Türkiye,
İsveç’in NATO’ya girmesini onaylayarak ABD’ye büyük bir ödün verdi. Peki,
böylesi bir ödün niye verilir?
AKP
Hükümeti, denge politikası izlediğini söylemekte öteden beri. Aslında bu
politika denge değil, dengesizlik. Diğer bir deyişle ABD’den kopamama
politikası. Soğuk Savaş döneminde, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP
yöneticilerinin genlerine işlemiş Atlantik kodları var.
AKP
yöneticilerinin çoğu, yaşamları boyunca cumhuriyet kurucularına soğuk
bakmaktalar. Ne yazık ki önce İngiliz, sonra ABD yalanlarını tarih diye
öğrendiler ve devletimizin kurucularını bilerek ya da bilmeyerek olumsuz anlamda
suçladılar. Kurtuluş ve kuruluş tarihimizi öğrenme gereksinmesi duysalardı bağımsızlığın,
özgürlüğün bir ulus için ne denli değerli, vazgeçilmez olduğunu anlarlardı.
Zaman zaman bazıları bu konuda olumlu adımlar atmaktalar. Bu da bizi mutlu
etmekte. Koşullar onları, ulusal bir çizgi izlemeye zorlasa da yapamıyorlar bir
türlü. Çünkü ulusal bir siyaset izlemek; kendi gücüne dayalı bir üretimi,
borçlanmamayı, namerde muhtaç olmamayı, emperyalizme boyun eğmemeyi, mazlum
ulusların yanında olmayı gerektirir. AKP yöneticilerinin böyle bir duruşu benimsemeleri
onlar için oldukça zor.
Erdoğan
yönetimindeki AKP öncül olarak ülkemizin en katıksız Amerikancı siyasetçileri
olan Adnan Menderes ve Turgut Özal’ı görmekteler. Bu iki kılavuz siyasetçi,
Erdoğan’ı hep ABD rotasına çekip götürmekte. Öncelikle bu kılavuzları değişmeli
Erdoğan ve AKP’nin.
TBMM’de
alınan İsveç kararı gösteriyor ki AKP hükümeti ile ABD arasında açık olmasa da
bir anlaşma söz konusu. AKP’nin yumuşak karnı, ekonomi… Yıllardır sürdürülen üretimden
uzak borçlanma ekonomisi iflasta. Hükümetin yıllardır hovardaca yaptığı
savurganlık ülkemiz kaynaklarını kurutma noktasına getirdi. Üstelik
özelleştirme yoluyla bacası tüten birçok fabrikanın bacası tütmez oldu.
Yerlerine ya AVM’ler ya da varsıllar için pahalı konutlar yapıldı. Kentleri,
kıyıları, kırsal alanları bile betonlaştıran bir anlayışın egemenliği, ülkemizi
borç batağına sürükledi. Ödenemez durumdaki borçlar, ülkemizin tam bağımsız yaşamasının
önünde en büyük engel.
Ülkemizin
özkaynakları verimli, tutumlu, yararlı kullanılmıyor. Gösteriş, açgözlülük, iş
bilmezlik, bilgisizlik, devlet olanaklarını yandaş için kullanma alışkanlığı ve
anlayışı hükümetin temel politikası. Yandaşlar, kamu mallarını yağmalayarak
varsıllaşırken halk yoksullaşmakta. Gelir adaletsizliği, ülkemizin dengelerini
bozmakta. Plansız ekonomi, ülkemiz kaynaklarını heba etmekte. Bu da birçok
alanda dışalımı kışkırtmakta. Dışalım, dışardan alınan borçlarla karşılanmakta.
Halkımız: “Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını sallar.” demiş. Ne güzel,
uyarıcı bir söz… El kapılarında borç dilenen
bir hükümetin borç verenlerin dediklerini yapması olağan. İşte, bunun için AKP
hükümeti, İsveç’in NATO’ya girmesini onayladı. Ne yazık ki CHP ve MHP de tarihlerini,
ülkülerini, kuruluş amaçlarını hiçe sayarak NATO’nun kuyrukçusu oldu.
Peki,
R. Tayyip Erdoğan’ı ve AKP’yi İsveç aleyhinde ettikleri bunca sözden sonra NATO’ya
teslim olmaya zorunlu kılan ne? Öncelikle borç para, dedik. İkincisi ise bitmeyen
F 16 alma isteği.
El
kapısında borç dilenenler, emperyalizmden umar, insaf, vicdan bekleyenler bunun
bedelini ağır olarak ülkemize ödetecekler. İsveç’in NATO’ya kabul edilmesiyle
ABD, Montrö Anlaşmasını gündeme getirdi. Bu hem ülkemizin hem de komşularımızın
güvenliğini tehlikeye düşürmekte. Barış gölü olan Karadeniz’i, savaş alanına
çevirmektir ABD’nin amacı.
AKP,
ABD’ye teslimiyetiyle Rusya, İran, Çin ve tüm Avrasya’nın dostluğunu tehlikeye
düşürmekte. Gazze’nin yok edilmesine sırtını dönmektir NATO’culuk. İsveç’te
daha çok Kuran yakılmasına destektir bu. Ülkemizi bölmek için uğraşan terör
örgütlerinin militanlarının Stockholm ve Helsinki’de daha güvenli dolaşmasına yol
vermiştir NATO’nun genişletilmesi kararı. TBMM’de İsveç için kalkan eller,
Türkiye’ye ve ülkemizin güvenliğine karşı kalktı. Bu tarihimizin büyük kara
lekesi ve utancı…
Unutmadan söyleyeyim, ABD’ye teslimiyetin zehirli meyveleri önümüzdeki günlerde halkımıza bir bir yedirilecek. Bunların başında anayasa değişikliği olacak. Yakında anayasa değişikliği için kollar sıvanır. “Demokratikleşme, toplumsal barış” adı altında PKK ve FETÖ’nün önünü açacak bir anayasa, gündemimizi meşgul edeceğe benzer. ABD, hep aynı… Siyasetinde, emperyalist anlayışında, Türkiye’ye bakışında zerre kadar değişiklik yok! Onun dostları PKK ve FETÖ… Türk ulus devleti ise ABD’nin yok etmeye çalıştığı bir askeri, siyasi hedef, yani düşman… Bu gerçeği unutan, anlamayan siyasetçilerin ülkemiz yararına yapacağı bir şey yok!
Adil
Hacıömeroğlu
26
Ocak 2024
Tesla,Edison'un yanında çalısan,alternatif akım konusunda uzman Sırp asıllı,bir bilim adamıydı. Edison'da doğru akım konusunda uzmandı.. Tesla,elektrik motorlarının alternatif akımla çalıştırılması halinde,doğru akımla çalışan motorlara göre enerji bakımından kat kat rantabıl olacağı ,maddi bakımdanda çok verimli olacağı önerisini getirir.Kendisinin bunu başarabilecek bilgi ve donanıma sahip olduğunu,bunu başardığı taktirde Edison'dan 50.000 $ prim ödeme yapılmasının sözünü alır.1800 lü yıllarda 50.000 $ çok büyük paradır.Uzun uğraşlar sonunda Tesla projesini gerçekleştirir,vadedilen primi istediğinde;Edisonun cevabı : Tesla'cığım sen bizim Amerikan şakalarından hiç anlamıyorsun diyerek sözünde durmaz..Bu anektod,Türk-Amerikan ilişkileri bakımından referanstır. Amerikalıların kendi çıkarlarına yönelik tek taraflı ilişkileri çoktur.Bu sadece örneklerden biridir.
YanıtlaSilTürkiye'nin kültürel kodlarında Batıcılık var olduğu müddetçe NATO'dan kopamaz. Kopamıyor da...Dincisi, solcusu, milliyetçisi, kimi Atatürkçüsü...Hepsinin ortak payesi olabiliyor NATO aşkı. Bu da gösteriyor ki, siyaset halktan tümüyle kopmuştur. Bunun üzerine yapılması gereken seçimleri boykot etmektir.
YanıtlaSil