İTFAİYENİN BİLE GİREMEDİĞİ SOKAKLAR


        Deprem, deprem, deprem… Yaşamımızın vazgeçilmez ve kaçınılmaz bir gerçeği… Bu gerçeği, yediden yetmişe herkes bilmekte. Ancak gerekli önlemleri alma konusunda eyleme geçen kişi, yetkili, sorumlu neredeyse yok!

        “İstanbul, Belediye Başkanını Arıyor” başlıklı yazıma bir arkadaşım, sosyal medyada yorum yaptı. Yorumunda “Geçen ay belediye toplantı yaptı, sanırım haberiniz yok!” Olmaz mı arkadaşım, nasıl haberim olmaz? Zaten benim eleştirdiğim de bu. Çok iyi toplanıyoruz. Hatta konunun uzmanı bilimadamlarını da çağırıyoruz. Her şey konuşuluyor. Söylemler olağanüstü… Ancak eyleme geçen yok! Depremden ve diğer felaketlerden söylemlerle değil, eylemlerle korunmak olanaklı. Üstelik olağanüstü bir seferberlik gerekirken işi ağırdan almak niye?

        Yurdumuzun her yerinde, özellikle de İstanbul’da depreme hazırlık, topyekûn bir seferberlik olmalı. Bu, savsaklanmaya gelmez. Söz değil, eylem zamanı… Ne yazık ki eylem, uygulama, iş görmek yerine çok söz işitmekteyiz.

        İstanbul’da öncelikle eski ve depreme dayanaksız oldukları belirlenen yapılar yenilenmeli. Birçok yazımda, söyleşimde bu yenilenmenin parsel odaklı olmasının kentsel dönüşmeme, günü kurtarma ve göz boyama olduğunu söyledim. Kentsel dönüşümün ada odaklı yapılması, kenti depreme dayanıklı kılar. Bu yolla cadde ve sokaklar genişler, yeşil alanlar çoğalıp otoparklara yer açılır.

        3 Nisan 2023 günü Milliyet gazetesindeki bir haber ilgimi çekti. Bu haberde, acil durumlarda girilemeyen sokak sayısının 9073 olduğu yazmakta. Yangın çıkınca bu sokaklara itfaiye giremiyor. Ağır hastaları almak için cankurtaranlar bu sokakların dışında bekliyor. Çünkü bu sokaklar çok dar. Ayrıca birçok sokakta, bazı taşıtların uygunsuz park etmesiyle sokaklara girmek olanaksızlaşmakta. Deprem anında yıkılması olası yapılar düşünüldüğünde durumun ne denli kötü olacağı ortada. Bunun için ısrarla diyoruz ki, İstanbul depremine karşı geniş bir işbirliğiyle önlem alınabilir. Hükümet, büyükşehir ve ilçe belediyeleri birlikte çalışmalı. Ülkemiz için yaşamsal bir konu olan olası İstanbul depreminde bir araya gelemeyecek siyasetçiler ve de yöneticiler halka, ulusa, vatana karşı suç işlemekteler. Ben, sen, o yok; biz varız, yurdumuz ve ulusumuz var. Bundan ötesi ihanetle eşdeğer.

        İBB İtfaiye Daire Başkanı Remzi Albayrak, olası İstanbul depreminde üç bin yangının çıkacağını söyledi. Ancak yangınların niteliklerini belirtmemiş. Yangınların önemli kısmı sanayi yangınları olacak benim tahminimce. Bunların sayısı da yaklaşık bin kadar. Evsel yangınlar da üstüne üstlük. Yangınların sayısı, depremin olacağı mevsime ve saate göre değişiklik gösterebilir. 9073 sokağa itfaiyenin girmesi zaten olanak dışı. Yıkıntılarla kapanacak sokak ve cadde sayısını bugünden bilmek olanaksız. Sayının yüksek olacağı çok açık. Japonya’da Kobe depreminde ölenlerin çoğu yangınlar nedeniyle yaşamını yitirdiler. Bunu öngöremeyen Kobe İtfaiye Müdürü de canına kıydı bu felaket karşısında.

        Ağır bir depremde İstanbul’un altyapısı da çökecek büyük bir oranda. Çünkü yöneticiler, daha çok kentin makyajıyla ilgilenmekteler. Altyapıyla ilgilenen yok! Prof. Naci Görür, kanalizasyonların patlayacağını söylemekte. Doğrudur… Bu da felaketin boyutunu artıracak. Hem boğulma hem de salgın hastalıkların hızla yayılmasına yol açacak bir etken bu. Ben, buna su şebekesinin de patlayacağını ekleyeyim. Böyle bir durumun yaratacağı yıkım da hesaplanmalı.

        Durum öyle gösteriyor ki yalnızca yapıları, parsel odaklı olarak yenileyerek İstanbul depreme hazırlanamaz. Depremde olabilecek tüm olumsuzluklar düşünülüp önlemler ona göre alınmalı. Şu anda bile itfaiyenin, cankurtaranın, hatta polis araçlarının giremediği binlerce sokağı olan bir kentte, kentsel dönüşüm yapsatçıların isteklerine göre değil; halkın can ve mal güvenliğini önceleyen bir izlence çerçevesine göre ele alınmalı.

        Dünyada bir tane İstanbul var. Böyle bir kent, ben merkezli düşünen yöneticilerin dar görüşlerine, bakış açılarına feda edilemez.

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       4 Nisan 2023

 

3 yorum:

  1. İmamoğlu belediye başkanlığı yapmıyor. Kılıçdaroğlu nereye gitse, kuyrukçusu olarak İmamoğlu da orada. "İstanbul Ankara'dan yönetilemez" diyenler kapı kapı gezmekten İstanbul'u yönetemiyor. Tarafgirlik futbolu geçmiş siyasette. Siyasi holiganların gözleri gerçeklere kapalı, istiyorlar ki onlara ponpon kızlık yapalım biz de...Hadi oradan!

    YanıtlaSil
  2. Çok doğru yazı larınıza katılıyorum

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel noktadan yakalamışsınız Değerli Hocam. Bu sıkıntı İstanbul için yüzbinler demektir. Yanı sıra ülkemizin özellikle Ege bölgesi için de aynı sorundan söz edebiliriz. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil