Başlıktaki sözü, birçok çocuktan işitiriz. En acıklısı da bunu,
yetişkinlerden duymak...
Bazı çocuklar derste öğretmenlerine: “Bugün nasıldım, iyi
dinledim mi dersi?” ya da “Bu derste uslu oturup derse katıldım mı?” biçiminde sorular
sorar.
Kimi çocuklarsa anne ve babalarına benzer sorular sorar. Eş
dost ve akrabalarla çay içmeye, yemek yemeye ya da gezilere gidildiğinde bu
sorularla karşılaşılır. Hep onaylanma isteği görülür bazı çocuklarda.
Peki, yukarıdaki soruları, çocuklar ne zaman ve hangi
durumlarda sorar? Ya da bu tür sorular, hangi nedenlerle ortaya çıkar?
Ailesinden, öğretmenlerinden sürekli baskı gören, azarlanan,
insan içinde aşağılanan, her davranışı eleştirilen, bağımsız iş yapma yeteneği
örselenen çocuklardan işitiriz bu soruları sık sık. Bu saydığımız nedenlerle
özgüven yitimi söz konusudur bu çocuklarda. Özgüvensizlik ve yapacağı her işin
takdir görmeyeceği düşüncesi, çocuğu bu yola sevk eder.
Birçok aile ve öğretmen ya da çocuğun yakınında bulunan
kişiler, çocuğu eğittiğini, doğruya yönelttiğini düşünerek onları sıkça
eleştirip nasıl davranacaklarını söylerler onlara. Onların her işlerine
burunlarını sokmaları, çocukları bocalatıp iş yapamaz duruma getirir. Kısacası
kaş yapayım derken göz çıkarır bu büyükler.
“Akıl vermek” deyimi, toplumumuzda sıkça kullanılır.
Neredeyse herkes, çevresindekilere akıl verir. Oysa, çocuklar söylenenlerden
çok, yapılanlardan ders alır. Onlar, büyüklerinin davranışlarına, günlük
yaşamdaki uygulamalarına öykünür. Bu da çok doğal…
Çocukların en çok önemsediği şey, büyüklerinin
söyledikleriyle uygulamalarının uyumlu olması. Sözle iş uyumsuz, çelişkiliyse
çocuk; büyüklerinin sözüne inanmaz, davranışlarını da benimsemez. Aslında
çocuklar; yalanı, tutarsızlığı, içtensizliği çok kolay anlar. Çünkü onların
tinsel evreni henüz kirlenmemiştir. Kirlenmediği için de arı duru bir bakış ve
değerlendirmeleri söz konusu. Bu nedenle çocuklar yalanı iyi söyleyemez, karşısındakini
kandırmayı beceremez. Zamanla çocuğa, bu olumsuz davranışları öğretip
benimseten de büyükleridir.
Özgüven yitimi olan çocuk, bağımsız iş yapamaz. Yaptığı her
işte korku ve kaygı içindedir. Korku ve kaygıyla dolan o küçük bedenler;
şaşkınlık, ikirciklilik, çelişiklik içindedir. Birçok konuda kararsızlık yaşar.
Gün içinde ya da farklı zamanlarda düşünsel ve eylemsel gitgeller yaşar. Bu da
onu çalışmaktan, düşünmekten, tasarlamaktan, kurgulamaktan, düşlemekten, girişimden,
öne atılmaktan, bir işi yapmaktan alıkoyar.
Özgüven yitimiyle kimi çocuklar, zamanla içe kapanıp çekingen
olur. Çünkü ne dese ne yapsa suç. Nasıl davransa eleştiri konusu. Bu nedenle
çocuk ne konuşur ne de bir şey yapar. Büyüklerin yanlış davranışlarıyla çocuğun
capcanlı dünyası öldürülüp yok edilir. Onun bedeni de tini de ağır bir yüke
dönüşür. Deyim yerindeyse külçeleşir.
Bazı çocuklar ise özgüven yitimi ile dengesiz davranışlara
yönelir. Yani yaramazlık yapar. Bunu nedenlerinden biri, ne yapacağını
bilmemekten kaynaklanır. Diğeri de çevresindekilerin ilgisini çekmek içindir bu
yaramazlık. Ne yazık ki bu durum, çoğu zaman büyüklerce sert bir biçimde cezalandırılır.
Bu da sorunu derinleştirip alışkanlığa dönüştürür.
Yıllardır yaptığım gözlemlerde, çocuklara en çok müdahale
eden ve özgüvenlerine bu müdahalelerle darbe vuran velilerin çoğu, öğrenim
görmüş kişilerden oluşmakta. Farkında olmadan çocuklarını kendi başarılı
öğrenim yaşamıyla yarıştırmak istemekteler. Kendilerinin yapamadıklarını
yapmalarını, kişisel eksikliklerini tamamlamalarını dilerler içten içe. Çoğu
zaman kendilerinden daha üstün konumlara gelmelerini arzularlar. Oysa veliyle
çocuğun yetiştikleri ortam, koşullar, zamanın gerekleri, okudukları okullar,
onları eğiten öğretmenlerin nitelikleri, çevrelerindeki uyaranlar aynı değil.
Bu da onların aynı aşamalardan geçip aynı başarılara imza atmalarını olanaksız
kılar.
Çocuklarımıza baskı yapmayalım. Onları yüreklendirici sözlerimiz
çok önemli. Sürekli aşağılanan, azarlanan, gereksiz yere eleştirilen bir çocuğu;
kendi elimizle mahvettiğimizi anlayıp bilelim. Çocuk, sırrına erilemeyen büyük
bir dünya. Onları anlayıp yanlışlarını hoş görelim. En güzeli de onlara,
yanlışlarından öğrenmelerinin yolunu gösterelim. Yaşamın iyi ve kötüyle inişli
çıkışlı bir yol olduğunu onlara fark ettirelim.
“Bugün nasıldım?” sorularının azaldığı hoşgörü dolu bir
dünyada mutlu, başarılı, sağlıklı, düşlerinin peşinden koşan çocukları görmek
ne güzel!
Adil Hacıömeroğlu
30
Mart 2023
Hay ağzınıza sağlık Değerli Hocam. Kaleminiz dert görmesin.
YanıtlaSil👏
YanıtlaSilHer insan özeldir.Her çocuk koca bir dünyadır, farklıdır ,özel ve güzeldir.Bilgiye açık , öğrenmeye meraklı , keşfetmeye duyarlı , severek , eğlenerek öğrenen çocuklar mutlu çocuklardır.Kitap okuma, resim yapma,tiyatro çocukların hayal dünyasını geliştirir.Özgüvenleri artar iletişim becerilerini geliştirir.Çocukların maddi ve manevi gelişiminde aile büyüklerinin çok önemli bir yeri vardır.Örnek ailede baba kuvvetli , koruyan anne 👩 çocuğunu dinleyen büyüklerine maneviyatı saygı , sevgiyi gösterirse çocukta görür , yapar .Öğretmenlerimiz baş tacımız ömür boyu hakları ödenmez ..Saygılar hocam yüreğinize , kaleminize kuvvet✍️🙏🏻📕🌺Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilDoğruda olsa,çirkin olan davranış,insanın methedilmesini istemesidir.
YanıtlaSil