ÖMER GÜRBÜZ


Ömer Gürbüz’ü ilk kez kayınpederim, dünya iyisi bir adam olan Abidin Özkan’ın cenazesinde tanıdım altı yıl önce. Onunla bir hısımlığımız, akrabalığımız yoktu. Eşimin dayısının oğlu Cengiz’in arkadaşıydı. Cenazenin defni sırasında gösterdiği özveri, içtenlik, yardımseverliği ilgimi çekmişti.

Gömütlüğe varır varmaz gömütün içine atladı. Kayınpederimin cansız bedenini gurbetten dönmüş kırk yıllık dostunu kucaklar gibi sevgi, özen, saygıyla kucaklayıp sonsuza dek yatacağı toprağın kucağına yatırdı. Cenaze töreni, ölüyü gömme işi bitti. Bu güzel insanla tanışma fırsatım olmadı, ama belleğimde silinmez bir yer edindi. Cengiz’e, bu yürekli adamın kim olduğunu sordum. O: “Arkadaşım Ömer Ağabey… Mahallemizin iyi delikanlısıdır.” dedi. İstanbul’un bitmek tükenmek bilmeyen karmaşası, yoğun iş temposu, soluk aldırmayan yaşam biçimi içinde bir türlü görüşüp söyleşme fırsatı bulamadık Ömer’le.

8 Ekim 2020 günü eşimin dayısı Cihan Dımışkı, yakalandığı akciğer kanserine yenik düştü. Bir gün önce sağaltıldığı Yedikule Göğüs Hastanesindeki odasında birkaç saat söyleştik. Dayanılmaz acılarını hafifletmeye çalıştık. Bir soluğun insan yaşamı için ne denli önemli olduğunu gördük o gün. Ölüm haberini akşamüstü alınca Bostancı’daki evimizden sağanak yağmura aldırmadan en kısa ve hızlı yol olan Marmaray’la hastaneye koştuk. Orada Ömer’le karşılaştık mahalle arkadaşlarıyla. Bir gün sonra yapılacak cenaze töreni için tüm hazırlıkları yapmıştı bile. Oradan hep birlikte cenaze evine gittik. Üzüntüyü birlikte paylaştık. Gece herkes evine döndü, bir gün sonra buluşmak üzere.

9 Ekim 2020 günü eşimin dayısı Cihan Dımışkı’yı sonsuzluğa uğurladık. Cenaze, Eski Kozlu Mezarlığında toprağa verildi. Ölüyü yıkama işlemi ve cenaze namazının kılınması gömütlükteki gasilhanede yapıldı. Korona salgını nedeniyle törenler kalabalık tutulmuyor. Zaten kalabalık olsa da gasilhanede alan çok dar ve onlarca ölü var sırada. Ömer burada da her işin başında. Bir cenaze töreni ve defin için gerekli tüm işleri çoktan halletmiş.

Cenaze namazı kılındıktan sonra gömütlüğe gidildi. Ömer, sportmen bir kıvraklıkla çukurun içine atladı. Bir görevliyle sayrılık nedeniyle iyice zayıflamış, bir deri bir kemiğe dönmüş Cihan Dayı’nın bedenini kucakladı kayınpederimi kucakladığı gibi. Cansız bedenin incinmemesi için gösterdiği özen ilgimizi çekti. Kucağında cansız bir yetişkin bedeni değil de yeni doğmuş bir bebek varmışçasına sarıldığı ölüyü kara toprağa yerleştirdi. Avuçlarında ufaladığı yumuşak toprakla kafasının altına yastık yaptı. Cansız bedenin her yanının ezilip zarar görmemesi için olağanüstü bir çaba gösterdi. Kürekle toprak atılırken toprağı elleriyle adeta elekten geçirdi. Atılacak toprak bitince kürekler bırakıldı. Ömer, önce kürekle sonra elleriyle toprağı düzenledi. Toprağı okşayıp sevdi. Bu sevme, Cihan Dımışkı’yı sever gibiydi. Saygı, özen, içten, sevgi dolu… Toprağı okşayıp sevme işi bitince gömütün kazımı sırasında sökülen gül ve sardunyaları özenle dikti. Sıra sulamaya geldi toprağı. Suyu yavaşça toprağı incitmeden döktü. Kuşların içmesi için mermerden su çanaklarını temizleyip su doldurdu. Ardından süpürgeyle gömütün dört bir yanını iyice temizledi. Temizleme işi bitince önceden hazırlattığı mezar taşını yerine yerleştirdi.

Her şey bitip cenaze evine dönünce Ömer’le ilgili sorular sordum arkadaşlarına. Şehremini Mahallesinin yardımsever ağabeyi. Herkesin kara gününde koşturan bir adam. Yalnızca insanların mı yardımına koşuyor? Tabi ki hayır! Yaralanıp hastalanan kedi, köpek, martı, serçe ne varsa canlı olarak onların imdadına yetişmekte. Kazancını insanlara, doğaya harcamakta. Para biriktirmek yerine insan biriktiriyor durmadan.

Ömer yokken güleç eşi Dilek Hanım’a: “Ömer nasıl bir adam? “diye sordum. O: “İnsanların kara günlerinde hep yanında olan, ama iyi günlerinde ortalıkta gözükmeyen bir insan.” diye yanıtladı beni. “Önemli olan insanların kara günleri, iyi günlerinde herkes ortada olur. Kara günde ise insanlar nedense yok olur.” tümcelerini de ekliyor sözlerine.

O sırada öğreniyorum ki Kulaksız gömütlüğünde hayrat olsun diye bir çeşme yaptırmış, ancak adını yazdırmamış. Onun haberi olmadan ustalar, çeşmenin pek görünmeyecek yerine adını yazmışlar.

Ömer, yıkanıp paklanıp temiz giysilerini giyinip geldi. “Gömütlükte toprağı sevip okşayarak ellerinle niye eliyorsun?” diye sordum. O: “Türlü makamları işgal eden beş paralık adamların karşısında eğilip bükülerek ceket ilikliyor birçok kişi. Ben, sevdiğim bir insanı cennete yolcularken Rabbimin önünde diz çöküyorum ki sevdiğim kişinin ruhu erince erişsin.” diye yanıtladı beni.

Ömer’in yaşamında gösteriş yok! Para kazanma hırsı yok! Tek kaygısı dostlarına hizmet etmek. İnsanların yardımına koşmak. Küçük yaşta babasız kalan bu adam gibi adam yetimliğin verdiği acıları, insan biriktirerek geniş bir aileye sahip olarak dindirmekte.

Ömer Gürbüz toplumumuzun vericilerindendir. Gülü, gülle tartar. Kesesinden verir yüreğini varsıllaştırmak için.

Topkapılı Cambaz Mehmetlerin yetiştiği toprakta boy verdi Ömer. Adsız bir kahraman, yüreği evren kadar büyük bir dost insan. Toplumumuzun bunca zorluğu aşmasında, felaketler karşısında dimdik ayakta kalmasında Ömer Gürbüzlerin öncülüğüdür bizi düze çıkaran. Çok yaşa Ömer, senin gibi kocaman yüreklilere o kadar çok gereksinmemiz var ki…

                                                                     Adil Hacıömeroğlu

                                                                     10 Ekim 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder