Dün
neredeyse tüm televizyonlarda bir haber vardı: “Adana portakalı Londra’da kırk,
İstanbul’da kırk beş liradan satılıyor.” diye. Buna yurttaşlarımızın çoğu şaşırmıştır.
Ben ve benim gibi düşünenler şaşırmadı bu habere. Çünkü yıllardır serbest
piyasa sisteminin azgınlaştığını, kontrolden çıktığını yazıp söyledik dilimiz
döndüğünce.
Haller
yasasıyla hem üreticinin hem de tüketicinin kazıklanıp soyulduğunu gözlemledik
yıllardır. Bu yasanın ivedilikle değiştirilmesi gerektiğini anlattık; sesimiz
çıktığınca, kalemimiz yazdığınca.
Üreten
kazanmıyor, emeğinin karşılığını alamıyor. Tüketici, her şeyi değerinin çok
üzerinde tüketmekte ne yazık ki.
Peki,
kazanan kim? Kazanan, üretilen malları tüketiciye ulaştıran aracılar, yani komisyoncular.
Bir de serbest piyasa sisteminin tekelleştirdiği büyük marketler… Tekelleşen
market zincirlerine hükümetin bile gücü yetmiyor. Göstermelik para cezaları
vermekten öte bir şey yapamıyor AKP hükümeti. Yani hükümet, market zincirlerine
hükmedemiyor. Halkın kendine verdiği yetkiyi kullanamıyor.
Peki,
neden? Serbest piyasayı savunan bir hükümet anlayışının yurttaşların sırtından
birilerinin vurgun vurmasına, soygun düzenine halkın lehine müdahale etmesi
olanaksız. Çünkü AKP, serbest piyasacı… 24 Ocak 1980’den sonra başlayan kamuculuğu
yok etme, halkı ezme, varsılı daha varsıl etme siyasetinin bir parçası AKP. 24
Ocak kararları emperyalizmin bir dayatmasıydı. Ne yazık ki bu dayatma, ulus
devletimizin ortadan kaldırılması için “demokrasi, özgürlük, sivil toplumculuk”
adı altında toplumumuza benimsetildi. Serbest piyasacılıkla ülkemizin ne
demokrasisi ne de özgürlüğü gelişti. Giderek demokrasimiz, parti yönetimlerine
çöreklenen mutlu azınlıkların oligarşik düzenine dönüştü. AKP de 24 Ocak
kararlarıyla oluşan serbest piyasacılığın sürdürücü.
Hükümet,
hükmedemiyor da muhalefet ne yapıyor? Onların da çözümü yok! TBMM’de temsil
edilen muhalefet partilerinin hepsi serbest piyasacı, sivil toplumcu. Hiçbirinin
ağzından “devletçilik, halkçılık” sözcüklerini işitemezsiniz. Çünkü bu
sözcükler, onlar için modası geçmiş kavramlar.
Adana
portakalı, İstanbul’a gelinceye dek birçok aracının elinden geçmekte. Her aracı
kendine göre pay almakta bu ticaretten. Üretici, bin bir emek verdiği, alınteri
döktüğü ürününü yok pahasına satmakta; tüketici de bu temel gereksinim
maddelerini ateş pahasına satın almakta. Aracıyı koruyan, üretici ve tüketiciyi
ezen bu sistemin hiçbir yerinde ne adalet ne de hakkaniyet var. Halkını soyduran
bir hükümet sisteminin ülkemize yararı olduğundan söz edilebilir mi?
Adana
Portakalı, Londra’ya çoğu zaman uçakla ulaşmakta. İstanbul’a gelen portakal ise
genellikle karayoluyla varmakta. Bundan da anlaşılıyor ki Londra’ya giden
portakalın ulaşım gideri daha çok. Buna karşın Londra da Adana portakalı niye
daha ucuz? Çünkü aracısı daha az…
Cumhuriyet
kurulduktan sonra Atatürk’ün öncülük ettiği en önemli işlerin başında tarım
devrimi gelir. Tarımda makineleşme, tohum ıslahı, gübreleme, yeni ürün
türlerinin ekilip dikilmesi hızla gerçekleşti. Birçok ülkeden portakal
getirtildi Atatürk’ün isteğiyle. Bunların ağırlığına, lezzetine, diğer
niteliklerine bakıldı. İncelemeler sonunda beğenilen portakal türlerinin yetiştirilmesine
karar verildi. Bu türler, aşılama yoluyla yaygınlaştırıldı. Böylece başta Adana
portakalı, Atatürk öncülüğündeki bir çalışmayla bugünkü verimliliğine ve lezzetine
kavuştu. Niye mi? Halkımız daha çok ve daha lezzetli portakal yesin, kış
mevsiminde C vitamini alıp sayrılıklara karşı dirençli olsun diye. Ne yazık ki kendi
insanımız kış meyvesi portakalı, İngilizler kadar yiyemiyor. Bunun da sorumlusu
serbest piyasacı iktidarlar, ülkemizi yönetenler.
