KURTULUŞ SAVAŞI’NDA İSTANBUL’DA OKULLAR VE ÖĞRETMENLER


Mondros Mütarekesi’nden sonra Türkiye’nin dört bir yanındaki öğretmenler, bulundukları yerlerde halkı işgallere karşı örgütlemede öncülük yaptılar. İl ve ilçelerde kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin neredeyse hepsinin yöneticileri arasında bir öğretmene rastlarız. Millî Mücadele’nin her aşamasında öğretmenleri görmek bizlerin övünç kaynağı.

Öğretmenlerin ve okulların en büyük zorlukla karşılaştıkları yerlerden biri işgal altındaki İstanbul. Buradaki okullarda öğretmen ve öğrenciler, büyük bir dayanışma içinde Millî Mücadele’ye destek oldular. En baştan beri Anadolu devriminin yanında yer aldılar. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını korkusuzca desteklediler. 

“İstanbul okullarında milli mücadele (yüksek okullarda), daha çok milli mücadeleye düşman, karşı-devrimci öğretim üyelerinin okullardan atılması için boykot biçiminde yürütülmüştür. Darülfünun grevi aynı zamanda İstanbul’da milli mücadelenin propagandasını da etkili bir biçimde halkın bilincine yerleştirmeye neden olmuştur. İstanbul, milli mücadele günlerinde büyük bir öğrenci olayına tanık olmuştur. Bu, yüksek öğrenim kurumlarında uygulanan Darülfünun grevidir. Darülfünun grevi, milli mücadeleye düşman öğretim üyelerinin üniversiteden atılması talebi ile başlamış ve bu öğretim üyelerinin üniversiteden atılması ile başarıya ulaşmıştır. Eylem sonunda, Ali Kemal, Prof. Cenap Şahabettin, Rıza Tevfik, Hüseyin Danış ve öğretmen Barşamiyan okuldan atılmışlardır. (İsmail Göldaş, Milli Kurtuluş Savaşında Öğretmenler I, Öğretmen Dünyası Yayınları, İstanbul 1981, s. 129-130)” Görüldüğü gibi ülkemizin en zor koşullarında bile işgal altındaki İstanbul’da öğretmen ve öğrenciler omuz omuza Kurtuluş Savaşı karşıtlarını okullarda barındırmıyorlar. Bunun için ayağa kalkıyorlar. Bu grevi, gizli çalışmalarla örgütleyen yüksek öğrenim gençliğini bugün saygıyla anıyorum.

Sonradan adı İstanbul Üniversitesi olacak okulumuzdaki öğretim üyeleri, öğrencilerinin başına bir kaza bela gelmesin diye olağanüstü çaba göstermişler. Bu grevi örgütleyen öğrencileri saklamışlardı. Eski çağ tarihi ders salonu bu örgütlenmenin yapıldığı salondur. Edebiyat fakültesi coğrafya bölümü asistanlarından Hilmi Ziya Ülken, öğrencilerin en büyük koruyucusu oldu. Coğrafya Öğretmeni Macit Bey, öğrencilerin toplanmalarına ortam hazırladı.

“İstanbul yüksek öğrenci gençliğinin mücadelesi Ankara’da da ilgiyle izlenmiştir. Ankara, grevci öğrencileri sıcak bir yakınlıkla desteklemiştir. Ankara, grevci öğrencilere çektiği bir telde şunları diyordu:

‘Vatan ve millet sizden hoşnut ve sizinle mühâbi (korkusuz-AH) olursa yeri vardır. Hürmetlerimizin kabulünü rica ederiz. (19 Nisan 1922)’

Darülfünun grevini örgütleyen öğrenciler milli mücadelenin İstanbul’daki dayanakları olmuşlar, halkın da milli mücadeleye olan ilgisini pekiştirmişlerdir.

‘Darülfünun gençleri, Anadolu’da ölüm kalım savaşı yapan Türk milletinin, milli mücadelenin, onun başı M. Kemal’in İstanbul’daki birer temsilcisi gibi idiler.’

Darülfünun grevi boyunca milli mücadele yanlısı öğretim üyeleri ile gençler arasında sıcak bir bağ söz konusudur. (Aynı yapıt, s. 130)”

Darülfünun grevi sırasında en büyük desteği verenlerden biri geleceğin Milli Eğitim Bakanı ve köy enstitülerinin kurucusu olacak olan Hasan Ali Yücel’di.

Atatürk, İstanbul gençliğinin savaşımını yakından izledi. Fırsat buldukça onlara yol gösterdi. Temsil Heyeti adına şu telgrafı gönderdi:

“Bugünkü hükümetin devleti çöküntüye sürüklediğini anlayan Anadolu halkı bu hale artık bir son vermek zorunluluğunu duymuş ve Tanrının buyruğuna, peygamberlerin sözlerine uyarak zulme karşı harekete başlamış ve zalimlerle her türlü ilişkiyi kesmiştir. (Aynı yapıt, s. 131)” Atatürk’ün bu sözleri, okullarda Millî Mücadele’ye destek veren öğretmen ve öğrencilere özgüven kazandırdı.

“M. Kemal’in İstanbul’a gönderdiği yazıların, emirlerin, propaganda malzemelerinin gençlik tarafından çok dikkatle izlendiği, okullara sokulduğu, gizli yollarla çoğaltılarak halka ulaştırıldığı bilinmektedir. Amasya kararları da İstanbul’da bazı yurtseverlere, öğretmenlere, aydınlara gönderilmiş, bunlar İstanbul’da gizli olarak çoğaltılmış halka ulaştırılmıştır. (Aynı yapıt, s. 131)” Görüldüğü gibi Amasya Genelgesi’nin yayımlandığı andan itibaren İstanbul’daki öğretmenler, Anadolu’daki başkaldırıyı yakından izlemekteler.

Genç bir öğretmen olan Ruşen Eşref Ünaydın, İstanbul’daki baskılara dayanamayarak Ankara’ya gidip Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Ünlü ozanımız Kemalettin Kamu, erkek öğretmen okulu son sınıfında okurken okulu bırakıp Ankara’ya gitti. Böylece o da Millî Mücadele’deki yerini aldı.

Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yerel gazetelerin neredeyse hepsini öğretmenler ve gençlerce çıkarıldığını belirtelim.

“Kuvayı Milliye terimini ilk kullanan örgüt olan Milli Kongre’nin 7 Aralık 1918’de toplanmasında gençlerin ve gençlik derneklerinin büyük payı vardır. Milli Kongre’ye katılan gençlerden bazıları daha sonraları Ankara’nın çağrısına uyarak Anadolu’ya geçmişler ve Kurtuluş Savaşı’na fiilen katılmışlardır. (Aynı yapıt, s. 132)” Ulusal bilinci bu denli yüksek gençleri yetiştiren öğretmenlerimize bin selam olsun. Çoktan uçmağa varan bu öğretmenlerimizi ve Başöğretmenimiz Atatürk’ü saygıyla anıyorum. Atatürk güneşiyle yurdumuzu aydınlatan öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  24 Kasım 2023

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder