BEKLENEN OLDU, MASA DAĞILDI; DEPREM UNUTULDU


        Altı muhalefet partisinin oluşturduğu masa, bir yılı aşkın süre yani 384 gün hem kendi tabanlarına umut verdi hem de kamuoyunu meşgul etti. Sonunda da birçok kişinin beklentisi doğrultusunda dağıldı. İnsan sormadan edemiyor: Siz, bir yılı aşkın ne konuştunuz; saatlerce neleri tartışıp görüştünüz?

        Altılı masanın en ilgi çekici yanı, masa toplanmadan yapılan ev ziyaretleri ve toplantılardaki karşılama ve uğurlamalar. Bu toplantılar, karşılama ve uğurlamalardan altı liderin de son derece keyif aldığı gözlemlendi. En ilginci de halk nezdinde karşılığı olmayan ve altılı masa olmasa kimsenin adını bile anımsamayacağı dört küçük partinin genel başkanının kendilerini aşırı derecede önemsemeleri. Ülkemizin geleceği için büyük bir iş başaracaklarmış gibi poz takınmaları.

        Altılı masanın kuruluş amacı “Tayyip gitsin!” tümcesiyle özetlenebilir. Bundan da anlaşılacağı üzere bir izlenceleri yok! Son zamanlarda açıkladıkları sayfalar dolusu izlencede ise ülkemiz sorunlarının çözümü konusunda ne yazık ki kamuoyunu aydınlatıcı bir içerik yok! Sıcak para ekonomisinin sürdürülmesi asıl amaç. Bu yönüyle izlence, AB ve ABD’nin Türkiye’ye dayattığı siyasetlerin bir yansıması. Zaten bugün yaşadığımız birçok sorunun kaynağı AB ve ABD reçeteleri değil mi?

        Türkiye’nin yaşamakta olduğu birçok sorundan kurtulmasının biricik yolu, AB ve ABD dayatmalarının dışına çıkmak. Bu yönüyle altılı masanın dünyadaki değişimleri çok fazla anladığı söylenemez. Oysa dünya değişmekte. Yeni güç merkezleri oluşmakta. Dünya güç merkezi, Atlantik’ten Avrasya’ya hızla kaymakta. Dünyadaki üretimin merkezi artık Asya. AB ve ABD politikalarının tutsağı olmanın bedelini çok ağır ödemekte. Var olma, ayakta durma savaşımı içinde AB ülkeleri. Bu var olma savaşımı, inişli çıkışlı bir yol izlemekte. Çoğu zaman ABD politikalarına teslim olmakta Avrupa ülkeleri. Bu teslimiyetin bedelini de halkları ödemekte.

        Dünyadaki gelişmeleri, Türkiye’deki değişimi görmeyen altılı masanın ülkemiz sorunlarına çözüm üretmesi olanaksız. Zaten üretemedi. Bu masanın toplanmasını ABD istedi. Masaya, cumhurbaşkanı adayı da dayattı. Ancak ABD eskisi kadar güçlü değil. Özellikle ülkemiz üzerindeki egemenliği, yok denecek kadar az. Türkiye de dünyadaki gelişmelere koşut olarak yönünü Avrasya’ya dönmüş durumda. Zaman zaman geri dönüşler, kararsızlıklar olsa da bu seçenek ülkemiz için yaşamsal. Çünkü Atlantik’te bölücülük, darbecilik, terör, ülke kaynaklarının yağmalanması, emperyalizme bağımlılık var. Türkiye’nin yeniden Atlantik’e dönüşü, intihar demek. Bu, ülkemizin varlığını tehlikeye düşürür. Bu nedenle Atlantikçi siyasetler, halkımızdan destek görmez.

        Altılı masanın odaklandığı “Tayyip gitsin!” söylemi, onları ülkemiz gerçeklerinden uzaklaştırıp polikasızlaştırdı. Peki, “Tayyip gitsin de yerine kim, niye gelsin?” sorusunun yanıtını hiçbir zaman açıkça ve inandırıcı olarak veremediler. Siyaset, kişiler üzerinden değil; sistemler üzerinden tartışılır. Siyasal seçenekler de sistemler üzerinden oluşturulur.

        Diyeceksiniz ki masa niye dağıldı? “Tayyip gitsin!” sözüyle yola çıkılınca onun karşısına kimin aday çıkarılacağı önem kazandı. Masayı bir araya getiren Kemal Kılıçdaroğlu, kendi adaylığını dayattı baştan beri masaya da kamuoyuna da. Çünkü onun genel başkanlığını bir süre daha sürdürmesi için başka bir seçeneği yoktu. Aday olduğunda kazanamayacağını en iyi kendisi ve masada oturanlar bilmekteydi.

