Toplum
hızla değişiyor, insan da... Toplumsal değişim; yaşantımızı, geleneklerimizi,
alışkanlıklarımızı, kültürümüzü, bakış açılarımızı, beslenme biçimimizi, sorumluluklarımızı,
insan ilişkilerimizi, en çok da aile yapımızı değiştirmekte. Toplumsal
değişimin en çok etkilediği kesim ise çocuklar…
Toplumsal
değişimin baş döndürücü olmasının birinci nedeni, ülkemizdeki hızlı ve plansız
kentleşme… İkincisi ise teknolojinin, özellikle de bilişimin hızla gelişmesi ve
yaşamımızı belirleyip biçimlendirmesi… Bu nedenle yaşamımızı, insanların
bilinçlerinin oluşması, çocukların kişiliklerinin gelişmesi önemli ölçüde
iletişim organlarının etkisiyle olmakta. Bu da aile bireyleri arasındaki
ilişkileri zayıflatırken anne, baba ve çocuklar arasındaki ilişkileri
koparmakta ne yazık ki. Çarpık ve plansız kentleşme ise bu kopuşu
hızlandırmakta. Böylece aile içindeki ilişkiler, giderek yozlaşmakta. Bu
yozlaşma hem aile hem de toplum dokusunu içten içe kemiren bir kurt gibi. Bu
kurt, aile ve toplumu kemirdikçe semizleşip güçlenmekte.
Günümüzün
anne ve babaları, toplumsal değişime ayak uyduruyorlar. Ayak uydururken yaşamımızda
olması gereken birçok değeri, ev içindeki sorumluluklarını ve görevlerini terk
etmekteler. Çünkü teknoloji, özellikle de sanal dünya hangi yaşta olursa olsun
kişiyi tutsaklaştırmakta. Bu tutsaklık, birçok duygunun, alışkanlığın, sorumluluğun
önüne geçmekte.
Teknolojiyi
insan yönetirse çok yararlı bir şey; ancak teknoloji ve sanal dünya, insanı
yönetirse burada büyük tehlike ortaya çıkıyor. Nedense günümüzde insanların
çoğunu, teknoloji ve sosyal medya yönetmekte.
Çarpık
kentleşmenin, sanal dünyanın egemenliğindeki birçok anne, ne yazık ki annelik
sorumluluklarını zaman zaman unutmakta. Teknolojik bağımlılık, anne-çocuk
ilişkilerini mekanikleştirmekte. Mekanikleşen ilişki, insan duygusunu giderek
yok ediyor. Bu da çocukların en çok gereksinim duyduğu anne sevgisinden yoksun
bırakıyor. Bu sevgiyle kişilik kazanır, insan olur çocuk. Anne sevgisinin yerini
dolduracak hiçbir şey yok yeryüzünde. Bu nedenle kişi, hangi ortamda ve
koşullarda yaşarsa yaşasın anne sevgisine muhtaç. İnsan yaşlansa da annesinin
çocuğudur. Bu nedenle anne sevgisine gereksinim duyar.
Bir
anne izlediği televizyon dizisini, sanal dünyada zaman geçirmeyi, alışveriş alışkanlığını
çocuğundan üstün tutmamalı. Çocuklara verimli, yararlı, onun duygusal ortamını
varsıllaştırıcı bir zamanı ayırmak zorunda. En önemlisi de çocukların sordukları
her soruyu içtenlikle ve doğru olarak yanıtlamalı. Çocukların bazı soruları
anne ya da babaya mantıksız gelebilir. Ancak çocuk, bu soruyu soruyorsa onun
için önemli. Bu nedenle sorunun niteliği ne olursa olsun yanıtlanmalı. Bu,
çocuğa verilen değeri gösterir.
Kimi
anneler, çocuğuna sevgisini ona aldığı üst başla gösterir. Hiçbir giysi, oyuncak
ya da ünlü bir aşevinde karın doyurmak; annenin içten bir dokunuşunun, sıcak
bir sözünün, sevgi dolu bakışının yerini tutamaz. İnsan, duygusal bir varlık...
İçindeki duyguyu yok ettiğinizde insan kalmaz, tinsiz bir eğin kalır ortada.
Kişinin duygusal varlığını yok saymak, insanı yok saymaktır. Bu nedenle
çocuklar, doğdukları günden başlayarak duygusal besine gereksinim duyarlar.
Çocukların olgunlaşıp büyümesine, kişilik gelişimine en çok etki eden onların duygusal
evreni değil mi?
Son
yıllarda babalar, sorumluluk ve görevlerinden uzaklaşmaktalar. Baba, ev de hem
otorite hem de merhametin, güvenin temsilcisi. Otorite, evde disiplini sağlar.
Disiplin olmayan bir evde sorumluluk duygusu giderek yok olur. Kimse görevini
yapmaz böyle olunca. Evde bir başıbozukluk söz konusu olur bu durumda.
Başıbozukluk, içsel çatışmaları yaratır. Sosyal medya dünyası babaları da tutsaklaştırmakta.
