İsabey
Kasabasının belediye alanından yukarıya, Çökelez Dağı eteklerine doğru yönünüzü
döndüğünüzde iki yol çıkar karşınıza. Sırtınızı Baklan Ovasına verip sağ yandan
yukarı, Demirler Mahallesine doğru gittiğinizde solunuzda köy odasını
görürdünüz eskiden. Burada kimi zaman kasaba halkı yarenlik ederdi. İşin gücün
olmadığı kış aylarında buraya gelip soba başında hem ısınıp hem de söyleşirdi komşular.
Söyleşi
deyip de geçmemek gerek. Bu söyleşilerde düşünce alışverişi yapılır, bilmeyenler
bilenlerden öğrenirdi. Köy odaları, halkın karşılıklı öğrenme yerleriydi.
İletişim ve ulaşımın gelişmediği dönemlerde dünyada, ülkede, çevre yerleşim
yerlerinde olup bitenler öğrenilirdi. Buranın bu yönüyle bir haberleşme merkezi
olduğunu söyleyebiliriz. Muhtar tarafından devletin bazı kararları, istekler burada
bildirilirdi kasaba halkına.
Köy
odasında, kasabanın önemli sorunlarını görüşmek için toplanılırdı. Bu sorunlar
tartışılır ve katılanların onayıyla ortak kararlar alınırdı.
Yılın
nerdeyse on ayı durmadan çalışan bir halkın birkaç ay burada görüşüp danışması,
söyleşmesi çok görülmemeli. İş güç zamanı da buraya gelirdi kasabalılar seyrek
de olsa bir dostu, bir yareni, bir komşuyu görmek için. Amaç, bir insan yüzü
görmek ve onun sesini işitmekti. Çünkü insan olmadan tek başına yaşanmaz. Beşikten
mezara dek insan, insana gerek. Köy odaları aynı zamanda imecelerin, yardımlaşmaların,
dayanışma girişimlerinin örgütlendiği yerlerdir.
İsabey’deki
köy odası aynı zamanda bir konukeviydi. Kasabaya dışarıdan gelen hallaç,
demirci, kalaycı, tırpancı ya da özellikle onarım işi yapan bazı ustaların gecelediği
yerdi burası. Bu ustalar, yılın belli zamanlarında gelip işlerini yaparlardı. Halkın
işleri böylece kolaylaşırdı.
Konuklarla
söyleşmek ise farklı bir zevkti. Çünkü onlar gezgin oldukları için köyden köye,
kasabadan kasabaya giderlerdi. Bu gezginlikleri, onlara haber kaynağı unvanı
kazandırmıştı. Birçok haber, değişiklik, yenilik, gelişme onlardan öğrenilirdi.
Belediyenin
önündeki geniş alanın solundan yukarı, Derepınar’a doğru yürüdüğünüzde hemen
sağ yanınızda yağhaneyi görürdünüz. Eskiden ülkemizin tam bağımsızlığı söz
konusu olduğundan başka bir ülke topraklarımıza neyi yetiştirip
yetiştirmeyeceğimize karar veremezdi. Köylümüz istediği ürünü ekip biçerdi. İşte,
bu özgür dönemlerde Baklan Ovası’nın önemli ürünlerinden biri de haşhaştı. Haşhaşlar
tarlada kurumadan sütü, yani afyonu, kozalaklar kesilerek alınırdı. Bu, değerli
ürün satılırdı devletin denetiminde.
Haşhaşlar
kuruduğunda kozalaklar toplanıp kasabaya getirilirdi. Kozalağı salladığınızda “haş”
diye bir ses çıkar. Bu sallama işini hızlı ve kesintisiz olarak yaptığınızda bu
sesi peş peşe işitirsiniz. “Haşhaş” sözcüğü dilimize Arapçadan gelmiş olsa da kozalaklarda
çıkan bu sesin sözcüğün oluşumunda etkili olduğunu düşünebiliriz. Yani bu,
aslında yansımadan oluşan bir sözcük.
Kozalaklar
kırılır, içindeki küçük tohum topları torbalara doldurulup yağhaneye getirilirdi.
Yağhanede haşhaşlar sıkılıp yağları çıkarılırdı. Haşhaş yağı bölgenin önemli
bir lezzeti. Benim en sevdiğim ise sıcak yufkaya sürülerek yapılan dürüm. Bu
lezzeti hiçbir zaman unutamam. Haşhaşlı çörekler, önemli bir yiyecek.
Haşhaş
kozalaklarının dışı ve sapları yakacak olarak kullanılırdı. Bunların odlarıyla
kim bilir ne denli lezzetli yemekler pişirilmiştir?
Haşhaş,
ülkemizin önemli bir ürünü ve değerli bir geçim kaynağı. Haşhaştan yapılan her türlü
yiyecek damaklara bayram yaptırır. Bu nedenle Afyon’a yolum düştüğünde haşhaştan
yapılan her türlü yiyeceği almaya zorunluymuşum gibi gelir bana. Burada harcamanın
ölçüsünü kaçırırım. Bunun da nedeni haşhaştır.
Ülkemizde
haşhaş ekimi 1970’li yıllarda ABD’nin isteğiyle yasaklandı. Köy ve kasabalarda
bulunan onlarca yağhane de işlevi bittiğinden işlemez oldu. Çok geçmeden
Başbakan Bülent Ecevit, ABD’nin tüm baskılarına göğüs gererek ekonomik değeri
yüksek bu güzel ürünün yeniden ekimini sağladı.
İsabey’deki
köy odası da yağhane de zamana, teknolojik gelişmelere yenildi. Artık
yerlerinde yeller esmekte. Toplumsal yaşamımızda önemli işlevleri olmuş bu tür
yerlerin simgesel de olsa yaşatılması en büyük dileğimiz. Bu yolla hem
tarihimize hem de yaşam kültürümüze büyük bir hizmet yaparız.
Adil
Hacıömeroğlu
20
Mayıs 2024
Adil bey Serdar’lar mahallesinde iki köy odası vardı. Yukarı mahallede bizim Sülale olan Hafızeminlerden Bir dönem İsabey köyünün muhtarı Ali dedemiz yaptırmış.Ayrıca komşumuz olan teyzemin eşi Ahmet Sepetçinin yağ damı vardı ve demirler mahallesinden bazı kişilerin buraya gelirdi. Haşşaşın yağı kadar küspedide yararlıydı. çoçukke sıcak küspeyide yemek çok güzeldi.
YanıtlaSilMerhaba! Adınızı yazarsanız sevinirim.
SilBir çok köylerde de köy kıraathanesi var. Çoğu hala sürdürülebilirliğini koruyor. Bayramlaşmalar burada toplanarak yapılıyor, alınacak kararlar burada istişare ediliyor. Ne güzel geleneklerimiz var aslında ancak bir çoğu uygulamasını yitirdi yazık ki. Köylerde doğanlar da artık üniversite hayatından sonra büyük şehirlerde yaşamayı yeğliyor. Zaman ilerledikçe de köy ahalisi azalıp bu tür gelenekler de devamlılığını kaybediyor yavaş yavaş. Benim köyümde de harman vardı. Orada toplanılırdı. Erkekler toplandığında kadınlar çay ve çayın yanında ikramlık hazırlayıp çocuklarla gönderirlerdi. Bazen kadınlar toplanırdı orada. Çocukluğumun güzel tablolarındandır o görüntü. Kaleminiz var olsun Adil bey. Sayenizde çocukluğuma seyahat ettim 😊😊👏👏 Nilgün Baş
YanıtlaSil