Tirilye’de güzel, sessiz, mutluluk dolu bir sabaha uyandık. Kahvaltının yapılacağı aşevine indik. Olağanüstü güzellikte ve lezzette bir kahvaltı yaptık. Hiç mi hiç acele etmedik. Her lokmanın tadını çıkardık denizi izleyerek. Sonrasında keyif çaylarını içtik. Ardından otelimize veda ettik.
Tarihe tanıklık etmiş güngörmüş sokaklar bizi kendine bağlamış bırakmıyor. Bir süre sokak sokak dolaştık. Fotoğraflar çektik. Arabamıza bindik. Araba da ayrılmak istemiyor sanki buradan. Eşim, dümeni Çamlı Kahveye kırdı. Tepeye çıkıp park etti. İndik arabadan. Tepeden Marmara’ya baktık uzun uzun, hayranlık içinde. Böylesine güzel bir görünüm olamaz. Ya da çok az vardır böyle bir yer. Doyumsuz bir görünümün tadına varmak için bir süre burada kaldık. Gideceğimiz yerler var ve güzelliklerin sonu yok, hepsi doyumsuz…
Arabamıza bindik. Gideceğimiz yer, Mudanya… Tirilye’den çıkıp Mudanya yoluna döndük. Kumyaka köyüne girdik. Sağımızda bir köy çeşmesi… Atacan, çeşmeyi görür de durdurmaz mı arabayı. Çeşmenin önünde durduk. Arabadan iner inmez Atacan suyun yalağına çıkıp avuç avuç su içmeye başladı. Uzun süre içti. Köyde kısa bir yürüyüş yaptık. Tarihsel bir köy... Gezilmeye değer… Arabanın yanındayız ve Atacan yine su içiyor kana kana. Çocuk, sanki çölde vaha bulmuş. Suya doymadı bir türlü. Neyse onu ikna edip arabaya bindirdik. Kısa bir yolculuktan sonra Mudanya’dayız.
Arabamızı park ettikten sonra birazcık dolaştık. Karşımızda apak, ahşap bir tarihsel yapı deniz kıyısında. Sevinçle ilerliyoruz oraya doğru. 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşmasının imzalandığı yapı önümüzde. Yani Büyük Utkunun düşman tarafınca da onaylandığı yer. Koronaya karşı önlemlerimizi alıp içeri girdik. Müze çalışanları çok dikkatli. Belli bir sayıda insanı içeriye almaktalar. Odalar, güzel düzenlenmiş. O günkü durumu iyi yansıtmakta her şey. Ateşkes’in imzalandığı yıllardaki eşyalar korunmuş. Anlaşmayı imzalayanların mumyaları yapılmış. Oda girişlerindeki açıklayıcı bilgiler insanı duygulandırmakta. İsmet Paşa’nın kaldığı sade döşenmiş oda görülmeye değer. Şatafat ve aşırılık yok! Gösteriş, konfor yok! Görgüsüzlük hiç yok!
Müze’nin her yanını adım adım dolaştık. Gereksiz zaman geçirmeye gerek yok! Dışarıda bekleyenler var. Onları sıcakta bekletmemek gerek. Biz üç kişi çıkınca müzeden üç kişi içeri girecek. İnsanların müzeye, dolayısıyla Mudanya Ateşkes Anlaşmasına ilgisi beni gururlandırıyor. Türkiye’nin Atatürk yolunda ilerlemesi konusunda hep var olan umudumu daha da çoğalttı.
Mudanya Ateşkes Anlaşması kimlerle mi imzalandı? İngiltere, Fransa ve İtalya ile… Masada Yunanistan yok! Çünkü o, emperyalist devletlerce ateşe sürülüp kullanılmış bir devlet. Yunanistan’ın yerine masaya kışkırtıcı büyük devletler var. O büyük devletler, Mudanya’da ana sütü gibi helal Türk’ün Büyük Utkusunu o apak yalıda onayladılar. Tabi Yunanistan’ın ve kendilerinin yenilgisini de.
Kıyıda olağanüstü güzellikteki bu yalı, zamanında bir Rus yurttaşına aitti. Mudanyalı İşadamı Hayri İpar, burayı satın aldıktan sonra onarıp müze durumuna getirerek Mudanya Belediyesi’ne bağışladı. Kurtuluş Savaşı’mızın bir Utku Anıtı olarak orada durmakta.
Mudanya’da varlığını sürdüren eski Rum evlerine baktık. Tarihe meydan okur gibiler. Tahir Paşa Konağı ve 1653 yılında yapılmış Hasan Bey Cami’ne gittik. Mudanya’nın her yerinden tarih fışkırmakta. Bu nedenle Mudanya’ya daha çok zaman ayırmak gerek.
Epeyce yorulduk. Sıcak da çok bunaltıcı. Sahile gittik. Biraz dolaştıktan sonra kıyıda bir yeiçe gitmeye karar verdik. Yerler yeni yıkanmış. Bazı yerlerde su birikintileri var. Atacan, her zaman olduğu gibi önüne bakmadan yürümekte. Ayakları yerde gözleri çevrede... Su birikintisine basınca ayağı kaydı ve düştü. Ayakları, üstü başı ıslandı. Ayağa kalkarken kzıgınca "Bu suyu, buraya kim koydu?" diye bağırdı. Biz gülmekteyiz çocuğun bu durumuna. Atalarımız: "Kabahat, samur kürk olsa kimse üzerine almaz." sözünü boşuna söylememiş. Önüne bakmadığı için kendini suçlamak yerine, yerleri yıkayan kişiyi suçlamakta.
Atacan'ın durumuna gülerek deniz kıyısında tüm Körfez'i gören bir masada oturup dondurmalarımızı yerken Marmara’nın mavi sularında Gemlik Körfezi’nin güzelliklerine daldık.
Saate bakınca zamanın epeyce geçtiğini fark ettik. Bu kadar dinlenme yeterli bizim için Arabamıza yürüdük yavaş adımlarla. Arabaya binip çevreyi seyreyleyerek Mudanya’ya veda ettik. Gideceğimiz yer, Cumalıkızık…
Adil Hacıömeroğlu
28 Ağustos 2020
Hocam selamlar, elinize sağlık. Güzel bir gezinti olmuş. Fotoğraflar paylaşıp yediğiniz tostu, dondurmayı, giydiğiniz mayoyu, bacaklarınızı, donunuzu paylaşmayıp bilgilendirme ve ilişkilendirme yolunu tercih etmişsiniz. Yeni nesillere ders olur umarım.
YanıtlaSil