“HAYAT, ZATEN BİR DERS DEĞİL Mİ?”


Korona salgını hız kesmeden sürmekte. Herkes kendince korunma önlemleri almakta. Korona önlemlerine en çok uyan küçük çocuklar. Sokağa çıkmak, kimseyle görüşmek istemiyorlar. Kendilerini tam bir korumaya almış durumdalar.

Atacan (9), zorunlu olmadıkça kapıdan dışarıya adım atmıyor. Konuk olmayı, konuk almayı çoktan unuttuk. Haftada iki gün okula gitmekte. Okulda arkadaşlarıyla fazla kaynaşmıyorlar. Birbirlerine değmeden oyunlar oynamaktalar. Böyle giderse çocukların korona günlerine özgü yeni oyunlar bulacakları kesin. Yaşanan zor günler yaratıcı düşünce ve uygulamaların ortaya çıktığı zamanlardır. Salgın günleri de birçok yaratıcı düşüncelerin filizlenip boy atmasına yarayacak.

Haftada iki gün okul olunca üç gün dersler evde internet üzerinden yapılmakta. Bu dersleri çocukların büyük bir coşkuyla izledikleri söylenemez. Derslerde sıkıldıklarını gözlemlemekteyim. Çocukların çoğu, velilerinin zorlamalarıyla bilgisayar başındalar. Veli korkusu olmasa çoğu derslere katılmayacak bile.

Atacan, internet üzerinden derslere katılmakta. Ders başlamadan önce gönülsüz davransa da öğretmenlerini ekranda görünce dersleri izlemek için can atmakta. Buna karşın arada sırada sıkılmakta. Zaman zaman dersten, konudan kopmakta.

Bugün derslerden birinde Atacan, oturmaktan sıkılmış olmalı ki kalkıp salonda dolaşmaya başladı. Başta “Olabilir, belki ayakları uyuşmuştur otura otura.” dedim içimden, ses çıkarmadım. Baktım ki işi uzatıyor, onu uyardım.

“Dersine dön!” dedim.

“Dersteyim, görmüyor musun? Hayat, zaten bir ders değil mi?” dedi gülerek.

Doğru söze ne denir? Bir şey denmez. Ben de demedim zaten.

                                                           Adil Hacıömeroğlu

                                                           27 Ekim 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder