Sivrialan,
Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı bir köy… Bu köyün ünlenip herkesçe bilinmesini
sağlayan Aşık Veysel… Veysel mi kim? Uzun ince bir yolda gece gündüz demeden, durmadan
giden 20.yüzyılın büyük halk ozanı. Halkı, yaşamı, duygularını dizeleriyle
anlatan Aşık Veysel Sivrialan’da yaşarken; halkın yaşayışını kitaplarında
anlatan çiçeği burnunda yazarımız Baykurt, Sivas’a gelmişken bu büyük ustaya
uğramaz mı?
Fakir
Baykurt, Gönen Köy Enstitüsünü bitirdikten sonra bir süre köylerde ilkokul
öğretmenliği yapar. Ardından Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümüne
girer. Burada kendisi gibi köy enstitülü yazar Mahmut Makal’la dostluğunu
pekiştirir. GEE’de türlü etkinlikler düzenlerler. Birinde, Aşık Veysel’i konuk
ederler. İşte, Baykurt’la Aşık Veysel’in ilk tanışması burada olur.
Fakir
Baykurt, 1955’te Gazi’yi bitirir ve Sivas Lisesi’ne Türkçe öğretmeni atanır. Sivas’a
gelinir de Veysel’e uğranmaz mı? Zaman güz mevsimidir. Lisede bekleme sınavları
yapılmakta. Fakir Baykurt, hafta sonu Sivrialan’a gitmeye karar verir. Sabahleyin
altıda Kayseri üzerinden Ankara’ya giden bir otobüse biner. Üç saatlik bir yolculuktan
sonra Şarkışla’ya varır. O zaman yollar yol değil. Yolculuklar, eziyete
dönüşmekteydi çoğu zaman. Cumhuriyet’in kalkınma ışığı Anadolu’yu yeni yeni aydınlatmaktaydı.
Yollar, yapılıyodu durmadan.
Şarkışla’da
otobüsten inen Baykurt, Manifaturacı Zekeriya Efendi’nin dükkânını bulur. Orada
bir süre konuk olur. Orada Sivrialanlı birisini bekler köye gitmek için uzun
süre. Çay ve yemek ısmarlıyor Zekeriya Efendi. Ona, Sivrialan yolunun kaç saatte
yürüneceğini soruyor Baykurt. O: “İyi yürürsen 14 sağlam! Belki bir atlı,
arabalı rastlar. Yani şansın varsa! (Fakir Baykurt, Özyaşam 04 Köşe Bucak
Anadolu, Literatür Yayınları, 3. Basım, Temmuz 2020, s. 12)”
Tarsus’ta
limon dikiminden gelen Sivrialanlı Mehmet’i bulup getirirler. İkindi vakti yola
çıkarlar köye doğru. Güneş önden vurmakta ve Baykurt’un alnını yakmakta. Gece
boyunca yürürler kısa dinlenmelerle. Gece yarısı bir tepeyi aşarken Mehmet
kesilince dinlenmek için attı kendini yere. “Buraya Teberik derler. Mezerleri
görüyon! Çok mezer var. Tarsus, Mersin, hem de Adana’dan gelenler burda
kesilir. Çoğu sıtmalıdır ya. Bir de adet vardır nedense; ölenlerin tümünü
buraya gömerler. Burayı geçtiysen kurtardın paçayı. Icık dinlenek. (Aynı yapıt,
s.13)”
Şafak
sökerken Hüyük’ü geçerler. Az sonra Sivrialan’a varırlar. Aşık Veysel’i sabahın
köründe rahatsız etmek istemiyorlar. Mehmet, Baykurt’u evine götürüp konuk
ediyor. Hemen yataklara girip uyuyorlar yorgun eğinlerini dinlendirmek için.
Birkaç
saat uyumuşlardı ki… “Tokur tokur seslerin arasında, belki düşlerdeyim. Hüsne
kadın hayatın ocağına saç koymuş, ekmek ediyor. Tokur tokur sesler sürüyor. Biri
merdivene mi vuruyor, yoksa kadının ekmek açtığı oklava mı çıkarıyor bu sesi?
