Bugün, benim doğum günüm... Yarım yüzyılı çoktan geçtim dünyanın
bütün işlerine bitirmek isteyen bir koşturmaca ve ilkelerinden ödün vermeksizin
bir yaşam anlayışıyla tam tamına koca altmış dört yıl geride kaldı. Çoğu zaman
düşündüğümde sanki hiç yaşanmamış gibi kocaman altmış dört yıl… Gün ışığını çok
göreyim diye az uyudum. Ben, beni bildim bileli güneşi üzerime doğdurmadım her
sabah alacakaranlıkta güne başlayarak geçirdiğim yirmi üç bin üç yüz yüz yetmiş
altı gün neredeyse… Bu sayıya artık yıllara denk gelen on altı günü de ekledim.
Yoksulluğun ve yoksunluğun zincirlerinin kırılmak üzere olduğu derme çatma bir köy evinde açtım gözlerimi dünyaya okuma yazma bilmeyen bir köy ebesinin elinde. Büyüklerimin söylediğine göre dışarıda bir metre kar vardı. Sabahın dördünde, kar soğuğu bir sabahla karşılaştım. Belki de o sabah, bedensel saatimi de ayarladı erken uyanmaya. Beni, ebenin elinden alıp dualarla ve okuyup üfleyerek ilk kundaklayan ninemdi. Cuma sabahı erkenden doğduğumdan ninem: “Bu uşak hatırlı olacak, mübarek günde doğdu.” deyip durdu ömrü boyunca.
Annem gencecikti. Kar altından çıkan bir kardelen gibi mevsimin ilk güneşini aramaktaydı doğum sırasında çektiği acılarla. İlk çocuğuydum. Bu nedenle aynı evde yaşadığımız geniş ailemiz gece güne kavuşmamışken ayaklanmıştı.
Çoktan uçmağa varmış ebem, komşumuz, aynı zamanda ninemin teyzesinin
kızı Dursunkız (Demircioğlu) Hala; nineme dönüp: “Gelinin kurtuldu, bir uşağınız
oldu. Gözünüz aydın!” deyince o küçük ahşap odadaki kar soğuğu yitip gitti, yerine
bahar güneşi geldi. Ninem, amcam, yengem, amcamın üç kızı ve bir oğlu yeni
gelen uşağı kutladılar kendilerince, kendi aralarında. Çünkü evimize en yakın
komşularımız, yüz metre uzaklıktaydı. Amcam, her zaman belinde taşıdığı
tabancasını çıkarıp bir şarjör mermiyi saydırdığı sabahın kör karanlığına. Bu, komşulara muştulu haberi duyurmaktı yöremizin geleneklerine göre.
Babam mı? O kendisini adadığı mesleğini yapmak için ilçemizin
bir dağ köyündeydi. İletişimin, ulaşımın olmadığı bir dağ köyünde hiçbir şeyden
habersiz. Köy enstitülü öğretmenin tek bir ülküsü vardı: Cumhuriyet aydınlığını
yüzyıllardır ihmal edilmiş kara yazgılı topraklarımıza ulaştırmak. Köylümüz Koyanoğlu
Durmuş Amca, hızarcılık yaptığından kütük biçmeye gitmişti o sabah Keler Köyüne. Babama, doğum
haberini verdi işine başlamadan. Dersler bitmek bilmedi o gün. Son ders zili
çalıp öğrencileri, kar içinde yuva arayan kuşlar gibi düşe kalka evlerine doğru
uçarken o, sıkıca giyinip lojmanından dışarı çıktı. Yanında yeğenleri Aysel
Abla ile Musa Ağabey vardı. İkisi de babamın görev yaptığı ilkokulda
okumaktaydılar. Hemenceler, boş torbalar sırtlandı. Karın kapladığı patikalardan
hızla köye dönüş başladı. Adımlar hızlı, soluklar derindi. Uçarcasına adımları
hızlandı giderek. Yeğenleri yetişemez oldular ona. Karın soğuğu, duyumsanmaz
oldu. Kan ter içinde bir yürüyüştü bu.
Dört beş köy geçilip köyümüz sınırlarına girildi. Salmata Deresi
arkada kalmıştı. Artık yoldan değil, kestirme olsun diye karla kaplı tarlalar,
bahçeler, ormanlar arasından yürünmekteydi. İlk evler göründü. Bunlar
akrabalarımızındı. Babamın geleceği zamanı bilen akraba kadınlar, birbirlerine fark ettirmeden ve soğuğa
aldırmadan evlerinin dışında kuytuluk yerde beklemekteydiler muştuyu vermek
için. Tarlanın içinde bekleyen Sofi Teyze (Asıl adı Hatice), doğduğumu muştuladı babama. Babam cebinden
çıkardığı elli lirayı verdi coşkuyla. Diğer teyzeler geç kalmıştı ne yazık ki.
