HANGİ YÖNDE DEĞİŞİM?


CHP’nin 38. Kurultayı nedeniyle son günlerde “değişim” sözcüğünü sık sık işitmekteyiz. Önce “değişim” sözcüğünün anlamına bakalım.

“Değişim is. 1. Bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin bütünü. 2. biy. Yeni döllerin atalarına tıpatıp benzememesini sağlayan özelliklerin tümü, varyasyon. 3. den. Rüzgârın yön değiştirmesi. 4. ekon. Üretilen malların başka mallar veya para karşılığı değiştirilmesi. 5. mat. Bir niceliğin birbirinden ayrı değerler alması veya böyle iki değer arasındaki ayrım. (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları)”

Yukarıda görüldüğü gibi “değişim” olumlu ya da olumsuz yönde olabilir. Önemli olan değiştireceğiniz şeyin niteliği önemli.

CHP’deki değişim, Atatürk’ün ölümüyle başladı. Yani kurucu ilkeler, devrimcilik, antiemperyalizm terk edildi zamanl. 10 Kasım 1938’den sonra CHP’de Atatürk devrimciliğinin yerini, İnönü ilericiliği aldı. Daha sonra sosyal demokrat bir kimlik benimsenerek Altıok, çöpe atıldı. Atatürk, “arasız devrimler” demekteydi. Oysa sosyal demokrasi devrimci değildi. Böylece devrimcilik okundan kolayca vazgeçildi.

II. Dünya Savaşından sonra imzalanan Truman (1947), Marshall (1948) ve 29 Aralık 1949’da imzalanan eğitim anlaşmalarıyla Atlantik’e teslim oldu o dönemin CHP’si. Bu da milliyetçilikten vazgeçmeyi getirdi. Oysa milliyetçilik, antiemperyalizmdi.

Atlantik sitemine yaklaşılmasıyla devletçilik yerine özel sektör desteklendi.  Ekonomide dışa bağımlılık gelişti devletçilikten vazgeçilince. Üretim ekonomisinden uzaklaşınca halk yoksullaştı. Varsıl daha varsıl, yoksul da daha yoksul oldu. Böylece devletçilik oku da tarih oldu. Devletçiliğin ortadan kalkmasıyla halkçılık da unutuldu. Halkçılık yerine, seçkincilik geldi. Devletçilik olamadan halkçılık olur mu?

Laikliğin içi boşaltıldı Atlantikçilik nedeniyle. Bu önemli ilke, özünden koparılıp biçimsel bir duruma getirildi. Bu da toplumumuzda ayrışmaya neden oldu.

Cumhuriyetçilik ilkesi, sözde en çok savunulanı. Oysa bu da köklerinden koparıldı. Bölücüler ve devlete karşı olanlara hoşgörü gösterilmesi, giderek bunun bir bağdaşıklığa dönüşmesi; cumhuriyetçilikle milliyetçilik ilkesine vurulan en büyük darbe oldu. Ne yazık ki CHP yöneticileri, bunu demokrasicilik oyununun bir parçası saydı. Demokrasi, bölücüye, yıkıcıya özgürlük değil. Cumhuriyetçilik, batıcılığa indirgendi bilerek ya d abilmeyerek.

Bizim cumhuriyetçiliğimiz, emperyalizme karşı bir savaşın içinde biçimlendi. Yani cumhuriyetçiliğin temelini tam bağımsızlık oluşturmakta. Tam bağımsızlık olmadan cumhuriyet de olmaz. Cumhuriyetçilik de tıpkı laiklik gibi özünden koparılıp biçimselliğin çoraklığında can çekişmeye bırakıldı.

Ne yazık ki yıllar içinde CHP’de hep değişim oldu. Ancak bu değişimler, ulusumuzun yararına değil. Değişimler; Atatürk’ten, kurucu ilkelerden, Altıok’tan kurtulup uzaklaşmak için yapıldı.

“Değişim” sözcüğü, kulağa hoş gelse de her zaman olumlu olmuyor. Bunu CHP’deki değişimlerde görmekteyiz. Antiemperyalizmin (milliyetçiliğin) yerini AB ve NATO’culuk, halkçılığın yerini seçkincilik, popülizm ve halkı aşağılama, cumhuriyetçiliğin yerini bölücü örgütle yana yana yürüme, devrimciliğin yerini batıcılık aldı. Böylece günümüz CHP’si köklerinden koparılmış, emperyalizmle uzlaşmayı çağdaşlık, bölücüyle birlikte olmayı demokrasi, FETÖ’cileri aklamayı hak arayışı, LGBTİ’yi koltuğunun altına almayı özgürlük saymakta. Oysa bu tavırda ne çağdaşlık ne demokrasi ne hak arama ne de özgürlük var. YCHP yöneticileri, emperyalizmin bu dayatmalarının sözcülüğünü yaparak başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet ve CHP kurucularının kemiklerini sızlatmakta. Böyle bir şeyi CHP kurucuları hak ediyor mu?

Yazımızın başında “değişim” sözcüğünün TDK’nin bastığı Türkçe Sözlük’ten beş değişik anlamını yazdım. Bu beş anlam da CHP’deki değişimi kapsamakta. Hangisinin daha uygun olacağına okurlar karar versin.

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       7 Kasım 2023

1 yorum: