CHP,
kurultayları ve mitingleri güzel yapar. Bu toplantılardaki coşku, üst
düzeydedir hep. Kurultaylarda delegelerin çoğu, tüm güçlerini partide egemen
olmak için harcar. Özellikle 12 Eylül 1980’den sonra CHP kurultaylarında siyasal
izlenceler tartışılmadı. Atatürk döneminin günlerce süren kurultayları, hafta
sonu iki güne sıkıştırıldı. Bu iki günde de asıl yapılan iş, parti
yöneticilerinin seçilmesi...
Partide
yönetimi ele geçirmek, Türkiye’de iktidar olmaktan daha öncelikli tutulmakta
çoğu CHP delegesi için. Türkiye’de iktidar olmayı önceleyen bir parti,
kurultaylarında tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi ülke sorunlarını ve çözüm
yollarını günlerce tartışır; yıllardır iktidarda olup Atatürk’ün kurduğu
devrimci, milliyetçi, halkçı, devletçi, cumhuriyetçi, laik sistemi bozan yıkıcı
siyasete karşı seçenek oluşturur. Cumhuriyet’in kan yitimini durduracak
önlemleri tartışır. Bu konularda kapsamlı izlenceler oluşturur. Ülkenin her
sorununun çözümü, yurdun dört bir yanından gelen delegeler ve uzmanlarca ortak
akılla oluşturulur. Ne yazık ki son dönem kurultaylarında böylesi kapsamlı
çalışmaları göremiyoruz. Bu da partinin halkla buluşmasını engellemekte.
Halkın
yaşamını derinden etkileyen sorunlara ilgisizlik, halkla siyasal ilişkinin önüne
duvar örmekte. Son yıllarda başta genel başkan olmak üzere CHP yöneticileri
iktidarda bulunan sağ partilere öykünmekteler uzun süredir. Onlar gibi halk
kuyrukçuluğu içeren söylemlerle yurttaşın gözünü boyamaktalar. Sağ partiler, halk
avcılığı yapmak için ürettikleri söylemler konusunda deneyimli ve uzman. Solda
olduğunu söyleyen bir partinin halkın gözünü boyayarak ya da yurttaşı
kandırarak elde edeceği bir başarı olamaz. Zaten solun amacı; sağın bu günü
kurtarma amacı taşıyan, halkı kandıran, egemenlerin düzenini yıkmak değil mi;
yoksa bu sakat siyasete öykünerek onu güçlendirmek mi?
CHP’nin
en büyük sorunu, siyasetsizlik ve ideolojisinin olmaması. Bu nedenle savrulmakta
değişik yönlere. Kökünden kopan ağaç gibi kuruyup çürümekte. Çünkü onu
besleyecek kökten koptu. Kökünden koptuğu için gövde ve dallar farklı
yerlerden, havadan, taşıma suyla beslenmeye çalışmakta. Kök olamayınca toprağından
beslenip yeni filizler veremiyor. Siyasal partilerin toprağı halk… Ağacın
kökleri, toprağa çok sıkı tutunmalı. Tutunduğu topraktan sonsuza dek beslenmeli
bıkıp usanmadan.
Halktan,
köklerinden kopan CHP; gittikçe küçülmekte ve etkisi, ağırlığı azalmakta. Partiye
egemen olan üstünkörü seçkinci bakış açısı ve dil, giderek halkla arasına aşılmaz
duvarlar örmekte. Günümüz CHP yöneticileri, halkı küçümsemekte, çoğu zaman da
hor görmekte. Köylüyü milletin efendisi olarak gören Atatürk’ten, köylüyle
dalga geçen sözde Atatürkçüler türedi CHP’de. Bu, aslında CHP’deki ideolojik
savrulmanın özeti.
Üzülerek
söyleyeyim ki her kademedeki CHP yöneticilerinin çoğu; Atatürk’ü tanımıyor,
onun yaptığı devrimlerin düşünsel temellerini bilmiyor. En kötüsü de partiyi
yönetenlerin CHP tarihini içselleştirememeleri. Bu da hem ideolojik kopukluktan
hem de bilgisizlikten kaynaklanmakta. Ne yazık ki partililer; iktidar partisine
yüksek perdeden bağırmayı, birkaç süslü söz söylemeyi siyaset sanmakta.
Söylemlerde büyük bir sığlık görülmrkte. Okumayan, araştırmayan ve çözümleyici düşünmeyen
parti yöneticileri hem kendilerini hem de üyelerini düşünsel bir geriliğe itmekte.
İdeolojik köklerini terk eden parti, sosyal medyadan esinlenmeye başladı. Bu da
savrulmaları artırdı.
CHP
yöneticileri aydın kimliklerini yitirdi. Topluma yön veren, ufuk açan aydınlar,
ne yazık ki yok parti yöneticileri arasında. Eski CHP, aydın birikimiyle hem
topluma hem de diğer siyasal partilere yol gösterirdi. Muhalefette olsa bile
söylemleri ve duruşuyla ciddiye alınırdı. Çoğu zaman topluma etkisi, iktidar
partilerinden çok olurdu. İşte CHP; bu Kemalist aydın birikimini, devleti
sahiplenmeyi, ulusunun birliğinin sigortası olma özelliğini yitirdi. Bu da düşünsel
sığlığa ve ters yönlerde savrulmaya neden oldu.
38.
Kurultay, parti yöneticilerini seçmek için toplandı. “Sen git, o gelsin!”
demekle parti ve uygulanan politikalar değişmez. Yalnızca görüntü değişir. Dil,
duruş, düşünce aynı olunca bir süre sonra kanıksanır yeni yöneticiler halk
tarafından. CHP, ülkemizin geleceğinde söz sahibi olmak istiyorsa öncelikle
kendi içinde düşünsel bir devrime gereksinimi var. Olur mu bu? Hiç de umutlu
değilim.
Adil Hacıömeroğlu
8
Kasım 2023
CHP, birincisi iç güvenlik sorunu oluşturduğundan (FETÖ, PKK yoldaşlığı, siyonizm sözcülüğü, emperyalizm işbirlikçiliği) ikinci olarak da Atatürk mirasına leke sürmesi nedeniyle kapatılmalıdır.
YanıtlaSil