Ülkemizde
bugüne dek olan deprem ve salgınlarda en çok tartışılan ve üzerinde
anlaşılmayan konu, ölü sayısıdır. Yaşamım boyunca birçok büyük depremin tanığı
oldum. Korona salgınında evlere kapanıp birçok kişinin yaşamdan kopuşunu görüp
işittik. Her felaket sırasında ve sonrasında hep ölü sayısı tartışıldı. Ben de “Türkiye’de
her şey saklanır, ancak ölü saklanmaz.” diyerek bu karşı çıkışlara karşı durmaya
çalıştım.
Kahramanmaraş
merkezli depremler sırasında en çok yıkıntılarda yitirdiğimiz insanlarımızın
sayısı tartışıldı. Depremden epey sonraydı. Bir arkadaşımla baharı solumak için
Marmara Denizi kıyısında bir çay bahçesindeydik. Konumuz, depremdi. Konuşma sırası,
depremdeki ölü sayısına geldi. Arkadaşım: “En az iki yüz bin kişi öldü. Bunun
yüz bini Hatay’da.” dedi. “Bu konuda bir kanıtın var mı?” dedim. “Yok…” deyip
sürdürdü konuşmasını. “Bu, benim tahminim ve sosyal medyada okuduklarımdan edindiğim
bilgiler.”
Arkadaşımın
gözlerine baktım. “Ülkemizde her şey saklanır, ancak ölü saklanmaz.” dedim.
Yıllardır bu konularda sıkça söylediğim gibi. “Çünkü insan ölüsü ağırdır,
ayrıca hızla kokar.” diye sürdürdüm sözlerimi. “Yurdumuz insanının bir huyu
var. Diriyi arayıp sormaz, ancak ölüsünün peşini bırakmaz. Ne eder, eder ölüsüne
karşı görevini yapar.” sözleri döküldü dilimden. Gerçekten de böyle değil mi? Çoğu
zaman aile bireylerimiz, akrabalarımız, komşularımız, arkadaşlarımız ve tanıdıklarımızın
değerini yaşadıklarında pek bilmeyiz. Ancak onları yitirdiğimizde içimizde
fırtınalar kopar. Onlara son görevimizi yapmak için çırpınırız. Onların başına
bir gömüt taşı dikmek, bizim erince kavuşmamızı sağlar.
Kahramanmaraş
merkezli depremlerde yitirdiğimiz insan sayısı: 53.537… Bu sayıya, ölüsü der dirisi
de bulunamayan yitikler eklenmemiş. Arkadaşıma: “Şu gördüğün kıyı boyunca elli
üç bin beş yüz otuz yedi kişiyi dizsek akşama dek hepsini sayabilir misin?”
diye sordum. Şaşırdı birden. Düşündü bir süre. “Sanırım zor sayarım.” diyerek yanıtladı
beni.
“Gümüşhane
ya da Korkuteli’ne gittin mi hiç?” diye sordum. “Korkuteli’ne gittim.” dedi. “Sokaklarında
yürümüşsündür sanırım. Bir an düşün! Korkuteli’nin ilçe merkezi ve köylerindeki
insanların tümü yok oluyor birden. Az mı bu insan sayısı?”
“Orta
büyüklükte bir kent yok oluyor. Çok bu sayı…” dedi düşünceli düşünceli.
Büyük
deprem felaketinin etkilediği on bir ilde deprem anıtı yapılmalı. Bunun için
kentlerde simgeleşen yıkıntılar var. Bence onlar kaldırılmamalı. Bu yerler
kamulaştırılarak anıta dönüştürülmeli. Ayrıca kent caddeleri boyunca depremde
yaşamını yitirenlerin ad, soyadları, doğum tarihleri, kısa özgeçmişleri yazılı
fotoğrafları asılmalı. Bu yollarda yürüyenler, ister istemez bu kişilerin
gözlerine bakıp derin üzüntü duyacaklar. Bu derin acı, onlarda bir deprem bilincinin
oluşmasını sağlayacak. Halkı kandırarak, yurttaşın gözünü boyayarak ve imar
cambazlıklarıyla kesesini doldurarak oy avcılığı yapan siyaset simsarlarının
peşinden kimse gitmez o zaman. Çünkü insanlar, fotoğraflarla her göz göze
geldiklerinde kendi kendilerine: “Burada benim fotoğrafım da asılı olabilirdi.”
diye içinden geçirecek. Bu da kişisel ve toplumsal duyarlığı artıracak
depremlere karşı.
Evet,
yüreği yeten bir belediye başkanı, vali, kaymakam, bakan varsa yıkıma uğrayan
kentlerimizde deprem anıtları yapar. Yıkıntılar altında can veren yurttaşlarımızın
fotoğraflarını kent alanlarına ya da caddelerine asar. Bu iş için yürekli,
yürekli olduğu kadar da işini hakkıyla yaptığına inanan yöneticiler gerekli.
Çünkü o fotoğrafların gözlerine en çok yöneticiler bakacak, doğaldır ki
bakabilirlerse…
Adil
Hacıömeroğlu
8
Şubat 2024
Güzel bir proje bence, destekliyorum. Ancak yöneticilerin suçunu örtmeye çalışan bir çocuk gibi davranacağına, asla böyle bir anıtı yapmayacağına inanmak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak yeterli.
YanıtlaSilDeprem yazınız gayet güzel, kutlarım…
YanıtlaSilEn iyi öğrenme şekli yaşayarak ve yaşatarak öğrenme şeklidir. Berlin'de ikinci dünya savaşında bombalanan yapıyı,insanların savaşın kötü etkilerini görmeleri,o günleri tahayyül etmeleri için tamir etmemişler,hasar gördüğü şekliyle muhafaza etmişler.
YanıtlaSilDeğerli Adil öğretmenim,
YanıtlaSilTürkiye’deki deprem anıtlarının önemini ve ihtiyaçlarını her geçen gün görmekteyiz.Kaybedilen hayatları onurlandırmanın yanı sıra, toplumsal farkındalık ve afet hazırlığı konularında bilinç yaratmayı amaçlayan anıtsal projelerin eksikliği ele alınmalı. Ayrıca, yıkıntıların korunması ve kurbanların hikâyelerinin kentsel alanlara entegre edilmesi gerektiğini belirtiğiniz paylaşımınızın anlamı büyük ve önemli... Politik ilgisizlik ise had safhada ..ilgililer ve yetkililerin proje kapsamlı yazınızı okuyup duyarlılık gösterip hayata geçirilmesi gerekiyor.Usunuza , elinize , yüreğinize sağlık👏👏Var olunuz.Saygılarımla🙏🏻Fulya Kırımoğlu👩