Nuri
Demirağ, varlığını da yokluğunu da ülkesine adamış koca yürekli, özverili, ülkesine
adanmış bir yurtsever… Türlü işlerde kazandığı paraları varsıllaşmak için değil;
ülkesini kalkındırmak, doğup büyüdüğü toprakları yaşanır duruma getirmek için harcayan
biri. Para; onun için amaç değil, araç. Memleket hayrına iyi işler yapmanın
aracı…
Nuri
Bey, çocukluğundan beri kendini yetiştirmek için çok uğraştı. Meraklı biriydi. Okuyup
araştırma yapmak, öğrenmek onun için sonsuz bir seviydi. Tükenmek bilmeyen bir
öğrenme isteği vardı. Onun için boş zaman yoktu. Yaşamının her dakikasını
çalışmaya, öğrenmeye adamış bir adamdı.
Demirağ,
önce devlet memurluğunda çalışır. Görevi sırasında devletin bir kuruşunu ziyan
etmemek için büyük çabalar gösterir. Onun işini iyi yapması, üst yöneticilerin
ilgisini çeker. Ödül olarak Beyoğlu Varidat Kalemi Muamelat Memurluğuna terfi
eder. Burada büyük sorunlar karşısına çıkar. Sorunlar karşısında devletin, kamu
çıkarlarının yanında yer alır.
“Konu
Taksim Kışlası’dır. O dönemde bölgenin en muazzam binası olan kışlanın gayet
düşük bir fiyat biçilerek, hatta arsa fiyatı bir miktar karşılığı bir Fransız
firmasına satılması olayı gündemdedir. Demirağ, bu satışa karşı çıkar ve engellemek
için elinden geleni yapar. Herkesin dikkat ve hayretle izlediği mücadelesinde
başarısız da olmaz. Satışı önleyemez. Ama kışla, 425 bin lira gibi bir değer
bulur. Nuri Demirağ, böylece görevden alınır ve yerine imzaya yetkili bir
başkası atanır. Ancak onu bölgeden de uzaklaştırmazlar. (Nuri Demirağ,
Hayallerini Uçuran Adam, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 2. Baskı, 2019, s.
53)” Görüldüğü gibi Nuri Bey, ülkemizin gözbebeği bir mülkün yok pahasına yabancılara
satışına karşı çıkıyor. Yabancıların değil, Türkiye’nin kazanmasını istiyor. Devletçiliği,
yurtseverliği memuriyetine damga vurmakta.
“Bu
arada Darülfünun adına verilen konferansları sürekli izler. Yeni kurulan Maliye
Mektebi’nde kendini sürekli yenilemeye çalışır. Vakit buldukça uğradığı mekân
ise eğlence merkezleri değil, Umumi Kütüphane’dir. Sonradan hafızasını daima saf
ve kuvvetli olmasının kaynağının okuduğu kitaplar olduğunu söyleyecektir. (Aynı
yapıt, s. 53)” Demirağ, memuriyeti sırasında bir yandan da Maliye Mektebi’nde eğitimini
sürdürür. Arta kalan zamanlarında kütüphanede araştırma, öğrenme peşindedir.
1918’de müfettişi olarak Kurtuluş’taki (Tatavla) Maliye Müdürlüğünü
denetlerken işgalcilerin hakaretine uğrar. Bunun üzerine memurluktan ayrılır. Artık kendi kanatlarıyla uçma zamanı gelmiştir. Elindeki
tüm birikimi 56 altındır. “Türk Zaferi” adlı sigara kâğıdı üretmeye başlar. İki
ay yıldız, ürettiği sigara kâğıdının simgesi olur. Bu zamana dek sigara kâğıdı
üretimi yabancıların ve gayrı Müslümlerin elindeydi. Böylece bu alandaki
tekelleşmeyi kırar. Anadolu’ya uzanır satışları. Üç yıl içinde seksen dört bin liralık
bir birikimi olur.
Nuri
Demirağ’ın ilk iş girişiminde markasına “Türk Zaferi” adını vermesi, sanki
yaklaşmakta olan Türk Kurtuluş Savaşı’nın büyük utkusunu önceden görmesidir. Bir
yandan sigara, sigara kâğıdı üretimini hızla sürdürürken diğer yandan da Maçka
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin de başkanlığını yürüttü.
7
Mayıs 1925’te Vakıfnamesini yayımlayarak parasını hayırlı işlerde kullanacağını
açıklar. Kurtuluş Savaşı bitmiş, Cumhuriyet yönetimi kurulmuştur. Ulusal sanayi
desteklenmektedir. Büyük bir kalkınma atılımı başlamıştır Cumhuriyet’le.
Nuri
Demirağ, işyerinin duvarlarına çalışma ilkelerini ve amaçlarını içeren yazıların
yer aldığı levhalar asar. “Her şahsi servet, Milletin fert elindeki bir
emanetidir. Her emanet gibi bunu da suistimal bir cürümdür. (Kötü kullanmak bir
cinayettir.) diyecektir birinde. Bir diğerinde milletine olan inancını vurgularken,
çalışanlarını da motive eder: İnsan gücünün yarattığı her şeyi Türk de yaratabilir.
Bir başka levhada yazılan ise onun vizyonunu da sergiler. Zafer; artık süngünün
ucunda değil, tayyarenin kanadındadır. (Aynı yapıt, s. 58)” Artık o, uçak üretmeyi
kafasına koymuştur. Bundan sonra kolları sıvar ve yitirecek zamanı da yoktur.
Farklı
ülkelere geziler yapar. Bu gezilerdeki amacı yiyip içmek, hoşça zaman geçirmek
değil doğal olarak. O, bu gezilerde yanında eş dostu değil, uzmanları götürür.
Nuri
Demirağ: “Benim bütün servetim, ben, çocuklarım hep devletin malıyız. (Aynı
yapıt, s. 94)” diyerek devletçiliğini, toplumsal ülküsünü, yaşama amacını açıkça
ortaya koymakta. Günümüzde kaç varsıl kişi; bu sözü söyleyebilecek özveri,
cesaret ve ulusuna adanmışlık duygusuna sahiptir acaba? Bugün de bizim Demirağ
gibi ulus ülküsünü, ülke kalkınmasını amaç edinen varsıllara gereksinmemiz var.
Ulusun parasını, ulusa harcayan işadamlarını mercekle aramaktayız günümüzde. Kendini
ulusuna adamış Nuri Demirağ, özverili bir yaşamı yeğlediğinden büyük adamdır.
Çocuklarımıza, gençlerimize örnek olmalı.
Adil
Hacıömeroğlu
1
Şubat 2024
Şimdi bu yazınızı zenginlerimiz okusa, verdikleri üç kuruşluk burs parasıyla kaç çocuk okuttuklarını anlatsa, vakıflarının harıl harıl fakir fukara için çalıştığını açıklasa, müzelerinin ülke sanatının göz bebekleri olduğunu söylese, sondaj montaj işlerinin (Türkiye'de yanlışlıkla sanayi deniyor buna) istihdam ettiği insanlardan bahsetse, kurdukları üniversitelerle memlekette bilimin öncüsü olduklarını ima etse ne dersiniz? İşte halk ne zaman bu soruya "Allah razı olsun" temennisiyle cevap vermez, o zaman bir şeyler değişir belki.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Elinize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilHocam yazınız çok güzel fakat biraz eksik gibi Nuri Demirağ bu soy adını Yurdu demirağlarla ördüğü için M Kemal Atatürk ten almış Allah bu ülkeyi böyle kişilerden mahrum etmesin saygı ve sevgi ile kalın sağlıcakla
YanıtlaSilNuri Demirağ Türkiye tarihi açısından çok önemli ilklerin insanı,gerçek bir vatansever çok mücadele etmiş hiç yılmadan kendi doğruları ve bilgisiyle havacılık ve teknolojide ilerlememizi sağlamış.ilk uçak fabrikasını kurmuş ,ilk pilot okulunu kurmuş, doğduğu topraklara vefasını dönemin en iyi ortaokulu yapan devlet adamı ,gönül insanı yattığı yerler nur olsun.🌿💐Hocam emeğinize , kaleminize sağlık var olunuz.👏✍️🙏🏻🍀💐Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil