Şarköy-Mürefte’de
dinlencemiz boyunca internetten uzak kaldım bir iki defa dışında, kitap okumama
engel olmasın diye. Çok az televizyon izledim. Her gün gazete almaya çalıştım.
Gündemi kıyısından köşesinde de olsa izledim. İnternet ve televizyonun yerine
kitapları, doğayı koydum. Kitap okumadan arta kalan zamanımın çoğunu doğayı
keşfetmekle geçirdim.
Doğanın
eşsiz, sonsuz bir keşif alanı olduğunu öncelikle söylemeliyim. Çocukluğumla
başlayan doğa yolculuğum, tükenmez bir biçimde sürüyor. Son yıllarda doğayla
baş başa kalıp onun içinde yitme isteğim artmakta. Gördüğüm farklı bir kuş ya
da böcek türü beni heyecanlandırıyor. Bilmediğim bitki türlerini tanımaktan çok
mutlanıyorum. Akıllı telefon kullanmıyorum. Bu nedenle internetten ve
televizyondan uzak kalmaya çalıştım.
Söyleyeceğim
birçok kişiye ters gelecek, ama söyleyeyim. Akıllı telefon kullanmıyorum. Bu
nedenle belki bazıları beni ilkellikle suçlayacak, ama varsın suçlasın.
Sabahtan akşama dek elimde telefon yer ve zaman ayırt etmeksizin internette
olmak bana bir tutsaklık olarak gelmekte.
İstanbul’da
yaşayan biri olarak günümün önemli kısmını yollarda geçirmekteyim. Neredeyse
her yere toplu taşım araçlarıyla gitmekteyim. Yolculuğu kolaylaştırmak ve büyük
şehrin getirdiği her türlü keşmekeşten uzak kalmak için kitap okumayı
yeğliyorum yolculuklarım boyunca. Böylece hem önemli bir gereksinmemi yerine
getirirken hem de can sıkıntısından uzak kalıyorum.
Televizyonlarda
neredeyse her gün birbirinin yinelenmesi olan tartışma izlencelerinden nefret
ediyorum. Bu izlencelerle toplum kutuplaştırılmakta, halk siyasal görüşleri
nedeniyle birbirine düşürülmekte, ulusun evlatları düşmanlaştırılmakta.
Düşünceden çok, kavga var bu tartışmalarda. Özgün düşünceler hak getire… Usçu
bir çözümleyecilik yok! Öngörü sıfır… Sesini yükselterek karşı görüşü bastıran
haklı gibi gösterilmekte. Zaten dikkat edilirse kavgacı olmayan, adam gibi
tartışanlar sürekli ekranlara çıkarılan kadro içinde uzun süre yer almıyorlar.
Televizyon
haberlerine gelince… Birkaç. Televizyon kanalı dışında neredeyse hepsi sürekli
olumsuz haberler vermekteler. “Annesini öldürdü. Sevgilisini camdan attı.
Arkadaşını bıçakladı. Trafiğe ters yoldan girip kazaya neden oldu. Kuyumcuyu
soydu. Sahte altın bozdurdu…” böyle uzayıp gitmekte haberler. İnanın bu
haberlerin çocuklara izlettirilmesi son derece sakıncalı. Bu arada
siyasetçilerinin dilinin bir aydın dilinden çok uzak bitirimhane dili olduğunu
da söylemeliyim. Hem kötü örneklerle dolu hem de karamsar bir yaşam resmi
çizilmekte. Bu durum, çocuklarda umutsuzluk yaratır.
Be
arkadaş bu ülkede hiç mi olumlu bir şey olmuyor? İnsanların örnek alacağı,
yüzünü güldüreceği, onlara umut ve yaşama sevinci aşılayacağı bir şey yok mu
haber değeri taşıyan?
Diziler,
birbirilerinin yinelemesi… Yaratıcılık yok! Kahramanlar örnek olacak nitelikte
değil! Bazı dizilerdeki konuşmalar bile öncekilerin neredeyse aynısı. Diziler,
doğru konuşmayı, güzel Türkçemizi yok edecek nitelikte. Yabancı sözcüklerin
çokluğu, Türkçeyi kirletmekte. Dile özen göstermeyen televizyonlar, Türkçe
düşmanlığında birleşmekteler.
Haber
okuyucular ve türlü izlencelerin sunucuları Türkçe yoksunu. Dilimiz, televizyonlar
ve sosyal medya aracılığıyla yok edilmekte. Dil olmadığında kültürden söz
edilebilir mi?
Kırk
gün televizyonda, sosyal medyadan, internetten uzak kaldım. Kitaplarla yoldaş,
doğayla dost oldum. O kadar çok şey öğrendim ki…
Adil
Hacıömeroğlu
18
Ağustos 2020
Hocam ne iyi yapmışsınız ,tabiat ana da keşif yapmak farklı yörelerin bitki 🌱 lerini, böceklerini öğrenmek gerek doğa daki tüm canlıların faydası var biz onları koruyamıyoruz . 🌿 Herkesin bildiği kekik’ in bile kaç çeşit her yöre de ayrı iklimine göre yetişiyor..Televizyon yayınları insanların , düşünmelerini sorgu lamalarını engelliyor..Arz talep meselesi halkımız da izliyor …Sonuçta maalesef yine okuma ve eğitim eksikliğinden bilinçsiz topluma dönüşüyoruz..Sağ olunuz kaleminize sağlık✍️🌿🌱🍀🙏🏻Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil