BİRBİRİNDEN GÜZEL KOYLARDA TEKNE GEZİSİ (Dinlence Yazıları 16)


        12 Temmuz sabahı erkenci ve heyecanlıyız. Tekne gezisine çıkacağız. Kahvaltımızı ivedilikle yapmamız gerek. Bizi, tekneye götürecek midibüs otelimizin önüne uğrayacak. Arabayı bekletmemeli. Zaten sonsuza dek bekleyecek değil ya kaçırmamak gerek midibüsü.

        Tekne turuna, Yardımcı ailesi de katılacak daha önce kararlaştırdığımız üzere. Kahvaltımızı yaptık. Eşimle Atacan, kahvaltı yaparken ben gidip duş aldım. Duştan sonra yanlarına dönüp keyif çayı içtim bardak bardak. Her şeyimiz tamam. Üstelik otelin önüne yakın bir kapıdayız. Çaylarımızı yudumlarken Metin Yardımcı aradı. Kendilerinin arabaya binip yola çıktıklarını bildirdi. Taşıtın gelmesi çok sürmez. Bu nedenle eşyalarımızı toplayıp yolun kıyısındaki olmayan kaldırıma çıktık. Az sonra arabamız gelip önümüzde durdu. Bindik. Önce Yardımcı ailesine, sonra tanımadığımız diğer gezginlere “Günaydın!” dedik. Yerlerimize oturduk.

        Bindiğimiz araba komşu otellerden gezginler alarak yola çıktı. Midibüs tıklım tıklım, ayakta olanlar var. Bu arda belirtmeliyim ki tekne turuna gidenler arasında bir tane yabancı gezgin yok, hepsi yerli. “Her şey dahil” sitemiyle otellere yerleşen yabancı gezginler gezip tozup para harcamıyorlar. Bu nedenle bu gezginlerden otelin dışında kalan esnaf, çok fazla yararlanamıyor. Bunun için bu sistem değişmeli. Gezginlerden daha çok gelir elde edilmeli. Bu gelir, tabana yayılmalı. Bu durumda saman çok, tane az olmakta. Bu nedenle taneyi çoğaltmanın yolları bulunmalı.

        Babadağ’ı arkamıza, Mendos’u sağımız alarak Fethiye’ye doğru yol aldık. Arabada sessizlik egemen. Bundan da anlaşılıyor ki gezginlerin afyonu patlamamış daha. İskeleye gelince arabamız durdu. İndik. Teknemiz bizi beklemekte. Başka midibüsler de geldi. Birinden bir Arap aile indi. Başka yabancı gezgin yok. Tekne tamamen doldu. Tekneye binince gezginler neşelendi. Denize açıldıkça neşe doruğa çıktı. Herkes kendince eğlenmekte. Kesintisiz müzik yayını yapılmakta. Müzk mi, anlaşılmaz bir gürültü mü anlaşılmıyor. Arada, duraklayacağımız yerler söyleniyor müzik yayını kesilerek. Bir kılavuzumuz yok! Bu nedenle gezilen yerlerle ilgili bilgilendirme yapılmıyor. Zaten bilgilenmek isteyenler de az.

        Tekne, kimi koylarda demir atıp kıyıya bağlanıyor. Burada çoğu kişi, denize atlayıp doyasıya yüzüyor. En çok yüzenlerden biri Atacan. Denizden çıkmak bilmiyor. Gittiğimiz her yerde denize ilk giren ve en son çıkan o. Sığ su, derin su fark etmiyor onun için. Sularda kulaç atmak, derin yerlerde tekneden atlamak onun için erişilmez bir mutluluk. Bu demektir ki hastalığını atlattı. Zaten sabahleyin kahvaltıyı sıkı yapmıştı. Kahvaltıda biriktirdiği erkeyi, bu güzelim koylarda harcamakta.

        Koylar çok kalabalık, neredeyse kulaç atacak yer yok! Onlarca tekne aynı koyda demirlemekte. Teknelerin çoğu, aynı saatlerde, aynı koylarda mola vermekteler.

        Gezinin adı “12 Ada turu”… Bu ad, çoğu kişiyi yanıltmakta. Ada bakınca çoğu kişi, Yunanistan’a ait On İki Ada’yı gezeceğini sanmakta. Oysa gezdiğimiz adlar, ülkemize ait. Bunların neredeyse hepsinde insan yerleşimi yok. Bazıları kayalık.

        Sırasıyla Katrancı Adası, Yassıca Adası, Zeytin Adası (Akvaryum Koyu), Kızıl Ada, Göcek Adası, Atbükü Koyu ile birkaç kayalığı gezdik. Yassıca Adası’nda karaya çıkıp yürüdük. Gözleme yapan kadınlar var. Ayrıca çay ve ayran satıyorlar. Bu arada diğer içecekler de var. Aile, adada yıkık dökük bir teknede kalmakta. Bu nedenle tavuklarını da getirmişler yanlarında. Tavuklar çevrede eşelenip yemlenmekte. Bu aile burada mini bir market açmış.

        Yassıca Adası’ndan ayrıldık. Kıyısında yüzülecek gibi değil. Doğru düzgün kumsalı yok. Çok sayıda tekne, denizi girilmez yapmakta.

        Bir koyda mola verip yemeklerimizi yedik. Güya yemekte balık var. Bize öyle söylenmişti. Balık olarak bir Norveç uskumrusunun yarısı veriliyor kişi başına. Yanında bolca makarna ve biraz da marul salatası. Bu durumda makarna ana yemek, yarım uskumru da yanında çeşni. Denizde makarna yemek de başka bir buluş. Bu buluşun sahibi tekneciler… Gezginlerin ilgi gösterdiği kıyılarımızdan bir örnek bu. Buna benzer niceleri var. Kuruyan denizlerimizde artık balık yerine, makarna tutulmakta çuval çuval. Zaten gözleme de olmasa memleket aç kalacak! Ülkemize gelenler, başka bir yiyeceğin olmadığını düşünecekler.

        Gezimiz oldukça güzel geçti. Teknede kaldığımız zamanlarda bol bol çay içtik. Söyleştik. Koyların, adaların, kayalıkların tadını çıkarmaya çalıştık. Denizin turkuaz sularından Menteşe dağlarının görkemini izledik. Dağların önemli bir bölümü yeşil. Özellikle yüksek yerler çırılçıplak. Akşam olmadan geri döndük. İskeleye yanaştı tekne, biz de indik. Çok geçmeden gelen midibüsümüze bindik. Mutlu, sevinçli geçen bir günün ardından doğayı izleyerek otele döndük. Burada inmeden önce Yardımcı ailesiyle vedalaştık. Onlar, arabada kaldılar. Çünkü daha gidecek yolları var.

        Akşam yemeğinden önce kısıtlı bir zamanda havuza girdik. Daha sonra yemeğe gittik. Babadağ’ın üstüne konmuş şişkin ay, dün akşama göre daha da büyümüş. Gecemiz, ay ışığının tılsımıyla arınmakta her türlü kötülükten. Ay ışığıyla aydınlanmış gecenin koynuna girmenin zamanı çoktan geldi. Biz de öyle yaptık.

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       28 Temmuz 2022

       

 

 

       

2 yorum:

  1. Turizmin belki özeti "standart eksikliği"...Tekneci, otelci fark etmiyor. Amaç tek: Daha çok kelle...

    YanıtlaSil
  2. Umarım bu şansı yakalarız. Gezerken aynı zamanda bir yazı kaleme alabilmenin temelini atabilmek çok özel gözlemcilik. Yüreğinize sağlık Hocam

    YanıtlaSil