Babam, yöremizin ölçülerine göre çok geç evlat sahibi oldu. Ben
doğduğumda otuz bir yaşındaydı. Bu nedenle sevinci çoktu. Gün, geceye kavuştuğunda
eve gelip beni kucağına aldı. Kar altındaki evde sevinç katlanmıştı.
Doğanın kucağında doğup onun kucağında büyüdüm. Doğanın
dengesini, diyalektiğini gözlemlerle kavradım tüm köy çocukları gibi. Karda
yuvarlanmayı, yağmurda ıslanmayı, ocak başında kurumayı keyiflenerek yaptım
herkes gibi. Mısır tarlalarında, fasulye ve kabak ocaklarında doğanın tansığını
gördüm akranlarımla. Fındık dallarında akrobata dönüştük. Meyve ağaçlarında;
budamak için çıktığımız kızılağaç, dişbudak, kestane, gürgenlerde çalakop
elimizde maymunlara taş çıkardık. Çamura bulanıp derelerde çimdik. Doğadan
geleni, doğaya vermenin önemini kavradık. Hayvanların yaşamımız için ne denli
önemli, gerekli ve vazgeçilmez olduğunu yaşayarak öğrendik. Komşuluğun ne denli
önemli olduğunu gördük deneyimlerimizle. Hele ki komşuluk hakkının insana nasıl
yük olduğunu anladık.
Yaşamım boyunca ülkemizdeki birçok altüst oluşlara tanık oldum.
Amerikancı darbeler sırasında yurdumuzun yurtsever gençlerinin kıyımını içimiz
titreyerek, hayıflanarak gözümüz yaşlı izledik dostlarla. Sağ-sol
çatışmalarıyla gençlerimizin, ulusun özverili evlatlarının emperyalistlerce birbirine
kırdırılmasının karşısına dursak da engel olamadık yoldaşlarımla. Dışa bağımlı
hükümetlerin yoksul halkın emekleriyle oluşmuş Cumhuriyet’imizin üretim üslerinin
peşkeş çekilmesine karşı ayağa kalkanlarla birlikte oldum.
Ben, beni bildim bileli yaşamım boyunca hep “Kahrolsun ABD
emperyalizmi!” sözünde özetlenen tam bağımsızlık ülküsünün peşinden koştum, soluğum
yettiğince de koşacağım. Kemalizm, düşüncemin temelini oluşturdu. Kılavuzum,
hep Atatürk oldu geride bıraktığım yıllarda. Bundan sonra daha kararlı bir biçimde
aynı yolda yürüyeceğim. Hatta yürümek de ne, koşacağım.
Dünyanın dört bir yanında ezilen ulusların günahsız
insanlarının para ve kişisel çıkar uğruna zalimlerce kıyılıp yok edilmesini
gördüm. Çoğu kişinin sustuğu bu kıyımlarda gırtlağım yırtılırcasına bağırıp
feryat ettim. Ezenlerin dünya üzerinden yok olması gerektiğine inandım. Ezenin
karşısında dağ gibi durmaya çalışırken ezilenin gözyaşının akmaması için tüm gücümü
harcadım. Ülkemde emperyalist güçlerle bilerek ya da bilmeyerek işbirliği yapanlara
karşı durdum. Ezen zalimlere bilmeyerek alet olan yurttaşlarımıza düşmanlık
duymadan, onları ikna etmeye çalıştım tüm sabrımla.
Her işimi seviyle yapmaya çalıştım. Asıl sevim, insan emeğine,
güzelliğine. Mesleğim de benim için bir seviydi; çünkü o da bir güzellik ve
emek doluydu. Onunla yatıp onunla kalktım. İnsanı sevdim. Hem de çok… İnsana
değer vermenin bir görev olduğunu en önemli davranış edindim. İnsanı özledim
hep...
Yaşamım inişli çıkışlı yollardan oldu. Çok yanlışlar da
yaptım. O yanlışlardan öğrenmeye çalıştım.
Nice yıkımlar: depremler, seller, toprak kaymaları, yangınlar,
toplu kıyımlar gördüm. Her defasında acılara gömüldüm. Kıyımlarda insanlığımdan
utandım. Vurulup ölenler oldu karşımda. Vurulan kadar vurana da acıdım. Vuranın
zayıflığı, ona acımama neden oldu. Birçok yakınımı, akrabamı, komşumu, dost ve
arkadaşımı sonsuzluğa uğurlamaya katıldım. Her defasında içim bin parçaya
bölündü. Her gidişin bir dünyayı yıktığını düşündüm. Zamansız ölümlerle
yıkıldım.
Sonsuz acılar yaşadım. Onlar, yüreğimin derinliklerde derin
kertiklerle durmakta silik de olsa. İnsan unutmadan, umut etmeden yaşayamıyor.
