KAVGASIZ GÜN YOK!


Televizyonda haberleri izlerken kavga haberleri neredeyse tüm izlenceleri kaplamakta. En küçük ise anlaşmazlık ise komşunun komşuyu boğazlaması. Kaldırımda yürürken tanımadığı birisine “Yan baktın.” diye saldırıyor gencimiz elindeki bıçakla tüm gücüyle ve öldüresiye. Yollarda, yol verme kavgaları her gün olmakta ve çoğunda kan dökülmekte. Aile içindeki birtakım anlaşmazlıklar, tartışmalar hemen saldırıya dönüşüp canlara kıyılmakta. Çocuklar bile izledikleri filmlerden etkilenerek arkadaşının ölümüne neden olmakta gözünü kırpmadan. Kızlar çete oluşturup beğenmedikleri arkadaşlarını öldüresiye dövüyorlar sokak ortasında ya da okul ayak yollarında. Kafası bozulan veli, okulu basıp terör estirmekte. Sağaltım için sayrıevine ya da sağlık ocağına giden yurttaş, sağlık görevlilerine saldırıyor acımasızca. Reçeteyi beğenmeyen sayrı, doktoru hastanelik ediyor, sanki yılların vurdumduymazlığıyla oluşan sağlık sorunlarını çözecekmiş gibi. Maçın sonucunu beğenmeyen futbol takımı yöneticisi, suçlu gördüğü hakemi yumrukluyor saha ortasında.

Yukarıdaki örneklerimiz, seçtiğimiz olaylardan birkaçı. Şiddet; evlerden, yollardan, kentlerden taşmakta. Her yer, kavga gürültü… Her yer, olay… Her yerde yumrukları sıkılı, kaşları çatık insanlar…

Siyaset alanı toz duman… Kavramlar birbirine girmiş, hamaset egemen olmuş usçuluğa. Suçlamak, kara çalmak beceri sayılmakta. Kanıtı, belgesi, bilgisi olmadan üsten üsten konuşmak alışkanlık durumunda. En küçük farklı düşünce düşmanlık olarak görülmekte.

Siyaset alanındaki gerginlik, kirlilik ve saldırganlığın halkımızın tinsel sağlığını olumsuz etkilediği kesin. Ancak kentlerimizde yaşayan yurttaşlarımızın her sorunu, kavgayla halletme alışkanlıklarının oluşmasında kentlerin insana göre yapılmamasının etken olduğunun bilincindeyiz.

Kentlerde yapılar, taşıtlar üstümüze üstümüze gelir. Gri-karanın egemen olduğu kentlerimiz, insanların üstüne karabasan gibi çökmekte gece ve gündüz. Gri-karanın tekdüzeliği, kişiyi karamsar, kötümser ve umutsuz yapmakta. Evinizden dışarı çıktığınızda her yan gri-kara… Her yan korna seslerinin oluşturduğu gürültü deryası… İnsana yaşama isteği verecek olan mavi ve yeşili görmek neredeyse olanaksız. Kentlerin neresine giderseniz gidin, hep aynı görüntü karşınıza çıkar. Nerdeyse tüm sokak ve caddeler birbirine benzemekte. Kentin görüntüsündeki tekdüzelik, kişiyi bunaltıp sinir sistemini bozmakta. Bu durum, tinsel sağlığı tehdit etmekte.

Kentlerimizdeki yurttaşlarımızın günlük yaşamları da tekdüze. Ulaşımı, geçimi zor kentlerimizde yaşayanların kendilerine ayıracak özel zamanları neredeyse yok! Sabahın karanlığında evden çıkıp işine gidenler, akşamın geç saatlerinde evlerine dönmekteler. Hem işleri hem de yolarda geçirdikleri gerilimli zamanlar, onları çok yormakta. Evler, sosyal alanlar olmaktan çıkmış durumda. Televizyon ve internet bağımlılığı nedeniyle aile bireyleri arasında ne konuşma var ne de ortak yapılan bir şey. Çoğu zaman akşam yemeği bile tüm aile bireylerinin katılımıyla yenmiyor. Gençler, ellerine bir kıstırık alıp odalarına çekilmekteler karınlarını doyurmak için. Çoğu zaman aile üyeleri dertleşemiyor bile. Dertleşmek, içini dökmek bir sosyal ve tinsel sağaltım… Ne yazık ki bu önemli toplumsal sağaltım geleneğimiz tarihe karışmak üzere…

Televizyondaki dizilerin neredeyse hepsinde şiddet var. Çoğunda bağırtı çağırtı egemen. Sanki bağırıp çağırınca haklı çıkılıyormuş gibi bir algı oluşturulmakta izleyicilerde. Tartışma izlenceleri de böyle… Bağıran bağırana… Düşünceler tartışılmıyor, papağan gibi cızırtılı seslerle bazı kalıplaşmış siyasal sözler yüksek perdeden yineleniyor.

İnsanların ve diğer canlıların göz ardı edilmesiyle oluşturulan kentler, kişileri tinsel olarak çökertip öldürmekte. Onları, bencilce bir kısır döngünün çalkantısında adeta öğütmekte. Bu durum, toplumumuzda derin sosyal yaralar açmakta. Kişilerde ise sağaltımı gittikçe olanaksızlaşan tinsel bozukluklara neden olmakta.

Kentlerin oluşumunda yasa tanımazlık söz konusu. Birçok yapı kaçak olarak gelişigüzel yapılmakta. Çok geçmeden bu ucubelere af çıkmakta. Böylece kural dışılık, kural durumuna gelmekte. Yapılaşmadaki bu kural dışılık, kent yaşamının her alanına yansımakta. Aynı kural dışılığı, taşıtların kullandığı yollarda görmekteyiz. Yine yayalara yeşil ışık yandığında onların üzerine taşıtlarını süren sürücüler, bu yasa dışılığın saldırganlığıyla davranmaktalar. Bir kez yasa ve kural dışılık mikrobu bulaşmaya görsün insan bedenine, toplum yapısına o mikrop öyle büyük bir hızla yayılır ki şaşırırsınız buna. Yasa ve kural dışılığa bir kez olsun göz yumduğunuzda bunun arkası çok hızlı gelir. Devlet ve belediye yöneticilerinin görevi, insanların yasa ve kurallara uymasını sağlamak değil mi? O zaman neden bu yasa kural çiğneyenlere göz yummak, hatta onları korumak?

Yaşamın hangi alanında olursa olsun yasa ve kural dışı iş yapana, aktöreye uymayanlara göz yumulmamalı. Bu tür kişi ya da kurumlarla toplumsal bir savaşım yapılmalı. Yerel yönetimler, kuralsızlığın ve kuralsızların egemen olduğu yerler olmamalı. Birkaç asalak yerine, halkın hakkını korunmalı yerel yönetimlerle ülke yöneticileri.

Çarpık kentlerin oluşmasına göz yuman yöneticiler, iyi bilmeliler ki tinsel sağlığı bozulmuş kişilerle onlar da aynı yerde yaşıyorlar. Bir gün keser döner, sap döner; gün gelir, hesap döner. Göz yumup, yolunu açtığınız kuralsızlık, yasa tanımazlık sizi karanlık dehlizine çekip yok eder.    

Üzülerek söyleyeyim ki kentleri tımarhaneye çevirdi ülkemizi ve çoğu belediyemizi yönetenler. Oysa kentler uygarlığın yeşerip boy attığı yerler değil mi? Bir topluma bu denli kötülük yapılır mı hiç?

                                                                  Adil Hacıömeroğlu

                                                                  13 Ocak 2024


1 yorum:

  1. Araf 199 ayetde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor."Sen affedici ol,örf ile(akla dayanan ilimle) emret.Cahillerden yüz çevir. Ayrıca "inanmayan cahil kafirlerin hayvandanda aşağı "olduğunu belirtir. Bu ayetlerden şu sonuçlar çıkarılabilir.Boğaya "tos"vurmasın diye önden yaklaşılmaz.Eşeğe çifte vurmasın diye arkadan yaklaşılmaz.Ama hayvandanda aşağı olan,cahile hiç bir taraftan yaklaşılmaz.Çünkü,alim insanı bir delille ikna edebilirsin ama cahile bin delilde getirsen yine yenik düşersin.

    YanıtlaSil