Mustafa
Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’dan başlayarak yalnızca Türkiye’nin işgallerden
kurtuluşunu değil, tüm İslam ülkelerinin bağımsızlığını savundu. Fırsat
buldukça bu konuda düşüncelerini açıkladı. Baştan beri ezilen ulusların,
özellikle de Müslümanların baş düşmanının İngiltere olduğunu vurguladı. İslam
ülkelerinden söz ederken en çok ilgi çeken sözü ise “Kardeş İslam ülkeleri’
söylemi.
“Müşterek
düşmanımız ve dinimizin ve bağımsızlığımızın haini olan İngilizlere karşı Irak
mücahitlerinin cesurca ve aslanca mücahedelerini hükümetimiz büyük bir iftihar
ve takdirle takip etmektedir. Muhterem mücahitlere maddeten ve fiilen yardım
etmek en başlıca emelimizdir. (Atatürk’ün Kendi Kaleminden Suriye ve Irak,
Kaynak Yayınları, 1. Basım, Ekim 2018, s.86)” Görüldüğü gibi İngilizlere karşı bağımsızlık
savaşı veren Iraklılara yardım için kolları sıvamış bir Atatürk var karşımızda.
Hem de ülkemizin işgal altında bulunduğu, yoksulluğun, yokluğun üst düzeyde
olduğu bir zamanda.
“Arap
milliyetçilerine, onları, bu satılmış hükümeti yıkmaya çağıran bir mektup
yazdım. Ayrıca Fas’tan, Cezayir’den ve diğer Müslüman bölgelerden de mektuplar
alıyorum. Mektuplarda bana, ilkbaharda Ankara’da genel Müslümanlar kongresi
yapmayı öneriyorlar. Enver, bütün İslam ülkeleri örgütü amacıyla çalışıyor.
Batı emperyalizmiyle savaş için böyle bir kongrenin toplanması fikri bana da
olumlu geliyor. (Aynı yapıt, s.88)” Atatürk, batı emperyalizmini alt etmek için
İslam ülkelerinin birliğinden yana. Birlik olamadan dirlik olmayacağının
bilincinde. O, ezilen uluslardan yana kayıtsız ve koşulsuz. Bugünün sözde
Atatürkçüleri gibi “Armudun sapı, üzümün çöpü var.” demiyor ezilen ulusların yanında
olmak için. Batı emperyalizminin kıyımı ve kırımına uğrayan Filistin halkının
yanında olmak için bin bir bahane üretmiyor.
“Sanırım
her millet gibi her fert vicdan hürriyetinden tam olarak istifade etmelidir. Bu
prensip, ‘bir milletin şayet Müslümansa bağımsızlığa hakkı yoktur’ şeklinde
düşünen düşmanlarımız tarafından maalesef çiğnenmiştir. (Aynı yapıt, s.89)”
Atatürk bu sözleri, Amerikalı Gazeteci Streit’in sorusuna yanıt olarak
söylemekte 26 Şubat 1921’de. Atatürk’ün “düşmanlarımız” dediği batılı
emperyalist ülkeler. Günümüzde batı emperyalizminin yalanlarına kanarak Arap,
Filistin ve Müslümanlara düşmanlık edenlerin Atatürk’le zerre kadar ilişkisi
olduğu düşünülebilir mi?
“Yukarıda
belirttiğim gibi, kendi kaderini tayin hakkının bütün Müslüman milletlere tanınmasını
görmek benim en büyük arzumdur. (Aynı yapıt, s.89)” Ben de Atatürk’ün yolundan
giden bir Kemalist olarak bugün Filistin halkının kendi kaderini tayin ederek
bağımsızlığa ve özgürlüğe kavuşmasını yürekten istiyorum. Bundan başka bir şeyi,
insan olan düşünebilir mi?
“Cumhuriyet
hükümetinin doğuda takip edegelmekte bulunduğu dostluk ve yakınlık siyaseti, yeni
bir kuvvetli adım attı. Sadabat’ta dostlarımız Afganistan, Irak ve İran’la imza
etmiş olduğumuz dörtlü anlaşma, büyük bir memnuniyetle kayda değer barış eserlerinden
biridir. Bu sözleşmenin etrafında toplanan devletlerin aynı gayeyi takip eden
ve barış içinde gelişmeyi samimiyetle isteyen hükümetleri arasında işbirliğinin
gelecekte de hayırlı neticeler vereceğinden emin bulunmaktayız. (Aynı yapıt, s.138)”
Atatürk’ün dostları kimler? Afganistan, Irak ve İran… Yani ezilen uluslar… Batı
emperyalistleriyle ittifak kurmuyor, ezilen uluslarla batılı emperyalistlere
karşı birleşiyor Atatürk. Sadabat Paktı’nın bölgemizdeki İngiliz
emperyalizminin yayılmasına, egemenliğine karşı yapıldığını da söyleyelim
burada. Atatürk, emperyalistlerin savaş örgütü olan NATO benzeri askeri
örgütlere girmiyor. Bu tür örgütlere karşı ezilen ülkelerle birleşmekte.
Atatürk’ün
ezilen ülkelerle bir araya gelmesindeki payda laiklik değil, emperyalizme karşı tam
bağımsızlık. Çünkü tam bağımsızlık olmadan laikliğin de çağdaşlaşmanın da olamayacağının
farkında. Komşu ülkeler, bağımsızlıklarını kazanıp emperyalizmden uzaklaştıkça
çağdaşlaşacaklarını düşünmekte.
Ülkemizin
tam bağımsızlığının ve çağdaşlaşmasının sürmesi, ancak emperyalizmden uzak durmakla
olur. Hem emperyalizmin borazanlığını yapacaksınız hem de Türkiye’de Cumhuriyet
kurumlarını ve değerlerini koruyacaksınız, böyle bir şey olur mu hiç? Zaten tam
bağımsızlığımız, cumhuriyet kurumlarımız ve değerlerimiz; Atlantik sürecine
girip emperyalistlerin dümen suyuna girdiğimiz zamandan beri yara almakta.
Filistin’in
tam bağımsızlığını savunmak, Türkiye’nin de tam bağımsızlığını korumak için bir
direniştir. Bunun tersi düşünülemez. Çünkü iki ülkenin düşmanı aynı.
Adil
Hacıömeroğlu
1 Kasım 2023
Bugün bazı laikçi(!) çevreler unutmasınlar ki Filistin cephesi Türkiye'nin cephesidir. Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" sözünü çarpıtıp ülkemize komşu coğrafyada emperyalist alçakların istediği gibi at koşturmasına göz yumulmasını meşrulaştırmak büyük bir ihanettir.
YanıtlaSilBu arada laikçilik tanımını da açmam gerekiyor: Anayasamızda yer alan, Türk devriminin temel ilkelerinden olan laiklik kavramının içeriğinin boşaltılıp bir yaşam tarzı fetişizmine indirgenmesi yoluyla istismar edilmesi durumu kast edilmiştir.
YanıtlaSil