Sevinçler mi? Sevinip geçtim. Onlar, bahar yeli…
Babam: “Çok oku, kendi usunla kendini yönet ve karar ver!
Toplumun çıkarını, kendininkinden üstün tut!” diyeli çok oldu. Ben de hep
kitaplarıma sığındım yaşamım boyunca. Onlarla arama kimse giremedi bugüne dek.
Yaşam, bir koşturmaca… Dün geldik, bugün yaşıyoruz, yarın gideceğiz.
Yolun çoğunun geride kaldığının farkındayım. Bu nedenle zamanım azlığı nedeniyle
hem tutumlu olup hem de hızlanmalıyım. Daha çok okuyup öğrenmeliyim. Çünkü okudukça
bilmediklerimin çokluğu ortaya çıkmakta. Daha çok çalışıp savaşım vermeliyim.
Önümdeki günlerin, ayların, yılların değerini çok daha iyi bilmeliyim. Aldığım
her soluğun, benim için ne denli önemli olduğunu bilerek yaşamalıyım. Sanki
dünyanın bütün yükü omuzlarımda. Dünyanın işini kimse bitirememiş, ben mi
bitireceğim? Olsun, yine de durmamalı insan…
Adil Hacıömeroğlu
13
Mart 2023
Sizi tanımış olmak mutlulukken, öğrenciniz olmak bir ayrıcalıktır. O ayrıcalığa sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. İyi ki varsınız! Mutlu ve verimli yaşlar diliyorum hocam.
YanıtlaSilDünyaya gelmeniz hayırlı olmuş. Yazılarınızı tesadüfen gördüm. Her okuduğumda değerli bilgiler ediniyorum. Sizle ortak yanlarimizi da bu vesile ile bildim. Ben de Karadeniz liyi veyarim yy. dan fazla bu dünyadayız. Babam Durmuşoğlu Şakir bey Sarıkamış gazisi idi. Kaçarak geri gelen sayılı gazilerdendi. Muhtemelen dedeniz ile aynı yıllarda. Sizi izlemeye devam edeceğim. Sağlıkla kalın. FATMA KAPLAN B. KOY
YanıtlaSilAd gününüz kutlu olsun Değerli Hocam. Sizi tanıma şansına erişmek çok anlamlı. Yazılarınızdaki insancıl betimleme ve anılar (acılar bile diyebiliriz, yitip gittiği için. Esenlik gönenç ve mutluluk dolu dolu nice yıllara...
YanıtlaSilDeğerli arkadaşım, hemşehrim Adil bey; doğum gününüz kutlu olsun. Sağlıkla ve Atacan’la ve sevgili annesiyle ve tüüm sevdikleriniz eşliğinde, daha nice güzel yaşlar diliyorum size. Atacan’ın bütün başarılarına, aydınlık günlerine tanıklık etmeniz, hep yanında kalmanız da ayrıca dileğimdir.🙏💥🍷
YanıtlaSilŞükran Balekoğlu Yamak
Doğum günleri geçmişteki kültürlere ve geleneklere dayanır bir kişinin varoluşunu ve yaşamını sevinçle anma ve onu Onurlandırma geleneğidir doğum günleri yaşamın değerinin farkında olmak ve geleceğe umutla bakmaktır hocam eşiniz ,evladınız ,aileniz,sevdikleriniz ve sizi sevenlerinle,dostlarınızla birlikte nice sağlıklı huzurlu doğum günlerinizi kutlamanız dileğiyle.Değer bilmek gönül almak insani özelliklerimizdir…Hepimizin dünyaya bir hizmet için geldiğini düşünüyorum.Bizler atalarımızdan gelen genlerimizle doğup yaşadığımız yöreyi belirliyoruz sizin bahar mevsiminde ilk evlat olarak dünyaya gelişiniz bulunduğunuz coğrafyada aileye sevinç, heyecan , bereket getirmiş ,mart ayı yeni bir yılın başlangıcıdır.Berekettir , toprak uyanır , canlanır.Kardan sonra çiğdemler açar tabiat güzelleşir..Kişilerin isimleri ve doğum günlerinin kimliklerinde etkili olduğunu düşünüyorum.Öğrenim hayatınız ve öğrencilerinizle dolu dolu bir hayatı yaşamışsınız ,yaşamdan zevk alıp ,yazılarınızla bizlere geçmişteki değerlerimizi anımsatıp, yaşatıyorsunuz. Toplumsal sorunları dile getirip farkındalık yaratıyorsunuz.Her daim üretkenliğe, ,Cumhuriyet tarihimizi araştırıp,yazmaya , çalışmaya devam etmeniz dileğiyle…Adil hocam iyi ki yollarımız keşişmiş sizi tanımışım..Sizden öğrenip , heybemizi dolduracak bilgileri ve kitabınızı bekliyoruz..Esen kalınız , saygılar.🍀🧿🌻📚📘📖✍️🙏🏻Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil