YOLUK


Bir ekim sabahı doğanın yeşilden kahverengiye, sarıya ve kızıla döndüğü puslu bir günde mutfak penceremizin önündeki denizliğe kondu. Camdan içeri bakıyordu ürkek bakışlarla. Bir yandan da çevresini kollamaktaydı. Boynunda neredeyse tüy kalmamıştı. Omuz başlarındaki tüylerin de bir kısmı yolunmuştu. Kanatlarındaki teleklerin bazıları kalkık, kırıktı. Üst gagası sanki çatlayıp ters dönmüştü. Yoksa yapışkan ve çıkaramadığı bir şey mi yapışmıştı gagasına.

Çok açtı. Çünkü ısrarla camdan ayrılmıyordu. Pencereye yaklaştığımda kaçmıyordu. Ürkekliği benden değil, başka bir canlıdandı. Evde, yemlik buğday bitmişti. Önce bir dilim ekmeği ıslattım güzelce koydum önüne. Denizlikteki ekmeği parmaklarımla parçaladım. O sırada o yan camımıza uçtu ve oradan beni gözlüyordu. Sanki “Hadi git, çekil oradan, bu kadarı yeter!” der gibiydi. Yavaşça pencerenin önünden çekildim.

Eşim ve Atacan, yanıma gelmişti. Bir anda ekmeği yiyip bitirdi. Ancak yine camın önündeydi. Bu kez birkaç avuç bulgur koydum önüne. Kıtlıktan çıkmış gibiydi. Bulgurları hızla tüketirken diğer güvercinler sofrasına ortak oldu. Bir sağa, bir sola saldırmaktaydı diğerlerini kovmak için. Baktım ki bu iş böyle olmayacak Kavanozdaki bulgurun yarısını boşalttım camın önüne. Tüm güvercinler mutlu... Buna karşın birbirlerini gagalayanlar yok mu? Çok…

Gün içinde gidip buğday aldım taşıyabileceğim kadar. Buğday almanın verdiği erinçle oturup kitap okudum saatlerce. İçim rahat… Yarın sabah tüm güvercin, serçe ve kumrulara toy vereceğim.

Bir gün sonra hava ışırken bizim dayak yemiş güvercinimiz yine camdaydı. Göz göze geldiğimizde derdini anladım. Avuç avuç buğday koydum cam önündeki mermere. Güvercinler doluşunca kumrular çekildi. En ortada bizim yaralı güvercinimiz. Bu kuşların yemlerini yerken çıkardıkları boğuk sesleri dinlemek ayrı bir mutluluk.

Ailecek izliyoruz güvercinlerin yeme çabasını, kavgasını. Bu arada bizim yaralı güvercinimize “Yoluk” adını uygun gördük. Çünkü tüylerinin önemli kısmı yolunmuştu.

Yoluk, neden bu duruma gelmişti? Güvercinler arası bir kavgada bu duruma düşmesi olanaksız. Birinci olasılık olarak bir kedi saldırısı usuma gelmekte. Evimizin çapraz karşısında bulunan fırın, makinede kestiği ekmeklerin dökülüp biriken kırıntılarını önündeki kokarağacın altına döküyor her gün. Mahallemizdeki bütün güvercinler toplanıyor kırıntı sofrasına. Doğaldır ki kediler de pusuda… Olasıdır ki burada kedi saldırısına uğradı. Kediler, avının boynuna atılırlar. Böylece avını boğarak öldürürler. Bu nedenle kedi saldırısını birinci sıraya koydum.

Yaralanmasının ikinci nedeni ise martı, karga ve düşük bir olasılıkla şahin saldırısı. Kente yaşayan ve aç kalan martı ve kargaların zaman zaman güvercinlere ve diğer küçük kuşlara saldırdıklarını gözlemlemiştim. Böyle bir saldırıdan bu yaraları almış olabilir Yoluk. Düşük bir olasılıkla da kentimizde çok az bulunan etçil, avcı kuş saldırısı gelmekte usuma.

Yoluk, her sabah mutfak camının önünde. Artık günaydınlaşıyoruz. Yanında birkaç arkadaşı da var. Birisi, siyah beyaz renkte bir evcil güvercin. Renginden ötürü ona Beşiktaşlı adını verdik. Demek ki evden kaçmış. Onu sokak çocuğu gibi görüyorum. Yoluk’tan sonra en çok ilgiyi ona gösteriyorum. 

Sıkı beslenme, zamanla Yoluk’u canlandırdı. Gagası tam düzelmedi. Ancak tüyleri yeniden oluştu. Telekleri düzeldi. Bu durum, onun yaralarının iyileştiğini göstermekte. Bazı sabahlar buğday yerine ıslak ekmekler veriyorum onlara. Ancak ıslak ekmekler, alt kattaki komşumuzun camlarını kirletmekte. Çünkü güvercinler, yiyeceklerini çok dağıtarak yemekteler. Bazı ekmekleri gagalarıyla parçalamak için hızlıca sallamaktalar.

Kentin sıkıcı, gürültülü, boğucu, kurşuni ortamından bir an olsun kurtarmakta bizleri Yoluk ve arkadaşları. Ne dersiniz hep birlikte Yolukları çoğaltalım mı? Onlara gönül penceremizi açalım mı?

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       23 Kasım 2021

 

 

1 yorum:

  1. Yoluk ve birçok arkadaşı, inanın bundan böyle artık sizin yakın komşunuz. Alt kattaki komşunuz ise çok yakında veda edip başka semte doğru kanat çırpacaklar bence.😂
    Annecimden dolayı, güvercin beslemeye biz de alışkınız. Ancak öyle samimi oluyorlar ki sonradan, neredeyse evine gitmeyip çöreklenen akrabalar gibi olmuştuk. Üstelik temizlikten hiç anlamazlardı.😂
    Şaka bir yana Adil bey, beslerken çok mutlu oluyordum ama gittikçe çoğaldılar ve balkonda oturamaz, çamaşır aşamaz duruma gelmiştik. Sonra martılar geldi, çatılara yerleşip yumurtladılar. Onlar gelince güvercinler terk etti. Sanki devre mülk gibi kullanıyorlar çatımızı. Aralarında bir antlaşma var sanırım. Martı gidiyor, güvercin geliyor.
    Livaneli’nin “Ada” kitabını hatırlıyorum.
    Vardır bir hikmetleri, aralarındaki dengeli ve düzenli yaşam devam etsin.🙏🕊

    Şükran Balekoğlu Yamak

    YanıtlaSil