Öğretmenlerin
bazıları öğrencilerinin dersleri gereği gibi dinlemediğinden yakınır. Velilerin
birçoğu çocuklarının hem öğretmenlerini hem kendilerini hem de sosyal
çevrelerinde bulunan kişileri dinlemediklerinden sızlanmaktalar. Bu sızlanma
haklıdır. Evet, yalnızca çocuklar değil, büyükler de karşısındakileri dinleme
konusunda sorun yaşamaktalar.
Çocukların
büyüklerin davranışlarını kopyaladıklarından sık sık söz etmekteyim. Çocuk
davranışları oluşup yerleşirken en yakınındaki büyüklerine öykünmeleri kadar
doğal bir şey yok! Çocuk, öğrenmek zorunda. Bu öğrenmeyi kimlerden yapacak? En
yakınında gördüğü kişilerden… Yani anne, baba, ağabey, abla, amca, dayı, teyze,
hala, dede, nine, bakıcı, varsa evde çalışanlar, diğer yakın akrabalar, aile
dostları ve öğretmenlerinden öğrenecek. Atalarımız: “Hayvan süre süre insan
göre göre öğrenir.” sözünü boşuna mı söylemişler?
Son
yıllarda çocuğun davranışlarının belirlenmesinde başta televizyon olmak üzere
internetin çok önemli payı var. Birçok çocuk, gerçekte olmayan sanal
kahramanlara öykünmekte. Onların davranışlarını benimsemekte. Sanal dünyayı
gerçekmiş gibi algılamakta. Bu da çocuğun dünyanın gerçeklerinden kopmasına
neden olmakta. Velilerin bu konudaki vurdumduymazlığı, biraz da modaya uymaları
nedeniyle çocuklar, sanal dünyanın bağımlısı olmaktalar. Birçok anne ve babanın
da zamanının önemli bölümünü televizyon karşısında, internet ortamında
geçirdiklerini söyleyebilirim. Böyle olunca da “Üzüm üzüme baka baka kararır.” atasözünün
gereğince çocuklar, ebeveynleri yüzünden sanal dünyanın bağımlısı olmaktalar.
Televizyondaki
tartışma izlencelerinde, dizilerde birbirini dinleyen kişi neredeyse yok!
Sürekli bir söz kesme ve bağırma var. Karşısındakinin sözünü keserek ondan daha
çok bağırarak üstün gelineceği düşünülmekte. Bu konuşma biçimi, dinlemeyi yok
etmekte. Nasıl oluyorsa dinlemeden karşılıklı konuşma oluyor. Bu konuşmalar, konuşanların
karşılıklı olarak birbirini anlaması amacına yönelik değil; birinin diğerine
üstünlük kurma yarışı. Bu üstünlük kurma yarışı, eleştiriyi önemsemeyi ortadan
kaldırırken kişinin “ben”ini gereksiz, temelsiz ve zararlı bir biçimde
şişirmekte. “Ben” şişen kişi; her şeyi bildiğini, kimseden bir şey öğrenmesine
gerek olmadığını “Küçük dağları ben yarattım.” havası içinde davranmakta.
Yaşadığımız
kentlerin sokaklarında, apartmanlarda, işyerlerinde çok basit konularda bile en
küçük bir tartışmanın kavgaya dönüştüğüne tanıklık etmekteyiz. Bunun nedeni,
insanların birbirini dinlememesi. Oysa karşısındaki kişinin birkaç tümcesini dinlemek,
kavgayı önleyeceği gibi belki de önemli bir dostluğun da temelini atacak.
İnsana doğanın kazandırdığı en önemli iki yetenek, yani konuşma ve dinleme, hiç
olmadık nedenlerle kullanılmıyor. Kullanılmayınca da sürekli yumrukları sıkılı,
kaşları çatık, yüzleri asık insanlarla karşılaşmak zorunda kalıyoruz.
Konuşmanın ve dinlemenin erdemini bilmeyince anlaşamayan insanlar topluluğu
ortaya çıkmakta.
Çocuk
çevresine bakıp kendisine örnek oluşturan kişileri gözlemliyor. Ne yazık ki
birbirini dinlemeyen, karşısındaki kişinin sözlerine kulak bile kabartmayan insanlarla
karşılaşıyor. Sözün gücünü hiçe sayanları gördükçe kendisi de onlar gibi olmak
istemekte.
Zaman
zaman türlü ortamlarda çocukları gözlemlemekteyim. Üç beş çocuk bir araya
gelince doğru dürüst söyleşemiyorlar birbirleriyle. Birlikte oyun oynayamıyorlar.