Ayrıca yozlaşan kent kültürü, geçim zorlukları, toplumsal çürüme, sosyal
kokuşma onları çoğu zaman çaresiz bırakmakta. Toplumsal baskılar, sosyal medya
etkisi onu etkiliyor. Bu nedenle çocuklarına ayırması gereken zamanı, sosyal
medyada harcamakta. Çocuk, babasıyla söyleşme ve verimli zaman geçirme, onu
örnek alma olanağı bulamadığından kişiliğini geliştirip özgüvenini
oluşturamıyor.
Baba,
aynı zamanda evdeki kişilerin sırtını dayayacağı bir ulu dağ. O ulu dağ,
güvenin temeli. Eşler evlendiklerinde nikâh memurunun son tümcesi: “Sizi karı
koca ilan ediyorum.” değil mi? “Koca” sözcüğüyle anlatılan koca dağdır. “Karı”
sözüyle de o koca dağın başındaki “kar” anlatılır. “Karı” sözcüğünün kökü, “kar”.
“Kar” aklığı, temizliği, sevgiyi, güzelliği simgeler. Kar, hiç erimeden ancak
koca dağın başında bulunur. Koca dağ olmayınca ne kar kalır ne de güven. Bu nedenle
dağın suları, selleri, canlılığı için kara; karın da yaşaması, dağın karı
olarak kalması için dağa gereksinimi var. Bu gerçek, iyice bilinip
içselleştirilmeli. Karsız dağ, dağsız kar olmaz. Çocuk da dağın bağrında büyüyen,
karın sevgi sularıyla boy atan fidanlar değil mi?
Adil
Hacıömeroğlu
22
Mayıs 2025
Kalemine Efendi Kalan, Değerli Adil öğretmenim ,
YanıtlaSilSevgisiz anneler ve disiplinsiz babalar, çocuklarına karşı en temel görevlerini yerine getiremezler. Çünkü bir çocuğun sağlıklı birey olarak yetişmesi, hem duygusal sevgiyle hem de yapıcı bir otoriteyle mümkündür. Anne sevgisi, çocuğun güven duygusunu ve özdeğerini inşa ederken; baba disiplini, sınırları öğretir, sorumluluk bilinci kazandırır. Bu iki unsurdan biri eksik olduğunda çocuk, ya duygusal yoksunlukla ya da yönsüzlükle karşı karşıya kalır.
Sağlıklı bireylerin yetişmesi ancak sevgiyle beslenen ve sorumluluk bilinciyle yönlendirilen bir aile ortamında mümkündür.
Anneler çocuklarına karşı duygusal sorumluluklarını yerine getirmediklerinde bunun çocukların gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olur.. Anne sevgisinin yerini dolduracak hiçbir şey yoktur; bu nedenle kişi, hangi ortamda ve koşullarda yaşarsa yaşasın anne sevgisine muhtaçdır. Sevgiyle büyüyen çocuklar sevgi verirler, hoşgörülü olurlar..Baba, evde hem otorite hem de güvenin temeli olmalıdır. Disiplin olmayan bir evde sorumluluk duygusu giderek yok olur ve bu durum aile içindeki düzeni bozar.Sağlıklı bir toplum için aile içindeki dengelerin korunması gerekiyor.
Usunuza, deneyimlerinize, yüreğinize sağlık👏👏Kaleminizin gücü daim olsun🙏🏻🍀🧿Var olunuz.💐
Günümüz çocukları anne baba görüyormu ki? Ya özel bakım evlerinde, ya evde bakıcıyla ya da nineleri ile büyüyorlar.
YanıtlaSilÇoğu akşam anne babasını göremiyor bile. Kentleşmenin yarattığı yoğunluktan dolayı işden eve gelmeleri geç vakti buluyor.
Anne babaların çalışma hayatının yoğunluğu, enerji ve zamanlarını büyük ölçüde tükettiği için; çocukları ile yeterli vakit geçiremiyor, ilgilenemiyorlar. Bu konudaki eksik yanlarını maddi israf ile tamamlamaya çalışıyorlar. Belki de kendilerini iyi hissediyorlar böyle.
Oysa çocuğun ihtiyacı olan her istediğini yapmak, marka ve pahalı giysiler, oyuncaklar almak değil.
Onunla sevgi ve şefkat dolu zamanlar yaşayıp, hayata hazırlamak gerekir. İlgilenilmeyen çocuk; etrafındaki insanlardan aldığı kadarı ile tek başına büyüyor demektir.
Anne ve baba çocuğu tamamlayıcı olmalıdır. Anne babalık çok önemli ve büyük sorumluluk demektir. Bu sorumluluğu taşıyamayacak insanlar çocuk yapmamalı bence.
Özellikle son paragraftaki betimlemeniz çok orijinal...
YanıtlaSilTüm yazılarınız için teşekkür ederiz
Karı koca tamlamasının çıkışıyla ilgili kaynak verebilir misiniz hocam? Güzel yazı olmuş yine. Aslında kadın erkek ilişkileri ile ilgili yazılarınızı ayrı bir başlıkta toplayabilir veya bir kitap yapabilirsiniz bence.
YanıtlaSil