BÜYÜK FELAKETİN BİRİNCİ YILI


6 Şubat depreminin üstünden tam tamına bir yıl, 365 gün geçti. Sabaha karşı 04. 17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık İlçesi merkezli 7.7 şiddetindeki depremle uyandı sıcak yataklarında uyuyan yurttaşlarımız. Kimi kaçmayı başardı, yıkıntıların içinden yara bere içinde, kimi ise yıkıntıların altında umudunu yitirmeden saatlerce bekledi. Tam da ne olduğunu anlamaya çalışırken depremden kurtulanlar ve yıkıntılar altında umutla bekleyenler. Bu kez de 13.24’te Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki bir depremle sarsıldı on bir kentimiz. Peş peşe gelen iki büyük yer sarsıntısı, ülkemizi yüreğinin orta yerinden vurdu.

İnsanlarımızın bazıları kurtarılıp yaşama yeniden döndü. Ancak birçok insanımız, canımız düşleriyle yaşamdan kopup gitti.  Yıkıntılarda can verenlerle tüm Türkiye öldü. Onların acısı, her yurttaşımızın yüreğinde kapanmaz bir yara açtı. Bu yara, kolay kolay kapanmaz; yıllarca kanayıp duracak, gözyaşlarımızla buluşarak.

On bir ilimizi etkileyen depremde, 53 bin 537 kişi yaşamını yitirdi. Kendisinden haber alınamayan yitik kişiler de var. 53 bin 537 kişi… 53 bin 537 can, insan, hepsinin kendisine göre öyküleri, düşleri, amaçları, yapacak işleri olan anne, baba, nine, dede, eş, çocuk, kardeş, abla, ağabey, yenge, teyze, hala, dayı, amca, akraba, komşu, yerdeş, yurttaş, gezegenimizin gülleri, çiçekleri… Hepsi dallarından kopup gitti. Soldu yaprakları, eğinleri; kokuları, sesleri, adları kaldı toprağımızda, gökyüzümüzde. Hepsini saygıyla anıyorum yüreğim kan ağlayarak.

İçimiz yandı yanmasına da ders aldık mı yüzyılın felaketinden? Yüz yıldır canlarımız düşmekte toprağa depremlerle. Depremlerde bunca yıkım, binlerce can yitimi, yıkıntılar altında ölümün kucağına atılan onca insan, yıkılan kentler, yok olan anılar, yerle bir olan tarih, boşa giden zaman, çarçur edilen bunca alınteri, bin bir emek ve parayla oluşturulan yaşam alanları bir anda yok oluyor; ancak bunlardan ders almayan ülke yöneticilerimiz var. Depreme dayanıksız çürük kentleri oluşturmak için birbirleriyle yarışan yerel yöneticilerimiz bulunmakta.

İnsan, bunca felaketten ders almaz mı? Devleti yönetenler hem ekonomimizi hem de insanımızı kırıma uğratan afetlerden bir şeyler öğrenip niye bilimin buyruğuyla davranmaz? Yerel yöneticiler, bile bile yurttaşa seçim rüşveti olarak neden çürük yapılar yaptırmayı bir iş sanırlar?

Yapıları gereği gibi denetlemeyen sorumlular, şantiyelere uğramayan şantiye şefleri, sık sık imar değişiklikleri yapan ve kaçak katlara göz yuman belediyeciler, ikide bir imar affı çıkaran devlet yöneticileri niye hesap vermez? Bunca canımızı toprağa düşüren çürümüş sistem ve onun kokuşmuş yöneticileri neden sorgulanmaz?

İnsanlarımız yıkıntılar altında kaldığında ağlaşan, kara gözlüklerle üzüntülü maskeler takan, Tanrı’ya yakaran, yapıların bulunduğu arsaların niteliğini suçlayan, depremin büyüklüğünde kusur arayan yöneticilerin, sorumlu sorumsuzların suçlarını örtbas etmek için böyle davrandıklarının farkındayız.

Depremlerden sonra ihmali bulunan, görevini savsaklayan, bilimin sesine kulağını tıkayan her düzeydeki yöneticinin yargılanıp hesap vermesi gerekmez mi?

Elli bini aşkın yurttaşımızın can verdiği bir depremde yargılanan bir devlet yöneticisinin, ölüme yol açan kentlerin oluşmasına neden olan belediye başkanlarının, önüne gelen her şeyi siyasal ya da parasal kaygılarla imzalayan belediye meclis üyelerinin, gereği gibi denetim yapmayan sorumluların, yapı alanlarına uğramayan şantiye şeflerinin, projelere uymayan yapsatçıların kaçı yargılanıyor acaba?

Görevini gereği gibi yapmayan sorumlulardan hesap sorulmadığı sürece, ulus olarak doğal afetlere çok kurban veririz gelecekte bu kafayla. Ne yazık ki olaylardan, başımıza gelenlerden, felaketlerden ders alınmadığı sürece aynı şeyleri yine yaşarız. Atalarımız: “Deli bile düştüğü çukura iki kez düşmez.” demiş. Ne güzel söz… Yöneticilerimiz, sorumluluk orunlarında oturanlar deli mi ki düşülen çukura çokça düşmekteler?

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  6 Şubat 2024

1 yorum:

  1. Yüreklerimizin dağlandığı bir tarih oldu 6 Şubat 2023. Usumuz’dan ömür boyu çıkması mümkün değil . insan olarak ders almamız , farkındalılığımız artması gerekirdi.Yüreklerimiz acıyor ,
    Acısı derin, unutması zor bir tarih.
    Dayanışma ile birbirimize güç vermeye; en çok da bir daha böyle derin izler bırakan felaketlere maruz kalmamak için tedbirli olmayı öğrenmeye devam etmeliyiz.Giden canlara rahmet diliyorum.Yattıkları yerler incitmesin 🤲🏻🤲🏻💐Hocam yüreğinize sağlık , kaleminiz tükenmesidir.Esen kalınız.✍️👏🌺🙏🏻🇹🇷🥺😢🇹🇷🇹🇷🇹🇷Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil