Yavaşça
yol alıyoruz şehit topraklarında. Her yerden şehitlerimizin düşmanın üzerine atılırken
haykırdıkları “Allah, Allah!” sesleriyle dolu sanki. Kulaklarımda şehitlerimizin
haykırıları uğuldamakta. 57. Piyade Alayı Şehitliği’ne doğru yol almaktayız. Atatürk’ün
ölümsüzlüğe yürüyen alayı. “Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum.” diye
seslenişi dilimde sürekli olarak.
57.
Piyade Alayı Şehitliğinde arabamızdan indik. Oldukça kalabalık… Herkes
şehitliği ve çevreyi dolaşmakta. İnsanlarda derin bir saygının duruşu var.
Bakışlar mezar taşlarına kilitli. Yediden yetmişe kopup gelmiş insanlarımız.
Bastonuyla zorla yürüyen yaşulular mı istersiniz, bebek arabalarındaki kırkı
çıkmış yavrusuyla dolaşan gencecik çiftleri mi? Ne yazık ki birçok kişinin
Çanakkale Savaşı ile ilgili bilgisi söylencelerden ileri gitmiyor. Bu savaşın nedenlerini,
sonuçlarını ve Türk kahramanlığını gerçekçi dille yurttaşlarımıza anlatmalı.
57.
Piyade Alayı Şehitliği kanımızı dondurdu. Çevreyi iyice inceledik. İngiliz ve
Fransız savaş gemilerinin ardı arkası kesilmeyen top atışları altında
askerlerimizin düşmanı püskürtmesi olağanüstü bir kahramanlık. Merminin üstüne
üstüne yürüyen, ölmekten korkmayan bir ulusun evlatlarının toprağa düştüğü yerdir
burası.
57.
Piyade Alayı Şehitliğinden istemeyerek de olsa ayrıldık. Hedefimiz Conkbayırı…
Kısa bir yolculuktan sonra Conkbayırı Atatürk Zafer Anıtı’na ulaştık. Burası da
çok kalabalık… Gelenlerin neredeyse hepsi aileler… Saygı ve sessizlik içinde
gezilmekte. Çoğu kişinin elleri duaya kalkmış. Dudaklarda duaların mırıltıları.
Atacan,
kendini siperlerin içine attı. Siperlerde ayak basmadık yer bırakmadı. Kendince
karşı yana nişan alıp ateş etmekte. “Neden bütün siperleri dolaşıyorsun?” diye
sordum.
O:
“Bu siperlerde Atatürk de dolaşmıştır, onun ayak izlerini arıyorum.” dedi.
Bıraksak
geceyi siperlerde geçirecek. Atatürk’ün saatine şarapnel parçasının çarptığı
yeri gösterdim ona seslenerek. Birden siperden dışarı attı kendini. Diğer
insanların yaptığı gibi orada o şarapnelden bir parça bulma umuduyla dolaşıp
durdu dakikalarca. Ben, ona Conkbayırı Taarruzu'nu anlatırken bir baktım çevrem
insanla doldu. Sessizlik içinde gelen insanları fark etmedim bile. Sorular
sorulmaya başladı bana. Sorulara yanıt vermeye çalıştım. Antalya’dan birkaç
aile gelmiş çoluk çocuk sırf şehitliği gezmeye. Ayaküstü söyleştik onlarla. İnsanımızda
büyük bir yakın tarihi öğrenme merakı var. Onları doğru kaynaklarla buluşturmalı.
Conkbayırı
Taarruzu, 10 Ağustos 1915 günü sabahın dört buçuğunda başlamış bir süngü
hücumu. İlerlemekte olan düşman Atatürk’ün usçu taktiğiyle geriye atıldı. Bu
saldırıda mermi kullanılmadı. Düşman, Türk süngüleriyle 500-1000 metre geriye
püskürtülerek kıyıya hapsedildi. 7 Ağustos’ta başlayan düşman saldırısı,
Atatürk’ün süngü saldırısıyla sona erdi. Conkbayırı’nda düşman savaş boyunca en
büyük kaybını verdi. Conkbayırı, yirmi beş bin düşman askerine mezar oldu. Ölüler
arasında General Boldwin ve kurmay başkanı da vardı.
Süngü
savaşı öncesi Mustafa Kemal: “Askerler! Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize
hiç şüphem yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz, ben
kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.” diyerek saldırıyı
başlattı. Askerlerinin en önünde ölüme meydan okuyarak giden bir komutanın
ordusu savaşı yitirir mi?
İngiliz birlikleri komutanı Hamilton, anılarında savaşı yitirmelerinin nedeni olarak generallerinin savaşı cephenin karşısındaki savaş gemilerinden izlediklerini, oysa Türk generallerinin askerlerinin en önünde savaştıklarından söyledi. Onun general olarak sözünü ettiği komutan Mustafa Kemal, henüz iki ay önce albaylığa yükselmişti.
Conkbayırı’ndan
ayrılmaya hiç niyetimiz yok! Burada insan tinine işleyen bir şey var. Tarihi
tersine çeviren, emperyalist güçlerin planlarını tersyüz eden bir utkunun
kutsal toprağındayız. İçimizdeki heyecanı ve ayrılmama isteğini bastırarak
Kemal Yeri’ne hareket ettik.
Kemal
Yeri, Atatürk’ün dehasının kanıtı gibi. Karaya ve denize kuşbakışı bakmakta.
Atatürk, buradan hem düşman hareketlerini hem de Türk birliklerini görebiliyor.
Ağaç dallarından bir kulübe yapmış kendine. Keşke o kulübenin benzeri oraya
yeniden yapılsa. Soğuk rüzgârlara açık bir tepe. Burada yine tarihsel bir
yolculuğa çıktı tinimiz. Kafamda türlü imgelemler, düşler… Kendimi Mustafa
Kemal’in yerine koyuyorum. Olmuyor. Ne dehayım ne de asker…
Akşam
olmak üzere… Kemal Yeri’nden üzüntüyle ayrıldık. Eşimle Atacan’a gelecek yıl
fırsat bulursak bir geceyi Kemal Yeri ve Conkbayırı’nda geçirme sözü verdim. Hatta
diğer şehitliklerimize de gidebileceğimizi söyledim.
Güneş
ağaç dalları arasında kızıl iplik telleri gibi uzamakta. Denizde parlak
yansımalar… Ufuktaki sarılık turuncuya dönmekte. Seddülbahir’e gitmeye karar
verdik. Atacan, bu kararımıza karşı çıkıyor. Ona akşam yemeğini orada yiyip
gezmeyi, sonrasında çay içmeyi önerdik. Anlaşılan çok yorulmuş. “Otelimize gidelim,
satranç oynayalım.” diyerek karşı çıktı sürekli. Çocuk, kendine yediremiyor “Yoruldum.”
demeyi. Neyse yarı yoldan geri döndük. Karanlık basmak üzere. Yolda Seyit
Onbaşı anıtında Atacan’ın fotoğrafını çekiyor eşim. Çocuğun adım atacak takati
kalmamış.
Kilitbahir’de
çay içme önerimizi kabul ediyor. İki sandalyeyi birleştirerek oturdu. Buna
oturma denirse tabi ki. Bu, resmen yatma. Bir bardak çay içtikten sonra çocuk
kendine geldi. Arabadan satranç takımımızı getirdim, oynadık bir süre. Birkaç
bardak çaydan sonra biz de yorulduğumuzu anladık. Kalkıp otelin yolunu tuttuk.
Sırayla duş alıp yattık. Derin bir uykuya daldık. Gece boyunca şehitliklerin,
şehitlerin düşlerini gördüm. İlk kez Conkbayırı’ndan aşağıya doğru askerlerinin
önünde koşan Atatürk, düşümdeydi. Bu düşlerim hiç bitmesin isterdim. Her düşün
bir sonu, her gecenin bir sabahı var.
Adil
Hacıömeroğlu
21
Ağustos 2020
Olağanüstü anlatmışsınız Değerli Adil Öğretmenim ,tekrar aynı yerleri geziyor gibi hissettim.Atacan’ın sözleri ne kadar doğru,, duygudaşlığını bende yaşadım . Herkesin ziyaret edip görmesi gerekir , özellikle okulların öğrencilerini orada nelerlemücadele edip, nasıl topraklarımız ‘ın kazanıldığını , ne kayıplar verildiğini görüp ruhunu yalamaları gerekir ki unutmasınlar.Bilginize bereket, us’unuza ,yüreğinize sağlık 👏👏🇹🇷🙏🏻♥️Sağolunuz,Fulya Kırımoğlu👩🦰
YanıtlaSilOkuru bol olsun , harika bir yazı👏👏🇹🇷
YanıtlaSilATALARIMIZIN VATAN İÇİN ŞEHİT OLDUĞU TOPRAKLARDA İNSANIN TÜYLERİ DİKEN DİKEN OLUYOR DEĞERLİ HOCAM. ÜLKEMİZİN CUMHURİYETİMİZİN KIYMETİNİ ANLAYAMAYANLARA ANLAMAK İSTEMEYENLERE İNSANIN KİNİ BİR KAT DAHA ARTIYOR. BENDE ÇOK YUTKUNDUM O SİPERLERİ GEZERKEN.. ATAMIZA, ATALARIMIZA minnet duygularım zirceye çıktı.
YanıtlaSilDUYGUSAL ŞAİR DENİZLİ