Belediyelerimizin
bazıları iktidar partisi AKP’nin, bir bölümü de muhalefet partilerinin elinde. Neden
bu belediyelerden birinin usuna gelmiyor üreticiden meyve ve sebzeyi alıp halka
ucuz ulaştırmak? Niye belediyeler, daha önce var olan üreticiden tüketiciye ulaşan
ürünlerin satıldığı halk pazarlarını bir bir kapattılar. Halkın çıkarını
koruyan bu pazarlar, belediyelerce niye yok edilerek aracıların, tekelleşen
marketlerin eline düşürüldü yurttaşlarımız? Bu konuda iktidarın tavrını anladık
da muhalefet niye kılını kıpırdatmıyor?
İktidar,
bir avuç çıkarcı için çalışırsa muhalefet kendi tarihinden habersiz iktidarın
dümen suyuna giderse yurttaşın hakkını kim koruyacak? Emeğinin, alınterinin
karşılığını alamayan üreticinin; soyulan tüketicinin sözcüsü kim olacak?
İktidar
da muhalefet de aracıların, tekelleşen marketlerin yanında olursa halkımız, Adana
portakalını İstanbullulardan daha ucuza yiyen Londralılara bakıp ağzının suyunu
akıtır.
Çözüm,
halkçı devletçi üretim ekonomisinde. Emperyalizmin dayatmasıyla uygulanan serbest
piyasa sisteminden bir an önce kurtulmak gerek. Ülkemizin düşmanlarının
istediği bir ekonomik sistemi uygulamak devletimize, halkımıza ihanet değil de
nedir?
Adil
Hacıömeroğlu
30
Ocak 2024
Milletin geri kalması,mahvolması,cehl-i mürekkeplerin yani cahil olduğunun farkında olmayanların çoğalmasıyla olur.Osmanlı imparatorluğunun son 200-300 yıl içinde yıkılmasının sebebi budur.Bilgili,görevini ,gereken ilmi incelikleri bilen,karakterli idareciler dış ülkelere karşı vakur,halkına karşı müşfik davranarak adil yönetim gösterirler. Bu hususda Atatürk şöyle diyor."Hükümetin iki amacı vardır. Birincisi milletin korunması,ikincisi milletin refahını sağlamaktır. Bu iki şeyi sağlayan hükümet iyi,sağlamayan kötüdür."
YanıtlaSilBazen bir portakal anlatmaya yeter onlarca şeyi... Kimsesizlerin kimsesinden, hırsızların hamisine dönüşümün acı portakal tadında bir hikayesi...
YanıtlaSilAkdenizin ılıman iklimiyle Çukurova ‘ nın bereketli ,cömert topraklarında yetişen portakal 🍊 çiçeğiğin kokusuyla çevresine mutluluk saçar.Meyvesiyle şifa olur.Atatürk 1937 deUlusal ekonominin temeli tarımdır.Tarımda kalkınmaya önem vermekteyiz diyerek tarım konusunu ön plana çıkarmıştır.Türkiye’de Akdeniz bölgesinde portakal 🍊 üretiminin %83.47 si üretilmektedir.İyi bşr tarım politikası oluşturulması gerekmektedir.Bölgelere yönelik kabul görmüş bir meyvecilik politikası mevcut değildir.Tarım Bakanlığı bölgeleri , iklimsel özellikleri analiz ederek milli politikaları güçlendirmelidir.Üreticilerin ürünlerini daha iyi pazarlayabilmeleri için kooperatif çatısı altında birlik olmalarına teşvik edilmesi gerekir.Adil hocam kaleminize , yüreğinize sağlık.Esen kalınız.✍️🍀🌺🍊🙏🏻Fulya Kırımoğlu
Sil