Dün
yazdığım “Osmanlının İlk Dış Borcu ve İflası” başlıklı yazımda, Osmanlı
Devleti’nin 1881’de iflas ettiğini açıkladığını söyledim. Alacaklı batılı
ülkelerin alacaklarını ödemek için Padişah II. Abdülhamit tarafından Duyunu
Umumiye İdaresinin kurulduğunu ve bu kurum aracılığıyla emperyalist tefecilerin
Osmanlının gelirlerine el koyduklarını yazmıştım. Buna bağlı olarak kurulan bir
kurum da Reji İdaresi…
Halkın
“Reji İdaresi” dediği şirketin tam adı, Memalik-i Şahane Duhanları Müşterekül Menfaa
Reji Şirketi… Kısa adı ise Tütün Rejisi… Reji; Osmanlı Devleti, Duyunu Umumiye ve
üç bankacılık grubunun uzun tartışmalar sonunda yabancı sermaye ile 27 Mayıs
1883 tarihinde kurulan bir şirket. Tütün ticareti tamamen bu şirkete verildi. Bunun
yanı sıra tuz ve alkollü içkiler de üretici tarafından Reji’ye verilmek
zorundaydı. Bundan da anlaşılacağı gibi kimilerinin yere göğe sığdıramadıkları
II: Abdülhamit döneminde Osmanlının dışarıya sattığı en önemli ürünlerden biri
alkollü içkiler. Şirketin kurucu sermaye kaynağı; Almanya, Avusturya, Fransa ve
İngiltere… Her sermaye grubunun asıl sahibi ya da ortağı ise Rothschild ailesi…
Zamanın padişahını Yahudi karşıtı gibi gösterenlerin bu ayrıntıya dikkat
etmeleri gerek.
Duyunu
Umumiyenin kurulmasıyla Osmanlının vergilerini devletin memurları değil,
alacaklı ülkelerin memurları toplamaya başladı. Bu iş için görevlendirilenler
de Reji memurları… Bir devlet düşünün ki kendi vergisini yabancıların
yönetiminden olan bir şirket topluyor. Bu şirket, kendi silahlı gücünü de
oluşturdu. Bunlara “kolcu” denirdi. Kolcular, silahlı bir güçtü. Sayıları yirmi
bini aşkındı. Çiftçi, kendisi içmek için bir tutam tütünü evinde
bulunduramazdı. Yakalandığında ağır cezalar alırdı. Reji tütünü, üreticinin
elinden yok pahasına alırdı. Osmanlı yönetimi, kendi köylüsünü açık bir biçimde
yabacı sermayedarların soymasına izin vermişti Reji aracılığıyla. Tuzlalarda
neredeyse boğaz tokluğuna çalıştırılırdı Türk köylüsü. Bu nedenle köylü
emeğinin karşılığını almak için kaçakçılığa başvurmaktaydı. Özellikle Ege
Bölgesindeki tütün üreticileri Yunanistan’ın egemenliği altındaki adalara ürünlerine
daha yüksek ederle satmaya çalışırdı. Ayrıca Anadolu ve Rumeli vilayetlerinin
çoğunda tütün, tuz, alkollü içki ve kahve kaçakçılığı söz konusuydu.
Reji’nin
silahlı kolcuları; evinde içmek için bir tutam tütün, bir şişe içki, bir içimlik
kahve ya da kavurma yapmak için bir avuç tuz bulunduran köylümüzü kaçakçılık
yaptığı gerekçesiyle öldüresiye döverlerdi. Kaçakçılık yaptığı düşünülen birçok
Türk köylüsü kolcuların kurşunlarıyla can vermiştir. Kaçakçıların öldürdüğü
kolcular da söz konusu. Kolcuların halka yaptığı haksızlıklar, baskılar, eziyetler
türkülerimize de yansıdı. Kolcuların en iyi anlatıldığı türkü ise Muğla-Bodrum yöresinde
söylenegelen Çökertme Zeybeğidir.
Devlet
egemenliğinin en önemli göstergesi vergi toplaması ve silahlı gücünün
olmasıdır. II. Abdülhamit, vergi toplama işini emperyalistlere veriyor.
Devletin yasal olarak kurduğu asker ve polis örgütü varken başka bir gücün,
özellikle de yabancıların denetimindeki bir kurumun silahlı güç oluşturması devletin
egemenliğini başkalarıyla paylaşılmasıdır. Vergi toplamanın yabancı bir kuruma
verilmesi devlet egemenliğinin devri değil de nedir?
II.
Abdülhamit, vergi toplama ve silahlı güç bulundurma ayrıcalığı tanıdığı
uluslararası kuruluşun arkasındaki güç ünlü Yahudi ailesi Rothschildler… Bazı
kişilerin ve siyasal görüşlerin Rothschildlerle devlet egemenliğini paylaşan
bir padişahı, milli bir lider olarak parlatılıp pazarlanması ilginçtir. Uluslararası
sermayeye boyun eğen ve onun dediklerini yapan birinden milli lider olur mu?
Tütün
Rejisi,1929’a dek sözleşmesi olmasına karşın 26 Şubat 1925’te lağvedildi. 1
Mart 1925’te Fransızlardan devletçe satın alındı. Böylece Reji’nin tüm
yükümlülüklerini devlet üstlendi. Ardından çıkarılan yasalarla TEKEL kuruldu. Böylece
birçok alanda olduğu gibi tütün de millileştirildi. Emperyalistlerin elinden bin
bir güçlükle alınan TEKEL ne yazık ki yıllar sonra özelleştirme adı altında
emperyalistlere beş paraya satıldı. II. Abdülhamit’in ardılları bu milli
kuruluşumuzu tıpkı örnek aldıkları padişah gibi emperyalistlerin elinde eritip
tükettiler.
Kimileri
Osmanlı Devleti’nin cumhuriyetin kuruluşuyla yıkıldığını söylemekteler
bilgisizce ve hiçbir dayanakları olmadan. Silahlı güç bulundurma ve vergi
toplama hakkını yabancılarla paylaşan bir devletin egemenliğinden,
bağımsızlığından söz edilebilir mi ki Cumhuriyet kurucularınca yıkılsın. Zaten
İstanbul yönetimi, Mondros ve Sevr anlaşmalarına imza atarak yönettikleri
devleti kendi elleriyle yıkmadılar mı?
Not:
Yukarıdaki yazıyı tamamlayıcı olmaları nedeniyle aşağıdaki yazılarımı okumakta
yarar var.
1. OSMANLININ
İLK DIŞ BORCU VE İFLASI https://adiladalet.blogspot.com/2024/05/osmanlinin-ilk-dis-borcu-ve-iflasi.html
2. ABD
MÜSLÜMAN MI YOKSA? https://adiladalet.blogspot.com/2012/05/abd-musluman-mi-yoksa.html
3. II.
ABDÜLHAMİT HİÇ TOPRAK KAYBETMEDİ Mİ? https://adiladalet.blogspot.com/2012/10/ii-abdulhamit-hic-toprak-kaybetmedi-mi.html
4. DENGE
POLİTİKASI https://adiladalet.blogspot.com/2022/03/denge-politikasi.html
Adil
Hacıömeroğlu
8
Mayıs 2024
Çok önem arz eden çoğunu bildiğim ve yeni gördüklerimle bilglerimi tazelemiş ve öğrenmişolduklarımla güzel tesbitler güzel tespitler. Emeğiğinize sağlık kaleminize kuvvet olsun..
YanıtlaSil