siyasal parti yandaşları insanların üzerine çullanmaktalar. Eleştirinin zamanı mı diye. Oysa bir bilseler o eleştirinin kendileri için ne denli değerli, önemli ve yol açıcı olduğunu… Ne yazık ki siyasal partilerde tapınma kültürü gelişip yerleşmiş. Bu, birçok alanda böyle. Aman eleştirme, yanlışları halının altına süpürelim, Sonrasında da evimiz çöp ev, düşüncemiz de çöpün çürüttüğü değersiz bir lafazanlık olsun. Bu nedenledir ki düşünsel gelişim istediğimiz düzeyde olmamakta.

         Eleştirinin bir yenilgi değil, sonsuz bir yenginin kapısını açan bir açar olduğu bilinmeli. Eleştiriyi önemsemek; yanlış bir söz, davranış, düşünce ve eylemde özeleştiri yapmak kişinin özgüvenini geliştirir. Aynı zamanda yanlışlarını azaltır, doğruları çoğaltır. O zaman neden doğrularımız çoğaltmanın yolunu seçmiyoruz?

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                27 Nisan 2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder