Herkesin çevresinde vardır sakız gibi adamlar (Bu arada “adam”
sözcüğünün “insan” demek olduğunu belirteyim.). Sakız, çiğnenir atılır bir süre
sonra. Çiğnenirken de çiğneyenin ağzına, dişlerinin biçimine, her damağa uyum
gösterir. Bir sakızdan uyumsuzluk beklemek olanaksız...
Sakız gibi adamların en belirgin özelliği, herkesle iyi
geçinmeleri... Bunu da bir övgü konusu olarak dile getirirler. İnsanlarla uyum
adı altında yapılan bu davranış aslında bir teslimiyet. İnsana ve topluma zarar
verenlere “Dur!” demezler. “Aman tatsızlık çıkmasın, ağzımızın tadı kaçmasın!”
diyerek zorbalığa, haksızlığa göz yumarlar. Bu da Zorbalığın ve haksızlığın artarak
sürmesine yol açar.
Sakız gibi olanların ilgi çeken özelliklerinden biri de insan
ilişkilerinde yapay, göstermelik bir incelik, alçak gönüllük içinde olmaları. Aslında
yapay incelikleri, karşısındaki kişiye boyun eğmelerinin bir göstergesi. Neredeyse
hiçbir konuda özgün düşüncesi olmaz bu kişilerin. Bir karşı çıkışı olmaz
söyleşilerde. Karşı çıkıp suyu bulandırmak istemezler. Koşullar ve söylenen ne
olursa olsun durumu idare ederler.
Karşısındaki kişi, açıkça yanlış konuşup yanlış davransa da
onu onaylamaktır görevleri. Doğruyu da yanlışı da onaylayıp destekler bu kişiler.
Eğriye eğri, doğruya doğru demek; onların asla yapmayacağı bir iş. Eğriye de doğruya
da doğru diyerek hem de bunu büyük bir sevinçle dile getirirler. Hele
karşısındaki kişi, kendisine göre daha üst bir sosyal konumdaysa teslimiyetin
düzeyi artar. Bu teslimiyet, abartılı bir gösteriye, gereksiz övgüye dönüşür.
Kurda da kuzuya da hep “Haklısınız.” der. Ezeni de ezileni
de aynı ölçülerle değerlendirir bu kişiler. Bu nedenle ezenlerin yanındayken
ezilenlerin ne denli beceriksiz olduğunu söylerler. Kimi zaman ileri giderek
ezilenlerin, yoksulların zaten yaşadıklarını hak ettiklerini savunurlar öfkeyle
karışık bir dille. Varsıl sofralarına oturmak, onların en büyük amacı. O
sofralardaki “Evet efendimciliği” ilgi çeker.
Güçlünün yanındayken ezik ve kişiliksizdirler. Tam da “Gökten yağanı yer kabul eder.” atasözünün anlamına uygun davranırlar. Güçlü, ne derse doğrudur. Güçlü, ne yapsa güzeldir. Güçlü ne ikram ederse lezzetlidir. Güçlü ne giyerse yakışır. Bu nedenle güçlünün haksızlığını, yanlışlarını söylemek onun haddine mi?
Sakız gibi adamlar, herkesle iyi geçinirler. Kimseyle bir
uyumsuzlukları olmaz. Çünkü asıl maddeleri sakız olduğundan her çeneye, her ağza
uyum gösterme nitelikleridir onların benliğini oluşturan.
Çevrelerindeki bir haksızlığa karşı çıktıkları
görülmemiştir. Haksızlıkla savaşım, kitaplarında yazmaz. Haksızlığa karşı çıkıp
da uyumsuzluk içinde olamazlar. Çünkü haksızlığa karşı çıktıklarında bazı kişilerle
arası bozulabilir. Onlar tarafından “uyumsuz” görülebilirler. Bu da onların
toplumsal konumlarına zarar verebilir.