Tokur tokur.
‘Hösne
Kadın; kimmiş konuk Sivas Lisesinden? Tokur tokur.’ Uykuyla uyanıklığımın
arasında Veysel Emminin sesini alır gibi oldum ama tam değil, inanamıyorum. ‘Acaba
eskilerden biri mi, yenilerden mi? Lisenin öğretmeni ta Şarkışla’dan yaya gelir
mi? Şura deal ki! Gelir mi Şarkışla’dan? Kaymakam at buldururdu. Mutlaka
buldurur. Ayakları patlamıştır; ta Şarkışla’dan…’
Duyuyorum
uykumun arasında ama gözümü açamıyorum. Yapışık gibiyim sıcak yatağın içine. Diplere
dalarak yatmayı sürdürüyorum. ‘Adını demedi mi Memmeet! Memmet sen de mi
uyuyorsun? Hep uyuyacak mısın Memmeet?’ Gözleri olsa bakıp hemen tanıyacak. Parmaklarıyla
yoklayamaz. ‘Demedi mi adını madını, Hösne kadın?’
‘Dediyse
de habarım yok. Gelir gelmez attı kendini!’
‘Hele
bekleyek! Şimdiye kadar bekledik ölmedik, şimdi beklesek de ölmeyiz…’
Hoşuma
gidiyor bu derece meraklanması. Ama tam seçemiyorum yaptığım muziplik mi, umarsızlık
mı? Dalıp çıkıyorum derinliklere.
‘Mamiren
takımı uykucudur, yatar kaba kuşluğa kadar! Hele bekleyecek! Acaba kim?’ Sesinin
fitilini kısarak konuşuyor, arada: ‘Ta Şarkışla’dan.’
‘Aşık,
bir türkü söyle uyansın!’ diyor Mehmet’in anası.
‘Aaah,
saz yanımda olsaydı!’
‘Uzak
yerde deal ya, istetiver!’
‘Olmaz
şimdi; dalgın uyuyor, ta Şarkışla’dan.’
Veysel
Emmiye böyle bir işkence başlattığım için kendime kızdım. Başlatmışken caymayı
istemedim birden. Hala kendimde değilim tam. Tokur tokur! ‘Memmet’in düğün ne
zaman Hösnee? Everin şu oğlanı artık, günah! Acaba nasıl buldular birbirini
Şarkışla’da? Hemi de kim acaba? Yoksam yolda mı rastlaştılar? Memmet için
Şerife’nin kızı mı bitireceksiniz? Bakın demedi demeyin, Haydar’ın Hasan da havaslıymış
Şerife’nin kızına. Elinizi tez tutsanız iyi olur. Eşşek Memmet, insan konuğu
kapar alır mı kendine? Getir sahibine teslim et, bilmediğin ev mi Veysel’in
evi? Acaba kim? Meraktan öldürmeyi sever sizin sülale! Hem de nasıl geldi yayan
yapıldak ta Şarkışla’dan?’
Kollarımı
yorgandan dışarı çıkarıp gözlerimi ovuyorum. Güneşin sıcağını duyar gibiyim. Canım
güz güneşi diye geçiriyorum içimden. Alıyorum kollarımı içeri. Terli miyim diye
yokluyorum kendimi. Hayır değilim. Uykumu almış mıyım diye yokluyorum; iyiyim,
almış sayılırım. Ama kolay değil hâlâ göz kapaklarımı açabilmek. Veysel Emmiye
oyun mu ettim, yoksa kendiliğinden mi böyle oldu? Icık ettim galiba. (Aynı
yapıt, s. 14-15)”
Fakir
Baykurt, en sonunda kalkar yatağından. Varır Büyük Usta’nın yanına. Veysel Usta,
onu görünce çok mutlanır. Elini öper Büyük Ozan’ın. Kahvaltı hazırdır. Karınlarını
doyurduktan sonra giderler birlikte Veysel’in evine. Konu komşu toplanır. Jandarmalar
da gelir Karakilise’den dost meclisine. Aşık alır sazı eline, vurur teline. Bir
gecede orada konuk olduktan sonra döner Sivas’a.
İşte,
halkın yazarı olmak böyle bir şey… Halkın ozanını görmek için gece gündüz
demeden yollara düşersin. Halkınla Sepetçioğlu oynarsın. Onlarla soluklanırsın gökyüzünün
altında özgürlüğünü yaşarsın. Öğrenirsin onlardan, sonrasında okulda öğretmen
olarak onların çocuklarına öğretirsin. Yazarsın halk da bilir olanı biteni. Aşık
Veysel de Fakir Baykurt da olmak kolay değil. Büyük sanatçı olmak için efendin
halk olacak. Onunla yürüyeceksin sonsuza dek ardına bakmadan güneşe doğru olgun
başağın ağırlığıyla.
Adil
Hacıömeroğlu
21
Ocak 2024
Hz.Musa,Peygamber olmasına,ilmi vehbi(Allah tarafından öğretilmiş) olmasına rağmen, kendisinden daha bilgili,ledün ilmini(gayb ilmi Allah tarafından öğretilmiş) bilen,bizim Hızır diye bildiğimiz, zatdan ilim tahsil etmek için,aylarca yürüyerek,iki denizin(Bahreyn) birleştiği yere yolculuk yapması gibi.. İki denizin birleştiği yer mecazende anlaşılabilir... Zahiri ilme sahip Hz.Musa ile batını ilme sahip Hızır'ı iki deniz olarak düşünebiliriz.Aşık Veysel ile Fakir Baykurt gibi halka mal olmuş iki üstadın buluşması gibi..
YanıtlaSilGönül gözü ile dünyayı algılayan halk ozanımız
YanıtlaSilAşık Veysel’e Prof.Dr. Utkan Kocatürk Hocamız sorar;
“Aşık! Makbul insan Nasıl olmalı? Nasıl yetişmeli? - " Cahilden ibret almayan, Kamilden feyz alamaz. Cahilden ibret alırsan, almak kabiliyetin var demektir. Kamilden de feyz alırsın.Dünyayı seyredeceksin; doğru gideni, eğri gideni görüp kendini toparlayacaksın!..."
Onlar aşkla çaldı bağlamalarını aşkla söyledi ....
Anadolu kültürünün yaşatmış ve sanatı ile topluma büyük kazanımlar sağlayan gönül erleri....
Anadolu kültürü sevmeyi, paylaşmayı, bölüşmeyi, çoğalmayı felsefe edinir...
Beklentisi olmadan hakça yaşamı , edebi, ahlakı öğretir...
Vatan, memleket kaygısı olan insanlar bilirler ki;
Köyler varsa , köylü varsa memleket kalkınır...
Köylü varsa köy pazarı var,köylü yoksa toprağın bereketi de yoktur..
Fakir Baykurt büyük usta , öğretmen , yazar , yazdıkları , konuştukları , arka arkaya yayınlanmış kitapları hep konuşuldu .Öğretmenlerin sesi önderi oldu.İnsan onurunun temsilcilerindendi.Büyük Ozan Aşık Veysel halkın sevgisini kazanmış toprakla bütünleşmiş, büyük halk insanı Cumhuriyete gönül veren köy enstitüsünden yetişen değerli insan Fakir Baykurt’ u saygı ve minnetle anıyorum.Ruhları şad olsun . ışıklar da uyusunlar . Hocam yüreğinize , kaleminize sağlık.🙏🏻✍️🍀🌿🌺👏Saygılarımla,Esen kalınız🙋♀️Fulya Kırımoğlu
Köy enstitülerine, üzerlerinde yamalı pantolonları, lastik potinleri ve elleri topraklı giren nice köy çocuğundan birisidir Fakir Baykurt. Atatürk devrimlerine ilkelerine yürekten bağlanmış, anadolu'nun cehalet yazgısına son verecek eğitim savaşının değerli bir aydını olmuştur.Fakir Baykurtların Adil Adalet Hacıömeroğlu gibi aydınlanma meşalesini en önde taşıyan öğretmenlere sevgi ve saygılarımla.
YanıtlaSil