Arkadaş ve dostlarımızla zaman zaman siyasal tartışmalar
yapmaktayız. Geçmişte aynı hedeflere koştuğumuz arkadaşlarımızın birçoğuyla
yollarımız ayrıldı. Neden?
Özellikle Amerikancı 12 Eylül darbesi, sol içinde
farklılıkları derinleştirdi. Sol grupların çoğu liberalizme evrildi ve bunu da
devrimcilik, sosyalistlik sandı. Emperyalizme karşı duruş yitip gitti bu kişilerde.
Sınıf savaşımı unutuldu. Emekçi kitlelerle yan yana hedefe koşma, yerini egemen
sınıflarla dayanışmaya terk etti. Kapitalizmin çürüyerek kokuşmuş yaşam tarzı
benimsendi ve buna övgüler dizildi. Nedense bu çürümüşlük özgürlük sanıldı. Emekçi
kitleler bilgisizlik ve kabalıkla suçlanır oldu. Bir devrimcinin emekçileri
aşağılaması düşünülecek bir şey mi?
Ne yazık ki Atlantik üretimi sahte solcuların, sözde devrimcilerin
halkı aşağılaması sıradan bir şey. Her gün sosyal medyada bu tür paylaşımları
görmekteyiz. Kendisi gibi düşünmeyip davranmayan halk kitlelerine ağız dolusu
hakaretler birbirini kovalamakta.
ABD, kendi kurduğu kurduğu küresel siyasal sisteme karşı
duran ülkeler ve yöneticileri kara listeye almakta. Bu ülkelerin yöneticileri,
ABD tarafından diktatör olarak yaftalanmakta. Onların iktidardan uzaklaştırmak
için akla hayale gelmeyecek yalanlarla halk kitleleri uyuşturulmakta. Solculuk
ve devrimcilik konusunda mangalda kül bırakmayanlar, en önde koşmaktalar
emperyalist tasarımlarda görev almak için. Artık dil değişmiş, bakış açıları
farklılaşmıştır. Emperyalizmin diliyle konuşulur Yaşadığı ülkeden umut kesilir.
Kurtuluşun ancak ABD tarafından olabileceğine içten içe inanılır. Bunun adını
da devrimcilik koyar emperyalizme bilerek ya da bilmeyerek hizmet eden bu
kişiler.
Şunu peşinen söyleyeyim ki, emperyalizme karşı durmayan
kişiden devrimci olmaz. ABD söylemlerine inananlar, dilimizdeki bazı
sözcüklerin anlamlarını yitirmesine yol açmakta. Onların çürümüşlüğüyle sözcüklerimizi,
dolayısıyla dilimizi de kirletmekteler.
Sözünü ettiğimiz sahte solculara, sözde devrimcilere sorarsanız
Putin, Chavez, Castro. Maduro, Şi Cinping, Esat, Kaddafi, Aliyev, Erdoğan…
diktatör.
Atatürk mü? Emperyalistlere göre o, diktatörün kralı. Asmış,
kesmiş birçok insanı. Ne yazık ki emperyalistlerin bu yalanı, dört kesimden destek
bulur: Yobazlar, liberaller, bölücüler ve sahte solcular… Hele bunların içinde
bazıları var ki bu karşı çıkışı, Cumhuriyet’imizi koruma adına ve de şaşılacak
biçimde Atatürkçü olduklarını söyleyerek yaparlar. Böylesi derin bir çelişki
içinde olan ve bilgisizlik çukurunda debelenenler, kalkıp bir de halkı
bilgisizlikle suçlar. Nasıl da gülünç bir durumdalar… Kendi gözündeki merteği
görmeyenler, elin gözünde çöpür görmekteler. Çünkü gözlerindeki Amerikan
merteği, onların görmesini ne yazık ki engellemekte.
ABD ve diğer batılı emperyalistlerin ellerinde milyonlarca
mazlumun kanı, kursaklarında milyonlarca yoksulun ekmeği var. Bir kuruşluk
çıkarları için binlerce insanı öldürmekten çekinmeyen emperyalistle demokrat
öyle mi?
Irk ayrımcılığının öncüsü olan dünya mı demokrat ve özgür
dünya?
Afrikalıları gemilere doldurup Yeni Dünya’ya satmak için
götürenler mi demokrasinin gözdeleri?
II: Dünya Savaşından sonra Hitler’den daha çok insana kıyan ABD
mi demokrasinin örneği?
Mazlumlar coğrafyasında on binlerce kadına tecavüz edenlerden
mi öğreneceğiz demokrasi ve özgürlüğü?
Atatürk’ü diktatör ilan eden emperyalistler mi demokratik ve
özgür dünyanın temsilcileri? Bir de utanmadan “Atatürkçüyüm!” demektesiniz. Bu
durumunuzla Atatürk ağacının içindeki kurt gibisiniz. Emperyalizm adına Cumhuriyet
ağacını içten içe kemirmektesiniz. Nedense bunu da ilericilik olarak görmektesiniz.
Emperyalizmin düşüncelerini benimsemiş kişiden Atatürkçü ve devrimci olur mu
hiç? Olsa olsa karşı devrimci olur. Emperyalizmi arkasına alıp ulusumuzun tüm
değerlerini ortadan kaldırmak için çabalayanların kendilerine de ülkemize de
zerre kadar yararı olmaz.
Dün İngiliz sömürgecilerini ve onun işbirlikçilerini yendik.
Şimdi sıra ABD ve onun işbirlikçilerinde. Türk Ulusu bu göreve hazır…
Adil Hacıömeroğlu
3
Mart 2023
Sadece devrimciliğin değil, ahlaklı, olgun bir insan olmanın, erdemli bir yaşam seçmenin, insani değerleri taşımanın, iyi olmanın, milli olmanın, hatta mümin olmanın koşulu Amerika'ya cephe almaktan geçiyor. Dünyanın hiçbir imparatorluğu, hiçbir firavun, hiçbir devlet Batı emperyalizminin üçlü ittifakı ABD - AB, İsrail kadar zalim ve kıyıcı olmamıştı. Bu üçlünün masa başında oturan esas kotarıcısı Amerika'dır. Türk halkı da bunu çok iyi gördüğünden dünyada Amerika karşıtlığının en yüksek olduğu sayılı ülkelerin başında geliyor. Özgür Dünya diyenler acaba ilkokul müsamere çocuğu gibi sıraya girip bilmem kaç evrak hazırlayıp, aman fotoğrafım eğri çıkmasın diye orangutan gibi kılıktan kılığa girip vize belgeleri hazırlamıyorlar sanırım o ülkelere gitmek için. Belki yıkmak istedikleri, tiksindikleri devletin yeşil pasaportunu kullanıyorlardır. Kim bilir....
YanıtlaSilDünyanın hiçbir zulüm çetesi, Amerikan emperyalizmi gibi küresel bir iddiayla ortaya çıkmamış, hiçbir zalim devlet bilgiyi, tarihi, bilimi, hatta kadim inançları şeytan imparatorluğu Amerika ve onun müttefikleri kadar çarpıtmamıştır. Hiçbir şey bilmeden her şeyi bildiğini sananlar, yaşam tarzı saçmalıklarıyla devrimci geçinenler, görüntünün arkasını düşünemeyenler kumda kale yapan ve kendisini o kalenin kralı sanan çocuktan farksızlardır. Batı emperyalizmini yok edecek, kumdan kalelerini toz yığınına çevirecek dalgayı görmüyorlar. İnsanlık bir büyük savaşa hazırlanmaktadır, içten sessiz ve derinden... Türkiye olarak ya insanlık cephesinin öncüsü olma şerefini taşırız ya da ayak altında kalırız.
YanıtlaSil