Ebeveynlerinden birinin cep telefonunu alan çocuğun başına diğerleri toplanıp
oyun oynuyorlar sessizce. Oysa açık havada, doğanın kucağında yapacakları ne kadar
çok şey var? Doğayı keşfetme, doğadan öğrenme yerine sanal dünyanın bağımlılığı
içinde esrikleşmekteler. Buna da ne yazık ki çocukların anne ve babaları neden
olmakta. Birçok anne ve baba “Yeter ki çocuğum beni rahatsız etmesin, ben
keyfime bakayım, o ne yaparsa yapsın.” düşüncesiyle sanal bağımlılığın önünü
açıp destekleyerek yüreklendirici olduğunu üzülerek görmekteyiz. Çocuklarını
zararlı alışkanlıklardan ve her türlü bağımlılıktan kurtarma görevi olan
aileler, ne yazık ki bu önemli görevlerini, sorumluluklarını yerine getirmemekteler.
Sanal
ortamda dinleme yok! Konuşma hiç yok! Karşılıklı tartışma yok! Eleştiri ve
özeleştiri yok! Duygu yok! İnsani hiçbir şey yok! Yalnızca karşısındakini
teslim alarak ona dediklerini yaptırmak var. Televizyonlar ve oyun siteleri karşısına
geçenleri teslim almaktalar. Bu teslimiyet; sorgulayıcı değil, koşulsuzdur.
Televizyon
yaşamımıza girdi gireli Kahvaltıda öğlen ve akşam yemeklerinde, iyi havalarda
balkon oturmalarında söyleşiler unutuldu. Aile bireyleri çoğu zaman ayrı ayrı
yemek yemekteler. Bir yemek sofrasında bile buluşamayan ailede iletişim yitip
konuşma unutuluyor. Böylece çocuklar, konuşmayı da konuşma ve dinleme
kurallarını da öğrenemiyorlar.
Televizyon
ve internetin yaşamımızı teslim almasından sonra komşuluk ilişkileri, ev
gezileri, konuk gidip gelme alışkanlarımız yok oldu. Böylece insanlar arası
söyleşmenin lezzetini yitirdik sanal dünyanın bilinmeyen, ışıltılı gibi görünen
karanlık dehlizlerinde. Şimdi de kalkıp “Çocuklar, niye büyüklerini,
öğretmenlerini dinlemiyor?” diye dert yanmaktayız. Biz çevremizdeki kişileri,
çocuklarımızı dinliyor muyuz? Çocuklarımızın sorularına yanıt veriyor muyuz? Ekmediğimiz
bir ürünü nasıl biçmeye çalışıyoruz?
Adil
Hacıömeroğlu
8
Ekim 2020
1980'lerin çocuğu olarak, internetin evlerimizde olmadığı yıllarda dahi bu iletişimi kuramadık. Tamamen özeleştiriye kapalı,çocuklardan beklentinin her zaman en üst seviyede olduğu bir ortamda sevgi,saygı bağı kurulamayınca iletişim ister istemez kurulamıyor. Ama nedense kendi açımdan,zamanla aile dışında bülbül kesildiğimi fark ettim.Sahip olduğum potansiyelin ev sınırları içinde istismar edildiğinin farkına vardım.
YanıtlaSilSağlıklı,iletişime açık,huzur dolu bir ortamda,sizler gibi güzel bir anne-baba olmak dileğiyle sevgili Adil hocam🙏🏻
Her şey,zıddıyla öğrenilir.Soğuk-sıcak,tatlı-acı gibi... Dinlemeyen çocuğun da konuşmaya hakkı olmaz.
YanıtlaSilKarşısındakini sabırla dinleyen,nasihata kulak verenler şerefli mevkilere gelirler
YanıtlaSilÇocukların dikkat aralığınınyetişkinler kadar geniş ve kapsamlı olmamasıYani çocuklar yaşları gereğiyle yetişkinler kadar istedikleri gibi dikkatlerini dinlemeleri gereken şeye yönlendiremeyebilirler.Uzun süre aynı şeyin üzerinde dikkatleri kalamayabilir.Bu yaşları ve biyolojik yapılarıyla alakalı bir durum.Yeni nesil teknolojinin ve ekrana bakmanın çok artması nedeniyle yeni yapılan araştırmalara görede dikkat bozukluğunun çok yaygınlaşması.Diğer bir eksikliğimiz de bizim eğitim sistemimizin yaratıcılığı destekleyen öğrenmeye sahip çıkmaması böyle bir alt yapısı olmaması dolayısıyla hayal gücünü kullanma isteği hareket etmek isteği İçinde olan çocuklarımızın monotonlaşmış konuları vemonotonlaşmış öğrenme şekillerini kullanan öğretmenlerini derslerde dinlemekte ve bu konu üzerinde tutmakta zorlanıyor olmalarıdır.Aile içerisin de sürekli müdahale gören çocuklar dinlemek istemezler .Dinlenmeyen çocuklar , dinlemezler. Hocam yüreğinize sağlık .Var olunuz .👏🍀🙏🏻🌺Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil