Bu yıl kış, doğru dürüst gelmedi, dersem yalan olmaz Türkiye’nin
birçok yerinde. Birçok ilimiz gibi İstanbul da bu yıl kar görmedi. Küresel
ısınma, doğanın yok edilmesi en önemli etken… Toprak suya, çocuklar kar topuna
özlem duydu kış boyunca.
21 Mart’ta başlaması gereken bahar, erken geldi ülkemizin
birçok yerinde. Küresel ısınma, yalnızca ülkemizin sorunu değil. Dünyanın her
yanında ısınmanın getirdiği olumsuz sonuçlar görülmekte. Ancak insanoğlu,
anlaşılmaz doyumsuz bir bencillikle bu duruma gözlerini kapamakta.
Kapamayanların da davranışları söylemden öteye gitmiyor. Eyleme dönüşmeyen bir
söylemin değeri olur mu?
Doğada birçok canlı, doğanın saatiyle çalışır. O saat şaşınca
onların da düzenleri bozulur. Göçmen kuşlar, doğa saatiyle yer, bölge, ülke,
kıta değiştirir. Yeni beslenme alanlarına, onları çağıran doğanın mevsimsel
değişimi ve bedenlerindeki ısıölçerdir. O ısıölçer, onlara “Hadi, gitme zamanı
geldi uzak yerlere.” der. Onlar da kanat açar göklerin maviliklerine. Üreme,
beslenme güdüsü onların durmaksızın, yorulmadan kanat çırpmalarını sağlar.
Baharın ilk belirtileri görüldüğünde Afrika düzlüklerinde
başlayan kuraklığı, geride bırakıp ülkemizin de içinde bulunduğu kuzeye doğru
göçler başlar. Kuzey’de kar örtüsü altında dinlenmiş, kar sularıyla beslenmiş
toprak bire bin vermeye hazırdır baharda. Doğanın bu coşkusu, onun yavruları
için. Milyonlarca canlıyı sütü tükenmek bilmeyen emceklerinde emzirir. Memeli
hayvanlara süt, kuşlara can, börtü böceğe güç, bitkilere özsuyu cömertçe verir.
Kışın güçlüğünün altından bin bir bereketli bahar gelir. Bu
baharla doğa ana; kucağına sığınmış tüm canlıların çoğalması, yaşaması, güçlerine
güç katması için gerekli desteği verir. Doğadaki her damla su, topraktaki her
mineral canlılara can katar.
Göçmen kuşlar, başta kırlangıç ve leylekler olmak üzere
doğanın çağrısına uyup kanat çırptılar gökyüzünde. Uzun bir yolculuktan sonra
ülkemizin türlü bölgelerine geldiler. Yuvalarını onardılar ilk iş olarak.
Yuvanın onarımından sonra yumurtlamada sıra. Onlar, zamanı en iyi biçimde
kullanmak zorunda. Çünkü güze dek yavrular büyüyüp göçe katılmalı. Çoğalarak
dönmeliler Afrika’ya. Bu nedenle boşa harcanan zaman da emek de yok onlar için.
Kar yağmayınca, havalar erken ısınınca doğanın bu çağrısına
ilk yanıt verenler, erkenci meyveler. Bademler, erikler çoktan çiçek açtı.
Sırada kirazlar, elmalar, armutlar, vişneler, narlar… var.
Birçok ağacın dallarında su yeşili tomurcuklar yaprağa
dönmekte. Açık yeşil, yumuşacık yapraklar insana yaşama tutkusu, iç erinci ve
mutluluk vermekte. Kupkuru dallar, baharla süslenmiş gelinler gibi. Kışın
yapraklarını dökmeyen ağaçlar da ise baharın gücü çok belirgin. Eski, yaşlı
yapraklar kopkoyu bir yeşil ve sert. Oysa baharla fışkıran yaprakların rengi
açık, ellediğinizde bir bebek teni yumuşaklığı ve tazeliğinde.
Bahar, tüm coşkusuyla güzelliklerini sunmakta bizlere. Onun
bu cömertliğinin değerini biliyor muyuz acaba? Bilsek doğaya bunca zararı verir
miyiz?
Göçmen kuşların yuvalandıkları, meyvelerin çiçeklendikleri,
ağaçların yeşerdiği bir anda ülkemizin birçok bölgesine kar yağdı.
Televizyonlarda leylek yuvalarından, çiçeklenmiş erik dallarından sarkan buz
sarkıtları gösterildi. Bu ne yaman çelişki ve karşıtlık?
Dengesi bozulan doğa, saatleri şaşan göçmen kuşlar, meyveler
ve ağaçlar bahar tazeliğini, coşkusunu kar altında yaşatmaya çalıştılar. Bakalım
bu karın, soğuğun göçmen kuşların yumurtlamalarına, erik ve bademlerin
meyvelenmelerine nasıl, ne denli zarar verecek?
Ey insanoğlu, doğaya zarar vererek bindiğin dalı kesmektesin.
Doymak bilmez bir açlıkla doğayı da kendini de tüketmektesin. Yine de içimdeki
umudu canlı tutmaktayım senin için. Bir gün bu yıkımı görüp doğruyu yaparsın
diye ummaktayım. Bizi umuttan başka ayakta tutacak ne var ki?
Adil Hacıömeroğlu
3 Mart 2023
Aynaya baktığımda suçluyu görüyorum ; İNSAN....Mıyız acaba !?
YanıtlaSilKaleminize sağlık Değerli Hocam