Sakız gibiler, akmaz ve kokmazdır. Kendileri düşünmez. Çünkü
onlar adına hep düşünen biri var. Kendileri yapıp uygulamaz. Çünkü onlar için
yapıp uygulayanların dişleri arasındadır zaten. Gökten yağıyorsa ona kabul
etmek düşer. Tersi olduğunda bu uyumsuzluk olmaz mı?
Aslında herkesle iyi geçinir görünenler, kimseyle iyi
geçinemezler. Yalnızca böyle görünüp durumu kurtarırlar. Ne başkalarına
sevgileri vardır ne de saygıları. Kendisine de saygı ve sevgi duymaz. Eline
fırsat geçtiğinde dünyanın en büyük zalimi olur. Bu kişilerin en büyük özelliği
ise sinsilikleri…
Sakız gibi adamların kimliği, kişiliği yoktur. Sakız çiğnenip
atılır yere çoğu zaman bir parça tükürükle. Kimi üzerine basıp geçer görmeden.
Kiminin ise ayakkabısının tabanına yapışır. Ayakkabının biçimine girer üzerine
basıldıkça. Bazıları sakızı çiğnedikten sonra şişirip patlatır. İşi bitince de
onu bir duvara yapıştırır. Hemen duvarın biçimine girip duvar gibi görünür. Onun
görevi, uyum(!) göstermek. O da görevini yapmakta. Başka ne yapsın ki?
Adil
Hacıömeroğlu
28
Nisan 2023
Not: “Adam” sözcüğü için okuyunuz.
1- ADAM KİMDİR-1? https://adiladalet.blogspot.com/2021/11/adam-kimdir-1.html?spref=tw
2- ADAM OLMAK-2? https://adiladalet.blogspot.com/2021/11/adam-olmak-2.html?spref=tw
İnsan/insanlık nedir sorusu 19 ve 20 yy'da farklı aşamalardan geçerek, 21. yy'da tüm insanlık ideallerinden soyutlanmaya varan bir tanımsızlığa, kendiliğindenliğe terk edildi. 19. yy materyalizmi insanı biyolojik determinizmin bir yan ürünü, 20.yy savaşlarıysa onu dünyanın virüsü olarak görmeye meyletti. Cemil Meriç'in dediği gibi; doğu, sen ilahsın dedi insana, Freud ise sen köpeksin dedi. Oysa insan ne odur, ne bu. Ancak çok kutuplu, çok boyutlu bir potansiyeldir insan. İşte bu potansiyelin farkına varmak ve kendisi olmak insanı sakız olmaktan kurtaracak olandır. Tarihte çoğunluğun bunu başaramadığı ortadadır. Bu sebeple bütün dinler, bütün bilgelik söylemleri insanı "çoğunluğa uymaktan" sakındırır. Çokluk ve nicelik, ancak insanlığı anlamamış kaba zihinlerin sığındıkları kumdan kalelerdir.
YanıtlaSil"adam gibi adam olmak" varken "sakız gibi adam olmak" tercihini yapanları sayın Adil hocam çok güzel yazmış.Bu güzel yazıyı Uğur Mumcu nün ifadesi ile katkı vermek isterim;
Sil""Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar."
Hocam anlatımın başlığı çok iyi yakışmış. insanlar kişiliklerinden ödün vermemeli yoksa yaşam ne ifade ediyor , gelip geçiyorlar bence yaşamasan duyarsız , ben bilinci olan kendini düşünen adamlar ne güzel ifade etmişsiniz . Kendinin zarar görmemesi için fikir beyan edemeyen güçsüzlere farklı , güç göstergesi yapanlara farklı karakteri, kişiliği oturmamış adamlar .Sakız demişken doğada yok olma süresi 5 yıldır. Bu tür atıkların ekolojik çevremize verdiği zarar , sigara izmaritinden daha çok olmaktadır.Hocam yüreğimize sağlık kişiliğinden ödün vermeyen , dürüst , adaletli,özü sözü bir adam gibi adamların artması dileğiyle,, sağolunuz✍️👏Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil