6 Temmuz Çarşamba… Bugün otelde son günümüz… Yarın kahvaltıdan
sonra ayrılıp Fethiye’nin yolunu tutacağız. Dinlencemiz, başka bir Akdeniz
kentinde sürecek.
Kahvaltı salonu tıklım tıklım… Zorlukla bir masa buluyoruz
kendimize. Önce çay dolduruyorum kendime. Çayımı yudumluyorum acele etmeden. Dinlencede
de evde olduğu gibi çayları doldurup sofraya getirmek benim görevim. Çayımdan
birkaç yudum aldıktan sonra sebzenin bol olduğu kahvaltı tabağımı hazırladım. Gidip
iki çay daha alıp geldim. Atacan, çayı balla içer. Onun fincanına bal koyup
karıştırdım. Çayın yarısına da su ekledim. Oldu sana güzel bir paşa çayı. Havuz
başında tanıştığım ülkemizin konuğu Bahreynli ve Polonyalı iki kişiyle
selamlaştım. Çocukları eşleri de el salladılar bana. Geleneğimizdir, kimseden
selamı esirgememek gerek. Ne de olsa selam, Allah’ın selamı…
İnsanlara bir “Günaydın!” demenin ne zararı var. “Günaydın!”
insanın içini ısıtan tılsımlı bir sözcük. Geceden kurtulmanın sevinci,
mutluluğu fışkırmakta bu üç heceli sözcükten. İnsanın gününün aydın ve ışıklı
olması kadar güzel bir şey var mıdır bu dünyada? Günün aydın olması demek,
yaşamın sürmesi demektir. Aydınlık, ışık olmasa gün doğmasa yaşam sürer mi?
Gece bir karanlık, bir bilinmez. Uyku ise gecenin karanlığını
azaltan ölümle yaşam arası bir durum. Eskiler: “Gecenin şahidi olmaz.” demişler.
Karanlığın, kötülükleri bağrında sakladığı ve kötülükleri örttüğünü belirtmişler
bu sözle. Uyursun uyanamazsın. Bir daha günü, güneşi göremezsin. Yaşam bu,
belli mi olur ne olacağı?
Kahvaltıdan sonra havuz başına geçtik. Atacan bir kaydıraktan
inip ötekine biniyor. Hiç durmadan koşturuyor. Önce koşarak kuleye tırmanıyor.
Ardından kaydırağa binip kayıyor, Havuzun sularına gömülüyor. Üstünden sular
akarken yine kuleye koşuyor. Arada sırada su içmek için yanımıza geliyor. Zaman
zaman ona annesi de eşlik ediyor.
Otelin barmeni Ertuğrul Akbaba ile tanışım. Yerdeşim çıktı.
Mutlu oldum. Güler yüzlü, sıcak biri. Karadeniz’in neşesini, serinliğini
getirmiş Akdeniz’in kavuran sıcağına. Yerdeşimle karşılaşırım da Trabzonspor’u
konuşmaz mıyız? Biz de konuştuk.
Çay alırken otelimizin aşçısıyla tanıştık. Onunla da aynı
bölgenin çocuğuyuz. Birkaç gün önce bir yemeğin yanında “Yunan musakkası”
yazıyordu. (Otel yemekhanesinde yemeklerin yanında Türkçe ve İngilizce yemek
adları yazılı.) Bu konuda söyleştik. Ben, “musakka” Türk yemeğidir, dedim. Son
yıllarda Yunanlıların neredeyse tüm yemeklerimize sahip çıktıklarını anlattım.
Yakında Kırkpınar’a da sahip çıkarlarsa şaşmam, diyerek sözlerimi sürdürdüm.
Gülümsedi. “Ağabey!” dedi, “Musakkanın içine kabak konunca Yunan musakkası
oluyor.” diyerek yanıtladı beni. Ben de “Musakka, musakkadır. İçine ne koyarsan
koy.” dedim. Epey söyleştik. Mutfak
üzerine kitaplar okuyormuş. Sürekli bir öğrenme çabası var. Okuyup öğrenmek
güzel bir şey.
Barmen Ertuğrul’un da Aşçı Hüseyin Irmak’ın da telefonları
kayıtlı bende. İletişimimiz kopmayacak. Belki bir gün, bir yerde yollarımız
yine kesişir.
Bugün Yusuf Akçura’nın “Türkçülüğün Tarihi” kitabına
başladım. Güzel bir araştırma kitabı dostlarımın okumalarını dilerim. Kitaba
dalmış gitmişken Odhan aradı. Eski bir öğrencim. Beyin cerrahı… Görev yeri
Alanya… Akşam, bizi görmeye geleceğini söyledi. Bizi görmek için işini gücünü
aksatmamasını söyledim. Benim kaygımı giderici sözler söyledi. Aslında ben de
onu çok görmek istiyorum. Uzun zamandır görüşmedik, Göresledim onu.
Odhan, geleceğini söyleyince heyecanlanmadım diyemem.
Sevdiğim kişilerle görüşmek, karşılaşmak beni hep heyecanlandırır. Odhan’la
söyleşmek çok güzel haftada birkaç kez telefonla görüşürüz. Çoğu zaman söyleşilerimiz
uzun sürer. Çok kitap okur. Analitik düşünür, araştırıcıdır. Sorgulayıcıdır,
körü körüne bir şeye inanmaz. Söyleşilerimizde en çok hoşuma giden de onun bana
kitap önermesi. Zaman zaman başka öğrencilerim de bana kitap önerir. Hatta alıp
gönderenler de var. Bu, beni mutlu eder. Bu durum, onların aydın kimliklerinin,
sorumluluklarının ne denli geliştiğinin göstergesi.
Akşamı zor ettim. Anacak bunu eşime ve Atacan’a belli
etmiyorum. Akşam yemeğinden sonra hazırlandık. Alanya’dan yola çıktığını
bildirdi bize Odhan. Ama ben, yine de “Acele etme, yavaş sür arabayı.” diyerek onu
uyarıyorum. Üstelik onun usçu davranacağını bilmeme karşın. Ah, bu öğretmenlik,
ah… Öğrencilerini, çocuğu gibi görme anlayışıdır öğretmenliğin yaşam erkesi.
Zaman geçirmek için bir şeyler içtik. Bir süre sonra otele yaklaştığını
bildirdi. Kalktık yerimizden. Dışarı çıktık. Çıktığımızda o, arabasıyla kapının
önündeydi bile. Özlemle kucaklaşıp arabasına bindik. Ona getirdiğim kitapları
verdim. Gözleri parladı, çok mutlu oldu. Bizi, Kadriye’de bulunan açık hava AVM’sine
götürdü. İlk kez gittik. Çok beğendik. İnsanların soluklandığı bir yer. Bir
süre yürüyüp AVM’yi gezdik. Sonrasında bir kahve dükkanının önüne geldik. Açık
havada bir masaya oturup kahvelerimizi söyledik. Yürürken de kahve içerken de
söyleşimiz hep sürdü.
Gün içinde bir hastasını ameliyat etmişti. Hastasının durumu
iyi değildi. Sık sık hastaneyle görüştü. Biz, erken kalkmak istedik bu nedenle.
O, şu anda kaygılanacak bir şeyin olmadığını hastanedeki nöbetçi arkadaşlarının
hastayla ilgilendiklerini söyledi. Zaten nöbetçi sağlıkçılar arıyorlardı onu. O
da yapılacakları telefonda söylüyordu. “Buraya gelemeseydim, evde oturacaktım
ve hastamı evden izleyecektim. Şimdi buradan izlemekteyim, bir şey değişmedi.” dedi.
Güzel bir akşam, mutlu olduğumuz bir zamandı. Her mutluluk
gibi bu da kısa sürdü. Kalktık. Bizi otelimize bıraktı. Vedalaştık. Güzel bir
geceydi. Söyleşimiz hepimize keyif verdi. Atacan da zaman zaman söyleşimize
katıldı.
Otele girdik. Bahçede biraz dolaştık. Birer çay içtik. Yarın
yola çıkacağız. Bu nedenle erken yatmalıyız. Erken dediysem saat çoktan yirmi
dördü geçti. Odamıza girdik. Oya çiçekleri masanın üstündeydi hâlâ. Onları
gözlerimle okşayıp yatağa girdim.
Adil
Hacıömeroğlu
20 Temmuz 2022
Her zaman bekleriz hocam 🙏🏼 Sizin öğrenciniz olma mutluluğu da bana ait. Sevgiler, saygılar Alanya'dan.
YanıtlaSilKeyifle okudum teşekkürler arkadaşım
YanıtlaSilAdil hocam ne güzel Öğretmenlerimize saygımız sonsuz Dr.Odhan beyle buluşup hasrtet gidermişsiniz .
YanıtlaSilCumhuriyet’ mizin Atatürk ilkeleriyle yetiştirdiği öğretmenlerimizden Adil hoca değerli öğrencisi Dr. Odhan Yüksel beyle buluşup görüşmek istemesi ne kadar anlamlı..Bizim kuşakların belleğinde öğretmenlerimizle ilgili bir roman kadar anı gelebilir.Yaşamları eğitim öğretim olan fedakar , yürekten öğreten öğretmenlerimiz çocuk ken ki bakış açımızla dünyamızı değiştiren ufkumuzu açan , merdivenleri çıkmamızı kolaylaştıran değerlerimiz büyüyüncede saygımız sonsuz ..Odhan koca yetişkin meslek sahibi biri olarak , Adil hocayla arkadaş, dost olup ilişkilerini devam ettirmesi çok anlamlı bence olması gereken insanın vefası , güzelliğidir.Bizleri de geçmişimize yolculuk ysptırdı.Emekler sonucunda, el uzattıklarımız hayata değer katıp canlara hayat vermesi öğrencileriyle hocamızın gurur duyması buluşması çok güzel duygulandırdı.Hepimizin en büyük gereksinimi umut…Adil hocam anlatımlarınızı bizlerle paylaştığınız için sağolunuz. Saygılar , Umutla aydınlık yarınlara..🧿💐✍️👏🧿🇹🇷🍀💙👩Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil