TRABZON’UN KURTULUŞU


Sarıkamış bozgunundan sonra Doğu cephesinde Rusların üstünlüğü söz konusuydu. Mehmetçik, Çanakkale’de İngiliz ve Fransız güçlerine karşı destansı bir savaş kazanmıştı. Ruslar, Alman cephesinde zor durumdaydı. Bu nedenle Kafkas cephesindeki bazı birliklerini oraya götürmüşlerdi. Bu nedenle Rusların Sarıkamış’tan sonraki ileri harekâtları bir yıl kadar gecikmişti. 1916 Yılı başında ileri harekât başlamış ve özellikle Karadeniz kıyısındaki Türk yerleşim yerlerinin işgaline girişmişlerdi.

“10 Ocak’ta sahil bölgesinde, Arhavi deresi boyunca, 11 tabur piyade, 3 bölük süvari ve 24 topu olan Rusların karşısında Türklerin 7 tabur piyade, 1 takım süvari ve 6 toptan oluşan Sahil Müfrezesi vardı. Ruslar, Erzurum üzerinden taarruza başlamadan bir hafta önce sahil bölgesinde taarruza geçmişlerdi.

5 Şubat’ta başlayan Rus taarruzunu, denizden Rostislav zırhlısı ile 7 muhrip, Türk mevzilerine bomba yağdırarak destekliyordu. 10 Şubat günü gemilerin ağır bombardımanı, kuvvetlerimizin önemli miktarda zayiat vermesine neden olmuş, ardından Rusların 19. Türkistan Alayı, cepheden yaptığı taarruzlarla sahil cephemizin kuzey kanadını Sümle-Fındıklı (Viçe) hattına çekilmeye mecbur etmişti. (Mehmet Bilgin, Rus İşgalinde Trabzon Direnişi, Serander Yayınları, Trabzon, 2. Baskı, Ocak 2014, s. 31)”

Ruslar; 6 Mart 1916’da Pazar ve Çayeli’ni, 8 Mart’ta da Rize’yi işgal ettiler. Trabzon’a doğru yürüyen Rus güçleri, işlerini kolaylaştırmak için 7 Nisan 1916’da denizden Rize’ye Avrupa cephesinden getirdikleri 35.000 kişilik bir askeri güç çıkarmışlardı.

İyidere’ye dayanan Rus işgalciler, burada Oflu milis güçleri ve askeri birliklerin birlikte yaptığı önemli bir direnişle karşılaştılar. 26 Mart’ta Of işgal edildi. Ardından 14 Nisan’da Sürmene’yi ele geçirdiler.

“15 Nisan 1916’da Trabzon’a 18 kilometre kadar yaklaşan Ruslar Türk kuvvetlerini arkadan vurmak amacıyla Akçaabat’a kuvvet çıkarmak üzereyken Trabzon’un boşaltıldığı haberini almışlardı. Şehir 15-16 Nisan gecesi tahliye edilmiş, Türk halkının büyük kısmı şehri terk etmişti. Trabzon Rumları da 18 Nisan’da Rus komutanına bir temsilci göndererek Türklerin şehri boşalttıklarını bildirmişler, dolayısıyla Trabzon’un topa tutulmamasını rica etmişlerdi. Ruslar böylece 18 Nisan akşamı herhangi bir direnişle karşılaşmadan Trabzon’a girmişlerdi. Rumlar ve Ermeniler başlarında metropolit ve papazları olduğu halde Rus Kafkas Ordusu Komutanı General Yudeniç’i sevinç çığlıkları atarak karşılamışlardı. Rum metropolitinin maiyetindeki 20 papazla birlikte gerçekleştirdiği dini törende imparatorun (çarın) sağlığına, Rus ordusunun kesin zaferine ve Hıristiyanların Türk boyunduruğundan kurtarılmasına dualar edilmişti. (Sabahattin Özel, Milli Mücadele’de Trabzon, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı, 2012, s. 10-11)”

Trabzon işgal edildikten sonra Rus işgal güçleri batıya doğru ilerleyerek Harşit Çayı’na kadar olan bölgeyi ele geçirirler. Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey, işgal sonrası görevini Ordu’da sürdürür. Yaklaşık 80.000 mülteci Ordu, Giresun, Tirebolu’ya göç eder. Daha sonra Trabzon ve ilçelerinden göç eden Türk halkı daha batıda yer alan yerleşim yerlerine giderek muhacir oldular uzun süre.

“Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’ndeki Türk zaferi Rusya’nın mevcut sıkıntılarını daha da artırmış, baş gösteren Ekim 1917 Bolşevik İhtilali bütün cephelerde Rus birliklerinin dağılmasına yol açmıştı. Kafkas Cephesi’nde aradaki mesafenin uzaklığı ve irtibatsızlık gibi nedenlerle ayakta kalabilen Rus kuvvetleri de Kasım 1917 sonlarında çözülmeye başlamışlardı. Rus siperlerinden zaman zaman ‘Çanakkale’yi istemiyoruz, Boğazlar’ı istemiyoruz’, ‘Harbe son verin’ pankartları yükselir. Türk askerine karşı dostluk gösterileri yapılırken, Trabzon’daki Rus kuvvetleri arasında da disiplinin zayıfladığı, emirlere uyulmadığı birbirine resmi selam yerine ‘yoldaş’ şeklinde hitap ettikleri görülmekteydi. (Aynı yapıt, s. 17)”

18 Aralık 1917’de Osmanlı devleti ile Rusya, Erzincan mütarekesini imzaladı. Bu anlaşmadan sonra Rusların işgal ettikleri Türk yerleşim yerlerinden çekilmeleri hızlandı. Bu çekiliş sırasında Ermeniler, milis güçleri oluşturarak Türk kıyımı yapmak için kolları sıvadılar. Trabzon’da büyük insan kıyımı olmamışsa buna engel olan işgal güçleri arasında bulunan Türk kökenli Rus askerleridir.

“Ermeni Taşnak Komitesi’nin ileri gelenlerinden Tigranyun 400 atlıyla Trabzon’a gelerek Rum gençleriyle anlaşmış, Türkleri katletmek için hazırlıklara girişmişti. Rusların, kendilerini silahlı Kürtlere karşı koruyabilmeleri bahanesiyle silahlandırdıkları Ermeniler Türk ve Müslümanlara karşı bir program dahilinde baskı ve zulüm yapmaya başlamışlardı. Ermenilerin Trabzon’un kenar mahallelerinde 38 Müslüman’ı katlettikleri söylenmekteydi. (Aynı yapıt, s. 19)”

Ermenilerin bir Türk kıyımına girişeceklerini anlayan Rus komutanlar, birliklerinde görevli Ermeni asıllı subay ve erleri önceden tahliye etmeye çalıştılar. Erzurum’dan gelen Ermeni Yüzbaşı Bedros, Ermenilerden oluşan 250 kişilik bir birliği vapura bindirmedi. Trabzon’a Türk birliklerinin girmesinden iki gün önce Bedros, türlü bahanelerle Kemeraltı Cami’sine topladığı 200 kişiyi yakmak istedi. Bunu öğrenen Türklerin camiye hücum etmesi ve Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye derneğinin karşı çıkmasıyla bu kıyım önlendi.

“Bedros ve 260 kişilik çetesi aynı günün gecesi Türk mahallelerine baskın girişiminde bulunmuşsa da silahla karşı konulması üzerine Erzurum’daki komiteye katılmak üzere Trabzon’u terk etmişti. Maçka Rumlarının yardımıyla Zigana Dağı’nı aşmışsa da Torul halkının karşı koyması üzerine pek çok ölü ve yaralı vererek geri dönmek zorunda kalmıştı. Bunlardan Trabzon’a dönebilen 61 çeteci Ermeni, Rus ordusunun mensupları olarak vapura binebilmişti. (Aynı yapıt, s. 23)” Torul’da halkın bu kahramanlığını anlatan bir anıt var mı acaba?

“Türk kuvvetlerinin Trabzon’a gireceği gün Türk askerini karşılamak üzere bir Rus mürettep piyade alayı ile süvari birliği, bandoları eşliğinde Kavak Meydanı yönünde şehrin girişinde yerlerini almışlardı. Bu arada 37. Tümen’den önce Trabzon’a giren milis kuvvetleri mahalle içlerini, köprü başlarını ve kavşak noktalarını tutmuşlardı. O sırada Ortahisar’daki müftülük binasının önündeki bayrağın altında toplanan Trabzonlular, bşlarında müftüleri olmak üzere tekbirler getirerek kurtarıcılarını karşılamaya çıkmışlardı. Nihayet beklenen an gelmiş, 37. Tümen Trabzon’a girerken Türk donanması da kurtarma harekâtına denizden katılmıştı. Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye başkanı ve üyeleri Soğuksu’da karargâh erkânıyla birlikte Rus gemilerini ve Değirmendere’deki cephaneliği gözlemekle meşgul bulunan tümen komutanına veda etmişler, karşılama görevini yapan son Rus kuvvetleri de vapura binmişlerdi. Bayram havası içindeki şehirde her taraf bayraklarla donatılmış, Türk birlikleri resmi binaları işgal ederek, iaşe ve malzeme depolarına el koymuşlardı. (Aynı yapıt, s. 23-24)”

Trabzon’a giren milis güçleri arasında üç kadın asker vardı. Bu üç kahraman kadın milis, işgal sırasında ahlaki düşkünlük gösteren otuz Türk kadınının peşine düştü. Bu kadınlardan onu ele geçirilmiş, on beşi intihar etmiş, beşi ise bulunamamıştı.

Türk ordusu, yaklaşık iki yıl süren bir işgalden sonra 24 Şubat 1918’de Trabzon’u teslim alıp kurtarmıştı. Bu güzel günün 106. yıldönümü Trabzon’umuza ve tüm ulusumuza kutlu olsun.                               

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  24 Şubat 2024

 

 

1 yorum:

  1. Trabzon un işgali ve kurtuluşu arasında geçen tarihsel süreci çok güzel ve bilgilendirici teşekkürler.kaleminize usunuza sağlık.en çok üzüldüğüm konu yüzyıllarca dostluk kardeşlik içerisinde Türklerle bir arada yaşayan Rum ve Ermenilerin fırsat bu fırsat diyip yöre halkına

    YanıtlaSil