Bugün 1 Mayıs… İşçinin, emekçinin bayramı… İlgili, ilgisiz
birçok kişi övgü dolu sözler söyleyecek.
Siyasetçiler, eli kalem tutanlar, ağzı laf yapanlar, sarı
sendikacılar, emek savaşımını bölücü ve yıkıcı örgütlerin kuyruğuna takmak
isteyenler, insanlık ayıbı olan taşeronluk sistemini yönettikleri devlet
işletmelerinde uygulayanlar, taşeronluktan rahatsız olmayan belediye başkanları
işçilerin toplum için ne denli yararlı olduklarını anlatacaklar uzun uzun. Yarın
olduğunda bu söylevlerin hepsi unutulacak. Serbest piyasa koşullarında
işçilerin iliği sömürülmekte. Onların örgütlenme hakları elbirliğiyle gasp edilmekte.
Çalışanların neredeyse üçte birinin asgari ücretle geçinmelerine göz yumulmakta.
Uygar bir çağda, ilkel yaşam koşullarında yaşayan işçilerin
ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal durumları söylevcilerin umurunda olmayacak.
“Altta kalanın canı çıksın.” sözü doğrultusunda davranacak toplumun egemenleri.
İş kazaları yazgıya bağlanacak. İş güvenliği umarsızca
savsaklanacak. İş güvencesinin sözü bile edilmeyecek. İşten çıkarmalar,
siyasetçinin de sendikacının da umurunda olmayacak. Yuvarlak sözlerle iş
güvenliği de iş güvencesi de geçiştirilecek.
Emeğin en yüce değer olduğunu bilmeyen ya da bildiği halde
bunu umursamayan yöneticilerin bulunduğu yerde emeğin özgürlüğünden söz
edilebilir mi? Emeği içselleştirmeyen kişilerin devlet, belediye ve sendika yönetimlerinde
olması içler acısı bir durum. Sözde değil, özde emeğe dost olmalı. Emekçilerle
duygudaş yöneticilere gereksinim var her alanda.
TBMM’de temsil edilen partilerin milletvekili listelerinde
nedense işçiler yok! İşçilerin temsil edilmediği bir Meclis, emeği savunabilir
mi? Böyle bir Meclis’te işçi haklarından söz edilebilir mi? İşçiye, köylüye,
memura kapılarını kapatan bir siyaset sistemi emeği koruyabilir mi? Böyle bir
siyasal anlayış, emekçinin hakkını verebilir mi? Aday listelerini emekçilere
kapatan partilerden seçilecek bu kişiler milletin vekili olabilir mi?
Emekçilerin söz ve karar sahibi olmadığı partiler demokrat,
böyle bir sistem de demokrasi olur mu? Bugün toplumumuzun büyük bir çoğunluğu
emekçilerden oluşmakta. İşte, TBMM’nin kapısı bu büyük çoğunluğa kapatılmakta.
Kısacası halksız bir demokrasi kurgusu var karşımızda. Halksız bir sözde demokrasi,
haksız olur. Halkın olmadığı bir yerde haktan söz edilebilir mi?
TBMM’de grubu bulunan partilerin vekil listelerinde parasal
gücü olanın yeri var. Ne yazık ki politikayı meslek edinmiş, siyasetten geçinenler
çoğunlukta. Böyle bir sistemde, işçiden ve onun hakkından söz edilebilir mi?
Siyasetten dışlanan emekçilerin bulunduğu bir demokrasinin katılımcılığı, söz
konusu bile olabilir mi? Halkın ezici çoğunluğunun katılımı olmayan bir sisteme,
ortaoyununa demokrasi denmez. Bu, yalnızca bir aldatmaca.
Emekçinin olmadığı bir sistemde yolsuzluk da yoksunluk da yoksulluk da olur. Çünkü yaşamı boyunca emeği küçümseyenler, emeğin değerini bilemez.
Ulusal bağımsızlığın sağlanmasından, emperyalizme karşı
savaşımdan yana olan bir emek hareketi er geç başarıya ulaşacak. Halkçı-devletçi
bir sistemle emek de emekçide özgürlüğüne kavuşacak.
İşçilerin ve diğer emekçilerin yönetime katılacağı bir
yönetim biçimidir isteğimiz. Bu umudu her gün içimizde yeşerterek tüm emekçilerimizin
bayramı kutlu olsun.
Adil Hacıömeroğlu
1
Mayıs 2023
Saygıdeğer Hocam, yaygın basında dolaşan bir tümce vardır. 1 MAYIS MEMURUN DİNLENCE YAPIP İŞÇİNİN ÇALIŞTIĞI GÜNDÜR demekte. Yazınızda ona büyük katkı sağlamış. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilHak için,işçinin, çalışanın, emekçinin kıymetinin anlaşıldığı gün bayramdır…
YanıtlaSilGüller açsın ellerinde,
Terin soğumadan,
Hakkın yenmeden,
Kazancın bereketin olsun…
Hak için ,
Boynun bükülmesin…
Bayram olsun
emekçi kardeşim
Hak için ,bayramlar yakın olsun!Adil Öğretmenim yüreğinize sağlık. Esen kalınız👏🧿🍀🌺🙏🏻🇹🇷Fulya Kırımoğlu