2 Temmuz sabahı, güne güzel başladık. Kahvaltımızı yaptık.
Ekmek kızartma makinesinin önünde iri yarı, epeyce esmer bir kişiye “Günaydın!”
dedim. Türkçe karşılık verdi. Hatırımı sordu. Sorunca Bahreynli olduğunu
söyledi. Rehbermiş. Yıl boyunca ülkemize gelip gidiyormuş. Bir uçak dolusu
gezgini getirmiş ülkemize. Önce İstanbul’a, ardından İzmit’e gitmişler. Şimdi
de Antalya’dalar. Ona, Trabzon’u anlattım uzun uzun. Gitmemiş hiç.
Bahreynli kadınların çoğu havuza, denize girmiyor. Gölgede
oturmayı yeğlemekteler. Çocuklarıyla ilgilenmekteler günün önemli bir kısmında.
Havuza girmeyen annelerin kızları yüzüyor. Bahreynli kadınların bazıları
mayo/bikini giyerek havuzdalar gün boyu. Bazıları dar pantolon ve tişörtlerle
yüzmeyi yeğlemekteler. Bu durum mayolu olmaktan daha çok ilgi çekmekte. Sudan
çıkınca giysiler üzerlerine yapışmakta.
Bahreynli rehbere Trabzon’un iklimini; doğal, tarihsel ve kültürel
güzelliklerini anlattım. Serin havasının sıcak iklimden gelen Bahreynlilerin
hoşuna gideceğini söyledim. Şirketine bunları anlatacağını belirtti. Vedalaşıp
ayrıldık.
Asyalı yerdeşlerimize karşı önyargılı, ayrımcı bakışları fark
ederek arada sırada onlarla ilgili aşağılayıcı sözleri işitmekteyiz. İnsan olan
herkes, bu bakış açısına üzülür.
Pakistanlı, Hindistanlı, Bangladeşli, Sri Lankalı ve Arapların
eleştireceğimiz davranışları yok mu? Var… Tüm insanlarda eleştirilecek bir yan
bulmak olanaklı. Bu insanlar, kendi kabuğuna çekildiklerinde değişemez, doğru
davranışları da edinemezler. Tersine kendi kabuklarına çekildikçe daha da tutucu
olurlar. Çatal, bıçak kullanmak önemli bir sosyal gelişmişlik. Kimse anasından
doğduğunda her şeyi bilmiyor. Türlü yollarla öğreniyor kişi. Bizim toplumumuz da
birçok şeyi; örneğin, beyaz örtüler üzerinde çatal, bıçakla yemek yemeyi
Cumhuriyet’le öğrendi. “Arap” deyip burun kıvrılan bu insanlara eğitim fırsatı
tanımalıyız. Ülkemize gelen Hint ve Arap kökenliler, ülkemizde bazı sosyal
kazanımlar elde etmekteler. Bunu zaman zaman gözlemekteyim. “İnsan göre göre, hayvan
süre süre (alışır)” sözünü boşuna söylememiş atalarımız.
İnsanlara öğrenme, uyum gösterme fırsatı tanınmalı. İnsanları
hakir görmek, insana yakışmaz.
Irkçılık ve ayrımcılık Avrupa’nın sömürgeci, emperyalist topraklarında
gelişen bir insanlık ayıbı, bir mikrop. Bu mikrobu bize bulaştırmaya çalışanlar
var. Bu mikrobun aşısı, kardeşlik ve insanlıktır. Toplumuzun gelenekleri,
Atatürk’ün insanı önceleyen bakış açısı bu mikrobu yok eder. Bizim
topraklarımızda bugüne dek ırkçılık mikrobu yaşamadı. Bugünden sonra da
yaşamayacak. Aşağılık duyguları nedeniyle insan ayrımı yapan, önce aynaya
baksın. Aynada göreceği kendi yüzünden nefret eden kişilerdir bu zavallılar.
Kitap okumamı sürdürmekteyim uzanağımda. Bir yandan
da notlar almaktayım. Bir elimle kitabımı tutarken diğeriyle uzanakta başımı
yasladığım yerin altını tutmaktaydım. Birden başımın altındaki bölüm kaydı ve
sol elimin işaretparmağı araya sıkıştı. Eşim yardıma koştu. Bedenimin ağırlığı
parmağımın üstüne binince parmağımın ilk boğumundan sonrası yassılaştı. Ayağa
kalkınca parmağımın yassılığını düzelteyim derken kanama başladı. Peçetelerle parmağımı
sardım. İyice bastırdım diğer elimle kanamayı durdurmak için. Koşar adım
sağaltımcı odasına gittim. Orada Hemşire Hilal Hanım vardı. Güler yüzlü, candan
biri. Yaramı inceledi. İstersem dikiş atabileceğini söyledi. “Çok gerekliyse
atın!” dedim. Sonrasında pansuman etti, dikişe gerek görmedi. Havuza girmememi öğütledi.
Suyun ve klorun yarama zarar vereceğini söyledi.
Parmağım sızım sızım sızlamakta. Havuz başındayım, ancak suya
bakıyorum üzgün gözlerle. Kitap okuyorum ara ara. Yeni kişilerle tanışıyorum.
Her gün telefon rehberime bir ya da iki kişi ekleniyor. Otelden ayrılıncaya dek
gittim pansumana. Üç gün sonra havuza girmeye başladım.
Parmağımın yaralanmasıyla bozulan moralimi düzeltmem gerek. Parmağımın
acısını unutmalıyım. Bu gece, iyi geçmeli. Akşam yemeğinden sonra havuz başında
bir masaya kuruldum. Az sonra eşim ve Atacan geldi. Gökyüzü berrak, hava ılıkça
bir serinlik içindeydi. Bense düşlemler içinde dalıp gitmişim.
Adil
Hacıömeroğlu
16
Temmuz 2022
İnsanlar bilmediğinden ve görmediğinden korkmakta. Aslında, görerek, okuyarak be dinleyerek insan oğlu, alışılmış klişelerin dışına çıkmaya başladığında, bildiği renklerin dışında renkler ve güzellikler olduğunu görebiliyor. Çok geçmiş olsun.
YanıtlaSilGeçmiş olsun hocam. Maalesef Avrupa dışındaki yabancılara gösterilen tepki televizyon, medya , sosyal medya vasıtasıyla öğretildi insanlara. Yine de mantığın daha ağır bastığını düşünüyorum.
YanıtlaSil