Otelimizin bulunduğu mahallenin adı Kadriye. Öteden beri
kadın adlarının verildiği yerler ilgimi çeker. Bu adlarda bir doğurganlık,
analık, çoğalma, üreme anlamı var. Buralarda insan ister istemez bir anne
şefkati duyar.
Ülkemizin birçok yerinde kadın adlarını taşıyan yerleşim
yerleri bulunmakta. Bu da halkımızın kadınlara ve analara verdiği önemi,
gösterdiği saygıyı belirtir.
İlk gün gittiğimiz kumsalın adı da Kadriye. Önüme gelene
soruyorum: “Buraya adını veren Kadriye kim? Neden buraya Kadriye adı verildi?” Taksicisine,
minibüsçüsüne, esnafına, garsonuna, aşçısına… Doğru dürüst bir yanıt yok!
Yanıtların çoğu uydurma, kafadan atma. “Bilmiyor.” demesinler diye yanıtlıyorlar
beni.
Üzülerek söyleyeyim ülkemizin neresine giderseniz gidin,
orada yaşayanların çoğu bulundukları yerin tarihini bilmiyorlar. Doğal
güzellikler, kültürel değerler ve tarihsel yapıtlar hakkında ayrıntılı bilgiyi
geçtim, kulak dolgunluğu sayabileceğimiz bilgiye bile sahip değiller. Bu hem
okullarımızda hem de ailede verilen eğitimin yetersizliğini göstermekte. Demek
ki insanımız, günlük söyleşilerinde yöreleriyle ilgili bilgileri konuşmak
yerine başka şeyler konuşmaktalar. Bu nedenle de yöresel bilgiler kuşaktan
kuşağa, komşudan komşuya, kulaktan kulağa, dilden dile, aileden aileye yayılamıyor.
Ayrıca insanımızın merak duygusu giderek yok olmakta. Bunda en önemli etken, genelağın
ve medyanın insanımızı tutsaklaştırması. Bu alanların egemenleri kullanıcıların
istediğini değil, kendi istediklerini öğretmekteler. Bu da bilgiyi sınırlamakta,
merak duygusunu çoraklaştırmakta.
Kadriye Mahallesinin adını öğrenmek için önce genelağda bir
araştırma yaptım. Kısa bilgiler var. Bu bilgileri doğrulamak için Mahallenin Muhtarı
Süleyman Çalışkan’ı aradım. Bilgileri doğrulattım ona. Sayın Çalışkan’la uzunca
bir söyleşi de bulunduk. Ondan yeni şeyler de öğrendim. Bir harf değil, birden
çok harf öğretti bana.
Kadriye Mahallesinin halkını oluşturanların çoğu, Girit
Muhacirleri. Girit, Osmanlı Devletinden ayrılınca bağlanınca kıyıma uğrayan
soydaşlarımız doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmak zorun kalmışlar.
Anavatana sığınmışlar. Buraya gelip yerleşenler Girit’in en büyük kenti,
Kandiye’den göç etmişler. Buranın ilk adı, Akkınlar imiş. Köy statüsündeki
buranın adı, 16 Kasım 1992’de değiştirilerek Kadriye olmuş ve belediye
yapılmış.
Kadriye mi nereden geliyor. Kandiye’den kaynaklanarak Kadriye
denmiş. Bir kadın adına dönüşmüş Kandiye. Ne kadar güzel değil mi?
Hazır aramışken Muhtar Süleyman Bey’e kumsalda kurumakta olan
armut ağacını sordum. Ben, onun susuzluk nedeniyle kuruduğunu sanmıştım.
Muhtarımız “Radyasyonu ilk haber veren ağaç, armuttur.” dedi. Bir yerde
radyasyon düzeyi artınca ilk olarak armutlar tepki verirmiş buna. Önce meyve
vermezlermiş. Verseler bile olgunlaşmazmış meyveler. Sonra da ağacın bedeni
kurumaya başlarmış. Ne güzel bir bilgi bu. Muhtar Süleymanların yüzünden
umutluyuz ülkemiz için. İşini iyi yapan, çevresine duyarlı insanlar var az da
olsa aramızda. Bu durum umut verici.
Bir daha Serik-Kadriye’ye gidersem bu bilgileri anlatacağım
rastladıklarıma. Özellikle de Kadriye adının nereden geldiğini.
Öğrenmenin sonu yok! Biz de öğreneceğiz ömrümüz yettikçe.
Adil Hacıömeroğlu
19
Temmuz 2022
Adil bey, tatildeki anılarınızı sanki oradaymışım gibi hissederek, bir solukta okudum. Doğu kökenli turistleri, ırkçı tavırları (ki tavrın son yıllarda ülkemize yığılarak sayıları milyonları bulan göçmenler ile topraklarımızın ve vatandaşlığın satıldığı zengin Araplara karşı bir tutum olduğunu düşünüyorum.) halkla ilişkiler görevlisi Hande hanımı, Kandiye’den Kadriye’ye çevrilen yerleşim yerini, taksi ile midibüs şoförlerini okurken ben de oradaydım. Ancak patlarcasına yemek yiyenleri okuduğumda gözlerimin önüne gelen manzara hiç hoşuma gitmedi. İrkildim ve kendime geldim. Dur dedim kendime dur ve sakin ol. Onlar burda değil.
YanıtlaSilBu açlık korkusu, saldırganlık iğrenç ve maalesef her yerde. Bazen uzak illere turlarla gidiyoruz. Otellerdeki kahvaltı salonunda gördüklerimi inanın kabus sanıyorum. “Bedava sinek baldan tatlı”yı görüyorum onlarda.😟
Adil bey, siz hep yazın, biz hep okuyalım. Daha nice gezmeleriniz olsun. Eşinize ve Atacan’a sevgilerle…
Yine isim yazmayı unutmuşum.
SilŞükran Balekoğlu Yamak
😯 Şaşkınlığım armut ağacı için. Bilmiyordum. Muhtarımız yalnız size değil bana da çok harf öğretti. Yazıyı içim burkularak okurken sonu çok çok çok güzel oldu. Kaleminize sağlık Hocam.
YanıtlaSilGüzel bilgiler ediniyorum. Sizi okumak önemli. Bahçemiz de çeşit çeşit armut ağacı vardı. (beton hırsı galip gelmeden önce). Güze meyvelerini yemiştik. Demek ki radyasyonu yerde yaşamışız.
YanıtlaSil