ODHAN’LA BULUŞMA (Dinlence Yazıları 9)

 

        6 Temmuz Çarşamba… Bugün otelde son günümüz… Yarın kahvaltıdan sonra ayrılıp Fethiye’nin yolunu tutacağız. Dinlencemiz, başka bir Akdeniz kentinde sürecek.

        Kahvaltı salonu tıklım tıklım… Zorlukla bir masa buluyoruz kendimize. Önce çay dolduruyorum kendime. Çayımı yudumluyorum acele etmeden. Dinlencede de evde olduğu gibi çayları doldurup sofraya getirmek benim görevim. Çayımdan birkaç yudum aldıktan sonra sebzenin bol olduğu kahvaltı tabağımı hazırladım. Gidip iki çay daha alıp geldim. Atacan, çayı balla içer. Onun fincanına bal koyup karıştırdım. Çayın yarısına da su ekledim. Oldu sana güzel bir paşa çayı. Havuz başında tanıştığım ülkemizin konuğu Bahreynli ve Polonyalı iki kişiyle selamlaştım. Çocukları eşleri de el salladılar bana. Geleneğimizdir, kimseden selamı esirgememek gerek. Ne de olsa selam, Allah’ın selamı…

        İnsanlara bir “Günaydın!” demenin ne zararı var. “Günaydın!” insanın içini ısıtan tılsımlı bir sözcük. Geceden kurtulmanın sevinci, mutluluğu fışkırmakta bu üç heceli sözcükten. İnsanın gününün aydın ve ışıklı olması kadar güzel bir şey var mıdır bu dünyada? Günün aydın olması demek, yaşamın sürmesi demektir. Aydınlık, ışık olmasa gün doğmasa yaşam sürer mi?

        Gece bir karanlık, bir bilinmez. Uyku ise gecenin karanlığını azaltan ölümle yaşam arası bir durum. Eskiler: “Gecenin şahidi olmaz.” demişler. Karanlığın, kötülükleri bağrında sakladığı ve kötülükleri örttüğünü belirtmişler bu sözle. Uyursun uyanamazsın. Bir daha günü, güneşi göremezsin. Yaşam bu, belli mi olur ne olacağı?

        Kahvaltıdan sonra havuz başına geçtik. Atacan bir kaydıraktan inip ötekine biniyor. Hiç durmadan koşturuyor. Önce koşarak kuleye tırmanıyor. Ardından kaydırağa binip kayıyor, Havuzun sularına gömülüyor. Üstünden sular akarken yine kuleye koşuyor. Arada sırada su içmek için yanımıza geliyor. Zaman zaman ona annesi de eşlik ediyor.

        Otelin barmeni Ertuğrul Akbaba ile tanışım. Yerdeşim çıktı. Mutlu oldum. Güler yüzlü, sıcak biri. Karadeniz’in neşesini, serinliğini getirmiş Akdeniz’in kavuran sıcağına. Yerdeşimle karşılaşırım da Trabzonspor’u konuşmaz mıyız? Biz de konuştuk.

        Çay alırken otelimizin aşçısıyla tanıştık. Onunla da aynı bölgenin çocuğuyuz. Birkaç gün önce bir yemeğin yanında “Yunan musakkası” yazıyordu. (Otel yemekhanesinde yemeklerin yanında Türkçe ve İngilizce yemek adları yazılı.) Bu konuda söyleştik. Ben, “musakka” Türk yemeğidir, dedim. Son yıllarda Yunanlıların neredeyse tüm yemeklerimize sahip çıktıklarını anlattım. Yakında Kırkpınar’a da sahip çıkarlarsa şaşmam, diyerek sözlerimi sürdürdüm. Gülümsedi. “Ağabey!” dedi, “Musakkanın içine kabak konunca Yunan musakkası oluyor.” diyerek yanıtladı beni. Ben de “Musakka, musakkadır. İçine ne koyarsan koy.” dedim.  Epey söyleştik. Mutfak üzerine kitaplar okuyormuş. Sürekli bir öğrenme çabası var. Okuyup öğrenmek güzel bir şey.

        Barmen Ertuğrul’un da Aşçı Hüseyin Irmak’ın da telefonları kayıtlı bende. İletişimimiz kopmayacak. Belki bir gün, bir yerde yollarımız yine kesişir.

        Bugün Yusuf Akçura’nın “Türkçülüğün Tarihi” kitabına başladım. Güzel bir araştırma kitabı dostlarımın okumalarını dilerim. Kitaba dalmış gitmişken Odhan aradı. Eski bir öğrencim. Beyin cerrahı… Görev yeri Alanya… Akşam, bizi görmeye geleceğini söyledi. Bizi görmek için işini gücünü aksatmamasını söyledim. Benim kaygımı giderici sözler söyledi. Aslında ben de onu çok görmek istiyorum. Uzun zamandır görüşmedik, Göresledim onu.

        Odhan, geleceğini söyleyince heyecanlanmadım diyemem. Sevdiğim kişilerle görüşmek, karşılaşmak beni hep heyecanlandırır. Odhan’la söyleşmek çok güzel haftada birkaç kez telefonla görüşürüz. Çoğu zaman söyleşilerimiz uzun sürer. Çok kitap okur. Analitik düşünür, araştırıcıdır. Sorgulayıcıdır, körü körüne bir şeye inanmaz. Söyleşilerimizde en çok hoşuma giden de onun bana kitap önermesi. Zaman zaman başka öğrencilerim de bana kitap önerir. Hatta alıp gönderenler de var. Bu, beni mutlu eder. Bu durum, onların aydın kimliklerinin, sorumluluklarının ne denli geliştiğinin göstergesi.

        Akşamı zor ettim. Anacak bunu eşime ve Atacan’a belli etmiyorum. Akşam yemeğinden sonra hazırlandık. Alanya’dan yola çıktığını bildirdi bize Odhan. Ama ben, yine de “Acele etme, yavaş sür arabayı.” diyerek onu uyarıyorum. Üstelik onun usçu davranacağını bilmeme karşın. Ah, bu öğretmenlik, ah… Öğrencilerini, çocuğu gibi görme anlayışıdır öğretmenliğin yaşam erkesi.

        Zaman geçirmek için bir şeyler içtik. Bir süre sonra otele yaklaştığını bildirdi. Kalktık yerimizden. Dışarı çıktık. Çıktığımızda o, arabasıyla kapının önündeydi bile. Özlemle kucaklaşıp arabasına bindik. Ona getirdiğim kitapları verdim. Gözleri parladı, çok mutlu oldu. Bizi, Kadriye’de bulunan açık hava AVM’sine götürdü. İlk kez gittik. Çok beğendik. İnsanların soluklandığı bir yer. Bir süre yürüyüp AVM’yi gezdik. Sonrasında bir kahve dükkanının önüne geldik. Açık havada bir masaya oturup kahvelerimizi söyledik. Yürürken de kahve içerken de söyleşimiz hep sürdü.

        Gün içinde bir hastasını ameliyat etmişti. Hastasının durumu iyi değildi. Sık sık hastaneyle görüştü. Biz, erken kalkmak istedik bu nedenle. O, şu anda kaygılanacak bir şeyin olmadığını hastanedeki nöbetçi arkadaşlarının hastayla ilgilendiklerini söyledi. Zaten nöbetçi sağlıkçılar arıyorlardı onu. O da yapılacakları telefonda söylüyordu. “Buraya gelemeseydim, evde oturacaktım ve hastamı evden izleyecektim. Şimdi buradan izlemekteyim, bir şey değişmedi.” dedi.

        Güzel bir akşam, mutlu olduğumuz bir zamandı. Her mutluluk gibi bu da kısa sürdü. Kalktık. Bizi otelimize bıraktı. Vedalaştık. Güzel bir geceydi. Söyleşimiz hepimize keyif verdi. Atacan da zaman zaman söyleşimize katıldı.

        Otele girdik. Bahçede biraz dolaştık. Birer çay içtik. Yarın yola çıkacağız. Bu nedenle erken yatmalıyız. Erken dediysem saat çoktan yirmi dördü geçti. Odamıza girdik. Oya çiçekleri masanın üstündeydi hâlâ. Onları gözlerimle okşayıp yatağa girdim.

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       20 Temmuz 2022

       

 

4 yorum:

  1. Her zaman bekleriz hocam 🙏🏼 Sizin öğrenciniz olma mutluluğu da bana ait. Sevgiler, saygılar Alanya'dan.

    YanıtlaSil
  2. Keyifle okudum teşekkürler arkadaşım

    YanıtlaSil
  3. Adil hocam ne güzel Öğretmenlerimize saygımız sonsuz Dr.Odhan beyle buluşup hasrtet gidermişsiniz .

    YanıtlaSil
  4. Cumhuriyet’ mizin Atatürk ilkeleriyle yetiştirdiği öğretmenlerimizden Adil hoca değerli öğrencisi Dr. Odhan Yüksel beyle buluşup görüşmek istemesi ne kadar anlamlı..Bizim kuşakların belleğinde öğretmenlerimizle ilgili bir roman kadar anı gelebilir.Yaşamları eğitim öğretim olan fedakar , yürekten öğreten öğretmenlerimiz çocuk ken ki bakış açımızla dünyamızı değiştiren ufkumuzu açan , merdivenleri çıkmamızı kolaylaştıran değerlerimiz büyüyüncede saygımız sonsuz ..Odhan koca yetişkin meslek sahibi biri olarak , Adil hocayla arkadaş, dost olup ilişkilerini devam ettirmesi çok anlamlı bence olması gereken insanın vefası , güzelliğidir.Bizleri de geçmişimize yolculuk ysptırdı.Emekler sonucunda, el uzattıklarımız hayata değer katıp canlara hayat vermesi öğrencileriyle hocamızın gurur duyması buluşması çok güzel duygulandırdı.Hepimizin en büyük gereksinimi umut…Adil hocam anlatımlarınızı bizlerle paylaştığınız için sağolunuz. Saygılar , Umutla aydınlık yarınlara..🧿💐✍️👏🧿🇹🇷🍀💙👩Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil