Başlıktaki
uyarıyı birçok yolun sağa ya da sola dönüşlerinde görürüz. Ancak ne yazık ki
sürücülerin çoğu okuryazar(!) olmadığından bu yazıyı görmez.
En
kötüsü de görür, okur; ancak kendi gücünü yayalara göstermek için yaya geçidine
sürer arabasını. Sürmekle de kalmaz. Sayrı, yaşulu, karnı burnunda yüklü, bebek
arabası süren insanlara camı açıp bağırır bazı sürücüler. “Sallanma, hadi
yürü!” Yürüyemeyenlere hafifçe tampon dokunduranlar da var.
Yalnızca
yukarıda anlattıklarımız mı oluyor? Tabi ki hayır… Yayalar için yeşil ışık
yanıp insanlar, geçitten karşıdan karşıya geçerken bir korna korosu amansız bir
biçimde kulakları sağır eder. Türlü ses ve ritimlerde çalan kornalar;
yürüyenleri korkutma, sindirme, koşturtma amacıyladır. Her sürücü, camı açıp
önündekine taşıta bağırır: “Yürü kardeşim, ne bekliyorsun?”
Yayalara
ters ters bakan sürücüler mi istersiniz? Yoksa direksiyon başında el kol
devinimleriyle söylenenler mi? Hele ki kraldan çok kralcı kesilenlere ne
dersiniz? Kraldan çok kralcı kesilenler iki türlü…
Birinciler,
sürücünün yanında yayılarak oturanlar… Bu kişiler, arabaya binip ayakları
yerden kesilince kendilerini yolların kralı sanmaktalar. Sanki yaşamları
boyunca yollarda hiç yürümemişler… Anasından doğar doğmaz beşik yerine, arabaya
binmiş ve o biniş… Bir daha hiç inmemiş aşağıya. Yolda yürüyenler, sanki başka
bir gezegenin adamı…
İkinciler
ise kaldırımlarda başıboş gezip dikilenler… Hiç tanımadıkları bıçkın sürücülere
yakın görünmek ve yayageçidinden yürüyenleri horlamak için işe karışanlardır bu
kişiler. Bu maydanozgillere sık sık rastlarız: taksilerde, dolmuşlarda,
kentlerarası otobüslerde, aşevlerinde, yeiçlerde…
Yayalara
yapılan saygısızlığın kadını, erkeği yok! Sürücünün cinsiyeti değil, bizi
onların anlayışları, kurallara uymamaları, yaya olma özgürlüğünü kullananlara
karşı saygısızlıkları bizi ilgilendirmekte. Ne yazık ki kadın sürücüler de
erkelerden farksız.
Ülkemizde
hızlı bir kentleşme süreci yaşanmakta. Köyünde eşeğe binemeyen adam, büyük
kentlerde en son model arabaya binmekte. Tabi sözüm herkese değil, görgüsüzlüğü
üst dizeyde yaşayanlara. Birçok kişi kendine, doğup büyüdüğü yere, akrabalarına,
yurttaşlarına, ülkesine yabancılaşmakta. Her şeyin en büyüğü ve en görkemlisini
istemekte bazıları. Bu durum, siyasete de yansımakta. En geniş ev, en büyük
araba, en görkemli yazlığa sahip olmak, en güçlü takımı tutmak, siyasette
koltuğa oturana yakın durmak…
İnsana
saygının olmadığı bir yerde, insan adına ne olur? Yaşulusuna, sayrısına,
bebeğine, karnında bebek taşıyan yüklü kadına, kent kaldırımlarının tadını
çıkarmaya çalışanlara saygısı olmayanlara diyecek bir çift sözümüz var:
Kurallara uyun, kendinize ve diğer insanlara saygı gösterin, insan olun insan!
Arada sırada kendinizi, o yayaların yerine koyun!
Adil
Hacıömeroğlu
29
Kasım 2021
Taşrada yaşıyorum, büyük şehirlerde yaşayanlara göre daha sakin bizde yaşam. Ancak anlattığınız sorun sizin de yazdığınız gibi insanda, eğitilmemiş insanda…
YanıtlaSilYeşil ışığın yandığını görüp yaya geçidine adım attım ve aniden sol tarafımda beliren yolcu minibüsünün hışmına uğradım. Minibüsün suçu yok, sürücüsünün hışmıyıdı bu. Ayaklarımda spor ayakkabı olduğu için hızla hoplayıp zıplayıp kendimi ayakta tutmayı başarabildim. Çünkü lastik, asfalta köseleden daha iyi sarılıyor. İnanın yüksek ökçeli bir ayakkabı olsaydı yerden toplanabilirdim. Ancak, bunu yaşamış biri olarak bu kez vasıtanın içinde olduğumda, şahit olduğum yaya davranışlarına da çok kızıyorum tabii ki. Trafiğin akışını görmezden gelip, sanki sahilde gezintiye çıkmış gibi ağırdan alıp, bir de gözlerinizin içine bakıp gülümseyerek geçenleri de yazmadan edemedim.
İşte “her şeyin başı eğitim”e iki örnek.
Vatandaşların, önce kendilerine, sonra başkalarının hakkına saygı duymayı öğrenmelerini sağlayacak olan ilkokul öğretmenlerine sonsuz sevgi ve saygıyla…
Şükran Balekoğlu Yamak