 

        Kılıçdaroğlu, kendi adaylığını onaylatmak için masanın küçük ortaklarına inanılmaz ödünler verdiği konuşulmakta. Bu ödünler, bir nevi seçim rüşveti... Kamuoyu sormacalarında yüzde birin altında görünen dört küçük partiye, birer tane cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlıklar… Ayrıca CHP listelerinden milletvekilliği sözü var.

        Akşener, deyim yerindeyse masadan kovuldu. Bundan da anlaşılıyor ki, masayı dağıtan Kılıçdaroğlu’nun aday olma ısrarı. İyi Parti, masanın dağılmasıyla bölünme sürecine girdi. Siyasetteki misyonu tamamlanıyor gibi. Her yapay partinin başına gelenler, İP’in de başına gelmekte.

        YCHP’ye gelince… Şimdilik sular durgun görünmekte. Bu durgunluk, büyük fırtınalara gebe. Milletvekili listeleri açıklandığında büyük fırtına kopacak. Çünkü birçok ilde kazanması garanti yerlerde dört küçük partinin adayları olacak. Yıllardır partiye emek veren partililerin siyasal düşleri gerçekleşmeyecek. Bu fırtına, partiyi bölünme aşamasına getirir.

        Kemalizm’den uzaklaşan, köklerinden kopan CHP’yi bir arada tutacak tutkal henüz yok dünyada. Atatürk’ten kopan YCHP yönetimi, PKK ve FETÖ’nün dış kaynaklı siyasetlerini ilericilik sanmakta. Atatürk olmayınca kafanda, emperyalist politikalara teslim olursun kayıtsız koşulsuz.

        Fırtına mı? Her fırtınanın sonu dinginlik… Dinginlik olunca insanlar daha sağlıklı düşünür. Yitirdiklerini, boş amaçlar için harcadığı emek ve zamana acır insan. O zaman da doğruyu el yordamıyla da olsa bulur.

        Siyaset öngörü işi. Ülkemiz büyük bir deprem felaketi yaşadı. Felaketin neden olduğu yıkımın izleri henüz silinmedi. Depremden etkilenen kentlerimiz yerle bir. Yurttaşlarımızın önemli bir kısmı yardımlarla ayakta durmakta. İnsanlar, çadırlara sığınmış durumda. Başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizde olası depremler konuşulmaktaydı. Ulus elbirliğiyle bir çözüm bulmak için kafa yormakta. Böyle bir durumda deprem yerine, altılı masa konuşulmakta. Bütün yayın organları, altılı masayı dile getirmekte. Bu denli bir öngörüsüzlük olur mu? Masada kavga çıkaracaksanız deprem yıkıntılarının ortadan kalkmasını bekleseydiniz hiç olmazsa. İnsanlar can derdindeyken siz neyin derdindesiniz?

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       6 Mart 2023

       

 

3 yorum:

  1. Demokrasi, kişi isimlerinin değil, fikirlerin yarıştığı bir siyasal sistemin adıdır aslında. Maalesef Amerikan özentiliği, dünya siyasetinin, politika ve sosyoloji üzerinden ideolojik düzlemde ele alınmasını imkansızlaştırdı. Fikirsel sığlık, ahlak ve ilke yoksunluğu önemsizleştirildi. Tek geçerli olan kazanmaktı, bunun için toplama çıkarmalar yapıldı, seçim mühendisliği bir değil defalarca başarısız olsa da tek çıkar yolmuş gibi dayatıldı kendisini ilerici, Cumhuriyetçi, Atatürkçü gören kesimlere. "Hesap ortada" diye geziyorlardı ya ellerinde kağıt kalem, şimdi söyleme sırası bende: Alın işte hesap ortada...

    YanıtlaSil
  2. Tayyip gitsin ile illet ittifakı nasıl politikasızlaştıysa, Akape ve dört ortağının Türkiye Cumhuriyeti Türk Ulusu ve Atatürk düşmanlığı ilede bataklığa sürüklendi. İyi parti zaten masanın Akape ayağı idi. Az önce dönmüş. Bu dönüş 189 derece mi, 360 derece mi zamanı gelince göreceğiz.

    YanıtlaSil
  3. Ülkenin mevcut durumunu değerlendirirken bilinçaltı esaretleri ve kinleri bir kenara bırakıp,gerçekçi bir değerlendirme yapmak zor değildir.
    Uydurduğunuz YCHP deyimini kullanarak gerçekleri saptıran görüntü vermeniz, değişen dünyada düşünsel olarak yer alma mücadelesi verenlere biraz saygısızlik ettiğiniz kanaatindeyim.
    Saygılar

    YanıtlaSil