11 Temmuz Pazartesi… Babadağ’ın esintileriyle serin bir gecenin
sabahı… Babadağ, ak ipliklerle donanmış kocaman bir ışık demeti. Öte yanda
Mendos büyük bir ağır başlılık içinde... Güneş ışıkları, ona yandan vurmakta.
Dağın yamaçlarında gölgeli ışımalar. Babadağ, kocaman bir kartalsa Mendos da çevresine
egemen olmuş geniş yeleli bir aslan.
Babadağ ve Mendos, güneyden kuzeye adeta Fethiye’yi kuşatmış
durumda. Eskiçağ savaşçılarının görkemi, gururu, kararlılığı var üstlerinde. Bin
bir güzelliği ve bereketi saklayan toprakları, denizi, onlarca koyu, körfezi,
küçük adaları, gizemli zeytinleri koruması altına almış iki dağ. Ölüdeniz,
Babadağ’ın eteği boyunca uzanmış, onun gücüne sığınmış öksüz bir yavru gibi. Fethiye
ise dağların eteklerine yayılmış özgüvenli bir gelin.
Odamızda sessizlik egemen... Sessizlik içinde güneşin
doğuşunu, dağları izlemek insana eşsiz bir erinç vermekte. Esintiyle serinleyen
beden, sağlık bulmakta. Sağlık bulan bedendeki tin de dinginleşmekte.
Kötümserlikten kurtulup iyimser duygu ve düşünceler kaplamakta insan tinini. Serin
sabahın verdiği yaşam erkesi, insanı özgürleştirip güçlendirmekte. Serin bir
esintinin ve sessizliğin verdiği yaşama gücü kolay kolay her zaman bulunmaz. Bu
nedenle değerini bilip tadını çıkarmak gerek böyle bir sabahın.
Kahvaltı salonunda arı gibi çalışan gençleri gördükçe insanın
gönlü coşmakta. Yel gibi gelip yel gibi gitmekteler. Tükenmez bir yaşam erkesi,
onları sürekli devindirmekte. Gözlerinde, yüzlerinde yorgunluğun belirtisi yok!
Bugün havuza erken girdik. Gün boyu sürdü havuz keyfimiz. Ben, kitap okudum uzun süre. Kitapla ilgili notlar aldığımdan uzanaktan kalkıp havuza yakın bir masaya yerleştim.
İki yabancı uyruklu kadın, sabahtan başlayıp ikindiye dek
alkollü içki içtiler. Sonrasında uzanaklarda uyuyakaldılar. Akşam yemeği
saatinde uyanmadılar. Yemek saati geçmek üzere. Eşim, onları uyandırmamı
söyledi aç kalmasınlar diye. “Hayır…” dedim “Kaçırsınlar akşam yemeğini de
içmesini öğrensinler. Beleş bulunca fıçıyla içmesinler bir daha. Yemeğe on beş
dakika kala biri uyandı, sonra zaman geçirmeden gelip yemeklerini aldılar
şaşkınca.
Akşamı nasıl ettiğimizi anlamadık. Havuzdan sonra duş alıp
çarşıya çıktık. Biraz gezindik. Çok az alışveriş edip otele döndük. Döndüğümüzde
yemek saati gelmiş, neredeyse herkes yerlerini almıştı. Biz de boş bir masaya
yerleştik. Masamızdan Babadağ’ın doruğu görünmekte. Doruğunda bir akşam alacası…
Arkasından hafif bir ışık sızmakta yukarı doğru. Büyük bir el, büyükçe bir el
fenerini dağın ardına tutuyormuş gibi görünmekte ulu doruk. Kimi zaman da
saçları apak olmuş bir deve benzetilmekte. Devin başı dik, gözleri yukarda.
Sürekli gökyüzünün derinliklerinde bir şeyler arıyormuş gibi. Denizin
uğultusunu, yelin kuru yapraklarda çıkardığı hışırtıyı işitmek için kulak
kesilmiş her yana. Kolunun biri Belcekız’da, diğeri Mendos’un belinde halay
çekiyormuş gibi. Ayakları yedi kat yerin dibinde.
Yemek sonrası dinlenmedeyiz. Babadağ’a bakıp düşlemler
içindeyim. Akşam alacası yitmeye başladı. Aydınlık, karanlığa yengi sağladı.
Işık çoğaldı yavaşça. Ayın yüzü göründü büyükçe bir tırnak ucu gibi. Apak bir
tırnak ucu. İlk dördün sona erdi. Şişkin ay, dolunaya dönüşmekte. İki gün sonra
13 Temmuz’da dolunay apaydınlık, ışıl ışıl görünecek.
Ay yükseldi, yükseldi büyük bir ışıldak gibi aydınlatmakta dağın
her yanını. Gece, ay ışığıyla yıkanmakta. Gökyüzü aydınlık bir boşluğa dönüştü
birden. Ayın ilk çıktığındaki turuncu biçimini ve ardından sarıya dönmesini ne
yazık ki göremedik. Çünkü bu renkler, dağın ardındayken olup bitti. Apak ayı
birden görmek bir başka güzel… Ay yükseldikçe toprak daha çok aydınlanmakta.
Gökyüzü ışığa bürünmekte.
Gece ilerledikçe taşıt gürültüleri azalmakta. Otelin
konukları yavaş yavaş odalarına çekilmekte. Bu tenhalık, sessizliğe gömüyor her
yanı. Sessizlikle ay ışığı birleşince doyumsuz bir gece ortaya çıkmakta. Uzun
süre bu güzelliği yaşıyorum. Bu doyumsuz, eşsiz geceyi her zaman, her yerde
bulamam. Bu nedenle tadını çıkarmam gerek sonuna dek. Bu, uyumadan düş görmek
gibi… Böylesi bir düşü kim görmek istemez ki…
Sabahleyin erkenci olmak zorundayız. Çünkü tekne turuna
gideceğiz. Koyları, serin suları keşfe çıkacağız. Suyun taşıyıcılığında farklı yerlere ulaşacağız.
Düşlerle bezenmiş geceyi, uzun süre
yaşadıktan sonra geç sayılabilecek bir saatte yatağımıza girdik. Doğanın
çağrısına uyup derin bir uykuya daldık mutlulukla…
Adil Hacıömeroğlu
27 Temmuz 2022
İşte bu detayları görebilmek yaşayabilmek önemli bu da elbette yazar şair olmanın ayrıcalığı.
YanıtlaSilDUYGUSAL ŞAİR
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
İyi dinlenmeler. Tatiliniz gönlünüzce geçsin. İyi gözlemler. Yazınızı beğendim. Sağlıkla kalın.
YanıtlaSil