TARİHİN EN BÜYÜK KUŞAK ÇATIŞMASI


Ulusal varlığımızın başlangıcından bugüne dek yaşadığımız süreç içinde en büyük kuşak çatışmasıyla karşı karşıyayız. En son bu durum, ünlü bir mankenin on beş yaşındaki kızıyla yaşadığı olayla gündeme geldi. Sanmayın ki bu, yalnızca manken ve ailesine özgü tekil bir olay. Her gün binlerce ailede benzer çatışmalar yaşanmakta çocukla anne ve babalar arasında.

Hangi toplum olursa olsun kesinlikle kuşak çatışmaları yaşanır. Zaten kuşaklar arası çatışma olmadığında toplum da uygarlık da ilerleyemez. Her alandaki ilerleme ve olumlu yöndeki değişimler, toplumun kendi içindeki çelişkilerin çözümüyle olur. Bu çelişkiler de genellikle kuşaklar arasında görülür. Eski kuşakların, gençler için yoldan çıktıklarını söylemeleri tarih boyunca işitilmiştir. Bu da yakınılacak bir konu değil, tarihsel süreç içinde toplumlarda görülmesi gereken bir durum. Bu konuyu diyalektik bir düşünce yöntemiyle açıklarsak karşıtların birliği ilkesinin zorunluluğu olduğunu söyleyebiliriz.

Neden tarihimizin en büyük kuşak çatışması? İnternetin yaşamımızın orta yerinde olması, sosyal medyanın toplumların gidişini, düşünüşünü, karar verişini doğrudan etkilemesi, sosyal medya ve diğer internete bağlı araçlarla insanların yönlendirilmesi bu kuşak çatışmasının ne denli derin olduğunun önemli bir göstergesi.

Çocukların ve gençlerin yüzde doksanının elinde telefon var gün boyunca. Sürekli gözleri telefonda. Yolda yürürken önlerine bile bakmıyorlar. Çevrelerinde ne olup bittiğinin farkında bile değiller. Ekranda gördüklerinin dışında hiçbir şeye ilgileri yok sayılır. Yemeğe oturduklarında gözleri yine ekrana kilitli. Ne yediklerini bildiklerini de sanmıyorum. Bu nedenle daha çok ekmek içine konan yiyecekleri yeğlemekteler. Sulu yemek yeme alışkanlıkları yok neredeyse. Geleneksel Türk yemekleri, ekran bağımlılığı yüzünden tarihe karışabilir.

Çocuklar ve gençler, eve geldiklerinde kimseyle konuşmamaktalar neredeyse. Gözleri ekranda hep… Bu gidişle konuşmayı unutacaklar. Kitap okumayı, yazı yazmayı hiç sevmiyorlar. Oyunların içeriklerini anne ve babalar bilmemekte genellikle. Oyun dışında ne yaptıklarından haberi olan anne ve baba çok az. Günümüz anne ve babalarının çoğunda çocuklarına karşı bir ilgi yitimi söz konusu.

Telefon ve tablet, ailelerce denetlenmesi zor bir alan. Çocukların çoğu, gözlerini ayırmadıkları ekranları, aile üyelerinin görmesini istememekteler. Bu gizleme tutumu, çocuk ve gençlerin ekranda büyüklerinin görmemesi gereken bir şey yaptıklarının belirtisi olabilir.

Ne yazık ki çocuk ve gençlerin ekranda oynadıkları oyunlar, izledikleri filmler dünyada bir merkezden yönetilip yönlendirmekte. Bu merkezin de emperyalistlerce oluşturulduğu tartışma götürmez. Oyunlar ve filmlerle çocukların yönlendirilmediği söylenemez. Çocukların aşırı derecede ilgisini çeken film ve oyunlarda küresel algılar oluşturmak söz konusu. Bu yolla onlarda kendi çıkarlarına uygun bir bilinç, düşünce, davranış oluşumu kolaylıkla sağlanabilir. Onları, küçük yaşta düşünsel, davranışsal koşullandırmalarla kendi tarihsel köklerinden, kültürlerinden, dillerinden, en kötüsü de ailelerinden koparmak olanaklı. Emperyalist güçlerin oyunlar ve filmler aracılığıyla bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde çocuklar üzerinden güç devşirmelerinin yolu açılabilir. Bu nedenle zamanla bu konuda Türkiye’de başka ülkeler de ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir.

İşte, çocukların tutsağı olduğu sanal merkezler emperyalistlerce denetlenip yönlendirildiği için bu kuşaklar arası çatışma, tarihimizin en büyüğü ve tehlikelisidir. Bu nedenle ulusal bir sorun olma durumundadır.

Ekran bağımlılığı olan çocukların, gençlerin sevinç, mutluluk, şaşkınlık ve üzüntülerini belirtmeleri değişiklik göstermekte toplumumuzda. Bu durum karşısında yaptıkları el hareketleri, mimikler, kullandıkları sözcükler Amerikalılar gibi.

Ünlü mankenimizin kızıyla yaşadığı kavganın benzerleri çokça yaşanmakta birçok ailede. Bu kavgalar yüzünden çocukla anne ve baba ilişkilerinde büyük kopuşlar yaşanmakta. Bu kopuşları onarmak çok zor. Konu, giderek derinleşip ulusal bir sorun durumuna gelmekte.

Sanal bağımlılığı olan çocuk ve gençlerin en göze çarpan özelliklerinden biri, duygusal tepkilerinin zayıflığı. Anne, baba, kardeş, arkadaş ya da herhangi bir yakını üzüldüğünde, acı çektiğinde çoğu bu konudan etkilenmemekte. Bu duruma karşı duyarsız ve kayıtsız davranmakta. Birçok olaya karşı vurdumduymazlıkları söz konusu. Anne ya da babasıyla tartıştığında geri çekilmiyor asla. Annesi ya da babası bu bağımlılık yüzünden üzüldüğünde umurunda olmuyor. Bunda oyunlardaki sürekli kazanma isteğinin körüklenmesi önemli rol oynamakta. Ne yap et kazan! Çünkü aile üyeleriyle yaptığı tartışmalarda bile kazanması gerek üste çıkarak. Bu nedenle eleştirilere kulak asmamayı bir yengi olarak düşünmekte bağımlı çocuk. Sürekli kazanma isteği, altta kalanın canı çıksın, düşüncesini de egemen kılmakta ona. Yenildiklerinde ya da yitirdiklerinde bunu kabullenmeleri güç oluyor. Bu durum karşısında da hırçınlık baş göstermekte.

Duygusal dünyaları zayıflayan sanal bağımlıların şıpsevdi olmaları da olağan.

Sanal bağımlılık çocukları, gerçekçilikten, doğadan, günlük yaşamdan koparmakta. Bu nedenle günlük yaşamda birçok şeyin değerini bilmemekteler. Doğayla ilişkileri giderek zayıflamakta. Sanal dünyanın bağımlılık yaratan ışıltısı, gerçekçiliğe üstün gelmekte. Bu nedenle gerçekçi davranmak onlar için epeyce zor.

Çocukları sanal bağımlılıktan kurtarmak, yalnızca ailelerin gücüyle olacak bir iş değil. Bu nedenle ülkemizde konuyla ilgili tüm kurum ve kişiler işbirliği yapmalı. Bu önemli sorunu, toplum olarak çözmek zorundayız. Yoksa toplumumuzun geleceği olumsuz yönde umulmadık bir biçimde etkilenir. Çocuklar hepimizin… Ülkemiz de hepimizin… Hepimizin olan şeyleri korumak için hepimizin gücüne gereksinim var.

