Atalarımız,
adam olacak çocuğun b.kundan belli olacağını söylemişler yüz yıllar önce. Bu
sözdeki değişmece anlam düşünülmediğinde söylenmek istenen anlaşılmaz nedense.
“Adam
olacak çocuk b.kundan belli olur.” atasözü, “Bir kişinin başladığı işte
başarılı olup olmayacağı işe nasıl başladığından anlaşılır.” anlamında. Demek
ki bir işe iyi başlayıp iyi bitirmeli.
Evet,
bir çocuk; ilk adımlarını attığında, okula gittiğinde, evde yaptığı işlerde,
ders çalışmaya başladığında, yaşamı algılama biçiminden gelecekte neler
yapabileceği anlaşılır. Burada çocuğun ilk çocukluk döneminde, anne ve babanın
ona kazandıracağı bazı alışkanların, disiplinin, düzenin, planlı davranmanın,
izlence oluşturmanın büyük önemi var.
Anne
ve baba, çocuklarına değerli olduğu duygusunu kazandırmalı. Çocuk da bunu
içselleştirmeli. Kendini değerli olarak düşünüp duyumsayan çocuk, buna koşut olarak
özgüvenini geliştirir kolayca. Zaten başarının yolunu açan da özgüven değil mi?
Bir
çocuğun kendini değerli olarak görmesi, kendisiyle barışık olması demektir.
Kendisiyle barışık birinin çevresindeki kişilerle özellikle de arkadaşları ve
öğretmenleriyle barış içinde olmasını sağlar. Böylece sağlam bir uzlaşma kültürünü
de benimsemiş olur. Uzlaşmacı kişi; tartışmayı, karşısındakiyle düşünce
alışverişi yapmayı iyi bilir. Bu yol, onun öğrenmesini hızlandırır. Ayrıca bir
yaşam disiplini kazanmasını da sağlar.
Bir
çocuğun değerli olduğunu düşünüp duyumsaması, kendini olduğu gibi kabul etmesi
demek. Günlük yaşamında yaptığı doğruları da yanlışları sahiplenmektir kendini
değerli olarak görmek. Bu; doğruları çoğaltmayı, yanlışlardan ders çıkarmayı
sağlar. Yanlışlardan ders çıkarmadan yaşam yolunda amaca yürünmez. Yeryüzünde,
her insan yanlış yapar. Kişi, yanlışlarını öğrenmenin bir aracı olarak görmeli.
Bazı anne ve babalar, çocukları yanlış yaptığında sanki büyük bir felaket olmuş
gibi üzülür, söylenir, yakınır, içgüçleri (moralleri) bozulur, karamsarlıkla
bir çıkmaz sokakta debelenirler. Oysa yanlışı, çocuk yapmışsa onu doğruya
çevirecek olan da odur.
Kimi
anne ve babalar, çocuklarını değersizleştirmek için çabalarlar bilerek ya da
bilmeyerek. Bu, çocukların özgüvenini yıkar. Çocuğun başarıya ulaşma amacına
giden yoluna birçok engel koyar. Ne yazık ki birçok anne ve baba bu kötülüğü
yapar çocuğuna bilinçsizce.
Çocuk,
istekli olmalı; çalışmak, başarmak, üretmek, yaşamı güzelleştirmek, yararlı
işler yapmak için. İsteksiz bir kişinin başarması, yapması, üretmesi,
kendisiyle barışık olması, öğrenmesi, kendini aşması olanaksız. Bu nedenle küçük
dokunuşlarla onları isteklendirmeli. Kişi, istediğinde başarır. Çocukların
içindeki isteği genellikle yok eden anneler, babalar, bazı öğretmenler, biraz
da çokbilmiş bazı aile büyükleriyle konu komşu. Çocukları olumsuz etkilerden
uzak tutmak her anne ve babanın başlıca görevi. Bu arada önce kendilerinin de
olumsuz etki yapmaması gerekir.
Çocuğun
ulaşacağı bir amacı olmalı. Amaç olmadan, başarı olmaz. “Gideceği liman belli
olmayan gemiye, hiçbir rüzgâr yardım etmez.” sözünü çocukların usundan çıkarmaması
gerekir. Liman, kişinin amacı, hedefi. Bu nedenle her çocuğun varmak istediği
bir liman olmalı. Amaçsız olmak, boşuna kürek çekmektir. Hedefler belirlenirken
kişi; kendi yeteneğini, becerilerini, birikimlerini göz önüne almalı. Belirlenen
gerçekçi hedeflere kısa zamanda, kolayca ulaşılır. Çocuk, kimi zaman düş
sayılabilecek hedefler de seçebilir. Böyle hedefleri seçti diye onun içgücünü
bozmamak gerek. Bu hedefler, uzun erimli… Kişi, şunu bilmeli ki düş olmadan
gerçek olmaz Birçok buluş, önce düşlenmiş, sonrasında yaşama geçirilmiştir.
Çocuk,
bir işe başladığında kararlı olmalı. Kararlı olmak, işte sürekliliği getirir. Kararsızlık;
başarıyı, hedefe varmayı engeller. Bu nedenle çocuklarımızda kararsızlığa neden
olacak onların içgücünü bozucu söz ve tavırlardan kaçınmalı. Kararlı olmak,
hedefe giderken yolumuza çıkacak engelleri aşmada bize kolaylık sağlar. Kısacası
kararlılık, zoru kolay kılar.
Çocukların
en çok gereksinim duydukları şey, sabır… Çocuklar, hemen hedefe varıp başarmak
ister. Oysa bir işi başarmanın, hedefe varmanın bir süreci var. Bunun için de
emek harcamak ve alınteri dökmek gerek. Sabretmeden yapılan çalışma, başarı
meyvesini vermez. Atalarımızın “Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas.” sözünü,
akıldan çıkarmamalı. Sabretmek, kimi zaman kişiye zor gelebilir. Ancak sabrın
sonunda ulaşacağımız başarının verdiği mutluluk; bu yolda çektiğimiz
sıkıntıları, acıları, zorlukları birden unutturur bize.
Çocuk;
değerli, sabırlı, hedefli, kararlı ve istekli olmayı içsese dönüştürmeli. Bu
içsesi, zaman zaman dinlemeli, ona kulak vermeli. Bu konuda anne ve babalara
büyük iş düşüyor, öğretmenlere de. Çocukların duygu ve düşüncelerine bu
içsesleri işlemek anne, baba ve öğretmenlerin birincil görevi. Bunu
savsaklamak, toplumumuzun geleceği olan çocukları başarısızlığa tutsak etmek
değil de nedir?
Adil
Hacıömeroğlu
30
Mayıs 2025