Bugün
çiftçiler günü… Ekmeğimizin, aşımızın üç öğün soframıza gelmesini sağlayan
çiftçilerimizin günü… Yaz kış, güz bahar, sıcak soğuk, yağmur çamur demeden çalışıp
üreten elleri öpülesi çiftçilerin günüdür bugün. Geçimini harcadığı kutsal
emeğiyle, akıttığı alınteriyle, çoluk çocuk çalışıp üreterek sağlayan çiftçinin
günü bugün… Gece gündüz demeden sürekli üretmeyi düşünen toprak insanlarının
günü kutlu olsun.
Ülkemizi,
dünyada: fındık, kiraz, kayısıda birinci; bal, elma, kavun, karpuzda ikinci; şeftali,
nektarin, zeytinyağında üçüncü; ceviz, soğan, mercimekte dördüncü; erikte beşinci;
üzümde altıncı; peynir ve küçükbaş hayvan sayısında yedinci; kümes hayvanı
sayısında dokuzuncu; buğday, yumurtada onuncu; bakliyatta yirminci sıraya
yükselten çiftçilerimizi kutlamak gerek. Ancak çiftçilerimizin emeklerinin karşılıklarını
alamadıklarını da özellikle belirtmeliyim.
Atatürk:
“Köylü milletin efendisidir.” diyerek Türk çiftçisini onurlandırmış, ona saygı
göstermiş, onun hak ettiği değeri vermiştir. Yurdumuz tehlikeye düştüğünde en
önde koşarak canını vermek için koşan köylülerimiz değil mi? Demek ki çiftçimiz
yalnızca alınterini değil, kanını da kutsal yurt toprağına akıtmakta yüz
yıllardır. Şimdi de sırası gelince yurdu için canını vermeye hazırdır Türk
çiftçisi. Bunun için ulusun efendiliğine
yaraşır görülmüştür Büyük Önder tarafından.
Dün,
Odhan Yüksel’le uzun uzun konuştuk tarım üretimi üstüne telefonda. Dr. Yüksel: “Dünyada
en ön sıralarda tarım üretimimiz olmasına karşın, neden ülkemizde yiyecek ve
içecek bu denli pahalı?” sorusunu sordu. Birlikte konuşup tartışarak sorunun yanıtını
birlikte verdik. Ne yazık ki ülkemizde piyasaya egemen olan komisyoncular, tekelleşmiş
marketler üreticiyi de tüketiciyi de açıkça soymakta. Devletçilikten vazgeçip serbest
piyasa sitemini yeğleyen siyasetçiler, bu soygunun başlıca sorumlusu. Üreticiyle
tüketici arasında pazarlama ve alım satım konusunda doğrudan bir bağ yok!
Üretici
ve tüketici kooperatifleri tarihe karıştı çoktan. Üretici, malını doğrudan
pazara götürüp tüketiciyle buluşamıyor. Tüketicinin üreticiye ulaşma olanağı
neredeyse hiç yok! Her türlü tarım ürününün ederi serbest piyasa komisyoncularınca
belirlenmekte. Bazı ürünlerde hükümet, taban ederi açıklasa da bu sözde
kalmakta. Devletin alımlarının düştüğü, özelleşmelerin yaygınlaştığı piyasa
koşullarında üreticinin de tüketicinin de soyulmaması olanaksız. Üreticiden
tüketiciye uzanan pazarlama ağında vahşi kapitalizmin tüm acımasızlığını
duyumsamak olanaklı.
Serbest
piyasa sisteminin soygunu bankacılık alanında da sürmekte. Emeğinin karşılığını
alamayan çiftçi, çoğu yabancı olan bankalardan kredi almakta. Yüksek üremli bu
paraları zamanında geri ödeyemiyor. Ödeyemeyince de toprağına, malına el
konuyor. Ne yazık ki çiftçimiz, devlet eliyle bankalara da soyduruluyor.
Böylece çoğu yabancı olan banklar, bu paraları yurtdışına götürüyor. Çiftçimizin
emeği, alınteri emperyalist ülkelere akıtılmakta bankalar aracılığıyla.
Bazı
kişiler, ülkemizde üretim yapılmadığını söyleseler de Türk çiftçisi üretiyor,
hem de dünya ölçülerinin üstünde. Ne yazık ki bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olup düşünsel kirlilik yaratanlar çok! Bu yeterli mi? Doğaldır ki hayır! Tarım
ve hayvancılık üretimindeki sorunlar giderildiğinde üretimimiz birkaç katına
çıkar.
Yalnızca
tarımda mı üretiyor ülkemiz? Tabi ki hayır… Sanayide de üretmekte ülkemiz. Sanayideki
sorunlarımız da üç aşağı beş yukarı tarımla aynı. Her alanda olduğu gibi sanayide
de hem üretici hem de tüketici devletini aramakta. Devletçiliğin olmadığı yerde
vahşi kapitalizmin soygun düzeni yaşanır. Bu soygun düzenine son vermenin
zamanı geldi de geçiyor. Bu da Atatürk’ün halkçı-devletçi sisteminin
uygulanmasıyla olur. Kurtuluş için önümüzde başka seçenek yok!
Adil
Hacıömeroğlu
14
Mayıs 2024
“Dünya Çiftçiler Günü🌾🌾🌾
YanıtlaSilToprak sağlıklı tohuma... 🍂
Tohum kucaklaşacağı toprağa hasret...😥
Uçsuz bucaksız çorak topraklar görmek yerine boy boy başakların kaplayacağı alanlarda boy boy binalar görmek beni çok üzüyor...😥
“ Köylü milletin efendisidir””,
“Ekonominin temeli tarımdır...” diyen ve köylüsünü destekleyen Atam...🇹🇷🌱
Tahıl ambarlarımızın zenginliği ve ihraç edilen binbir çeşit meyve, sebzenin karşısında kıraçlaşan, çoraklaşan toprak...!!!🍂
Çocukken okullartatilken..
Ekinler olgunlaştığında harman kaldırılırdı... Kışlık unumuz, bulgurumuz hazırlanırdı...
Bostan tarlalarında yediğimiz kavun ve karpuz şimdi yediğimiz tatlara hiç benzemiyor..!
Bağ bozumu kaynayan mis kokulu pekmez...
Uçsuz bucaksız ekin tarlası görmek beni çok mutlu ederdi....
Ekinleri okşarken, burnuma yağmur sonrası çocukluğumdan anımsadığım ekinlerin kokusu bereketi ile ruhumu sardı...🌻
Ne büyük şansmış meğer...
Tarım ambarı ülkemin bereketli günlerini görmüş olmak.Fulya Kırımoğlu
Devletçi olmamak demek üreticiyi bir anlamda korumasız bırakmak demektir. Ulus devletin tarihsel rolü üreticiyi korumak üzerine inşa edilmiştir. Bunu da unutmayalım. Saygılarımla
YanıtlaSil