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  31 Mayıs 2024

3 yorum:

  1. Çocuklar ve gençler taklit ederler bu nedenle de anne babalar çocuklarından sorumludur nerede? ne yapıyorlar? tüm anne babalar için temel olan SORULARdır .Televizyon gençlere başka bir ahlak anlayışı sergiliyor ,yetişkinlerin de geleneksel değerleri bile televizyonla değişebiliyor reklamlardaki her şey toplumu her kesimini özellikle gençleri etkiliyor.Televizyon izlerken ona izin verip vermemek değil,fikir alışverişi yapılabilir.Belgesel ve bilgilendirici programlar izlenebilir. Yemek yerken izlemek ,konuşma ve iletişimi engeller. İnterneti çocukların ortamından çıkarmak mümkün değil.Böyle bir yaklaşım çocukların hayatlarını olumsuz etkileyebilir .Sanal dünyayla birlikte gerçek dünyadan uzaklaştırmaktadır.İnternetihayatın odak noktası haline getirmeden ,yaşamda sosyal ve duygusal ihtiyaçları gerçek dünyadan tatmin etmeye çalışarak odaklı bir şekilde yaşarken ,sanal dünyanın yaşarken sanal dünyanın sağladığı kolaylıklarla da kontrollü şekilde faydalanılabilinir. interneti hayatımızda barındırmak daha işlevsel olacaktır. Özellikle son yıllarda artan durum karşısında yardım aramak için bir uzmana danışmalı ve iyileştirici,adımlar atılmalıdır.Adil Öğretmenim , sağolunuz .✍️👏👏🍀🙏🏻Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  2. Ben; ebeveyn ve çocuklar arasındaki ilişkide; uyum ve iletişim kopukluğundan doğan sorun varsa önce anne babada ararım eksikliği. Ki durumun kökenine inildiğinde kaynak anne ya da babadır. Veyahut her ikisi de. Bahsi geçen mankenin sosyal medya aracılığı ile paylaşımında aynen şu cümleyi kurdu:

    _ Ben kızımı en iyi, en pahalı okullarda okuttum. Ne istiyorsa ama ne istiyorsa aldım, yaptım...

    İşte sorunun kaynağı. O'nu en pahalı okula göndermekle, her istediğini almak ve yapmakla annelik görevini eksiksiz yaptığını düşünen bir anne modeli.

    Çocuğa sorsak belki de en pahalı okula gitmekten, markalı giysilerle dolaşmaktansa;
    _Anne orda burda gezeceğine, arkadaşlarına daha çok vakit harcayacağına, benimle daha çok vakit geçirseydin, elime tablet, telefon tıkıştırmasaydın da benimle oyunlar oynasaydın, birlikte eğlendiğimiz aktiviteler olsaydı, mısırımızı kendimiz patlatıp sinema keyfi yaşasaydık. AVM lere gitmeyip doğa içinde piknik yapsaydık diyecek...

    Çocuğa hiçbir şey vermeyip fabrikada üretilmiş robot muamelesi yapmak ebeveynlerin kusurudur. Körpe bir goncadır çocuk. Sevdikçe, ilgilendikçe, suladıkça şekillenir. Kendi haline bırakılan çocuklarda da özellikle ergenlik dönemi ve sonrası için mutlaka sorunlar zuhur edecektir.
    Ailelerin ortak sorununa değindiğiniz için ayrıca teşekkür ederim. 👏👏

    YanıtlaSil
  3. Ebeveynleri sadece çalışıp eve para getiren metalar haline dönüştürdü sistem, geçinmek hayatın birincil meselesi haline gelince, çocuklar unutuldu.
    Evi geçindirmek, kirayı ödeyebilmek , marketten alışveriş yapabilmek artık babalar için en önemli mesele.
    Ebeveyn asgari geçim şartlarını sağlamanın bile çocuğu ile ilgilenmek olduğunu sanıyor.
    Kimin dediğini bilmiyorum ama ..biri ilk önce ekonomi sonra o toplumun ahlakı bozulur demişti.
    Gençlerin çocukların beynini boşaltan acun ılıcalı gibi yapımcılar bu projenin parçalarıdır.
    Tespitleriniz çok yerinde.

    YanıtlaSil