ÇOCUKLAR, OYUNLA ÖĞRENİR


Birçok anne ve baba, hatta öğretmenler çocukların oyun oynamasını yasaklar. Oysa özellikle okul öncesi dönemde oynanan oyunların çocuk hem bedensel hem de tinsel gelişimini sağlamada önemli bir rol oynar. Çocuklar el becerileri kazanmayı, bedenini kullanmayı, kaslarını geliştirmeyi oyun aracılığıyla sağlar.

Çocuğun tinsel gelişimi oyunla olur. Oyun içinde çocuk; çözüm bulmayı, farklı seçenekler oluşturmayı, anında karar vermeyi, sabırlı davranmayı, uzlaşmayı, yardımlaşmayı, dayanışma içinde sorunların üstesinden gelmeyi, işbirliğinin gücünü, işbölümü yapmanın önemini anlayıp kavrar. Zamanla bu öğrendikleri, alışkanlık durumuna gelir. En önemlisi de çocuk, oyun içinde sosyalleşir. İnsan sosyal bir varlıktır. Bu nedenle çocukların sosyalleşmesi için oyun en gerekli temel etkinliktir. Bu nedenle hangi gerekçeyle olursa olsun çocukları oyundan uzaklaştırmak, onların gelişimlerinde en önemli etkiyi yapan oyunu yasaklamak çocuklara yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Peki, aileler ve kimi zaman da öğretmenler çocukların oyunlarına niye engel olur? Plansız kentleşme yüzünden evlerin bahçeleri yok edildi. Yok edilmeyen ev bahçelerinin çoğu betonlaştırıldı. Bazı yapıların bahçeleri ise giriş katlarında bulunan işyerlerince işgal edilmiş durumda.

İnsanlar, kibrit kutusu gibi evlerin içine sıkıştı. Evlerin içinde koşup oynamak neredeyse olanaksız olmakta. Evler gerekli, gereksiz eşyalarla sıkış tıkış doldurulmuş. Koşup oynayan çocuğun eşyalara, duvarlara çarpıp yaralanması büyük olasılık. Ayrıca bazı ailelerin oyun sırasında eşyalarının zarar görebileceği kaygısı var. Kimi zaman oyun sırasında eşyalar kırılır ve aileler bu durum karşısında çok üzülürler ve çocukları azarlarlar. Bu durum, çocukların oynama isteğini yok eder. Ev içindeki oyunlarda sürekli bir korku yaşar çocuk. “Acaba bir şeye çarpar mıyım? Bir eşyayı kırar mıyım? Gürültü yapınca komşular ya da ailem rahatsız olurlar mı?” gibi kaygılar, çocuğun oynama isteğini engellemeye yönelik düşünceler.

Apartmanlarda birçok aile yaşar. Hiçbirinin huyu, diğerinin huyuna benzemez. En küçük tıkırtıda, bağırtıda ya da ayak sesinde çocuklu ailelere olmaması gereken çok sert tepkilerde bulunanlar çoktur apartmanlarımızda. Çoğu zaman bu tepkiler kavgalara dönüşür. Komşular arasında çözümsüz anlaşmazlık doğar. Bu nedenle anne ve babalar, sürekli olarak ve olur olmadık yerde çocuklarını uyarmak zorunda kalır. Bu durum, çocukların oyunlarını engelledikleri gibi, onların özgüvenlerini yaralayarak kaygılı bir tinselliğe sürükler.

Sayıları çok olmasa da bazı anne ve babalar, çocukları mahallerindeki çocuk parklarına gittiklerinde gereksiz bir kaygı duyarlar. Tanımadıkları çocuklarla oynamalarını istemezler. Bu gereksiz ve anlamsız kaygı, çocukları oyundan uzak tutar. Böylece çocukların sosyalleşmesini engellerken onları bencilleştirip insanlara karşı güvensizliğe sürükler. Bir çocuk, farklı kişilerle tanışmalı, değişik arkadaşlar edinmeli ki hem sosyal hem de tinsel olarak varsıllaşsın. Çocukları insanlardan uzak tutarak yetiştirmeye çalışmak, bir kafese tutsak edilmiş kuşa benzer. Kafesteki kuş, zaman içinde nasıl uçma yeteneğini unutursa çocuk da çocukluğunun gerektirdiği devinimleri yitirir zamanla. Bu da bedensel ve tinsel sorunların kaynağını oluşturur.

Birçok ailede tek çocuk var. Tek çocuk, büyük sorun. Evde oynayacağı kimse yok! Genellikle komşularda da yaşıtı olmayınca oyun oynaması güçleşmekte. Bu nedenle oyun oynama gereksinimini anne ya da babasıyla varsa diğer büyükleriyle gidermek istemekteler. Birçok ebeveyn, yorgunluğunu ya da çok işi olduğunu gerekçe göstererek çocukların oynama isteğini karşılayamıyorlar. Bu durum, çocuğu mutsuz etmekte. Bu nedenle birçok çocuk uyum sorunu yaşarken sinirli bir tinsel yapıya bürünmekteler. Anne ve babalar ne kadar yorgun olursa olsunlar, ne denli yoğun çalışırsa çalışsınlar çocuklarına ayıracak zaman bulmalılar.

Ne yazık ki okullarımızın fiziksel yapıları oyun oynamaya uygun değil. Bazı okul bahçeleri çok küçük. Neredeyse çocukların yürüyecek alanları bile yok! Neredeyse okul bahçelerinin tümü betonla kaplanmış. Betonla kaplanmış bahçelerde oynayan çocukların başları yarılmakta, çarpma sonunda gözleri şişmekte, kimi zaman da kolları ya da bacakları kırılmakta. Bu bahçelerde oyun oynamak, çocukların beden sağlığına zarar vermekte. Bu nedenle bahçelerde çocukların oyun oynaması çoğu zaman yasaklanmakta.

Betonlaştırılan bahçeler, kuş kafesini andıran evler, kaygı yüklü veliler ve öğretmenler yüzünden çocuklarımız en gerekli olan besinlerinden yoksun kalmaktalar. Çocuğu çocuk yapan, onu geliştiren besin oyundur. Oynamayan çocuk, besinsiz kalmış demektir.

Kentler planlanırken, apartmanlar dikilirken, okullar yapılırken çocukların oynayacağı alanlar öncelikle düşünülmeli. Çocukların oynayacakları alanların olmaması, toplumun geleceği için çok kötü. Milyonlarca lira harcanarak yapılan yapılarda büyükler için her şey düşünülmekte, ancak çocukların oynayacağı alanlar unutulmakta. Belediyeler, imar planlarını oluşturup onaylarken bu gerçeği göz önüne almalı. Çocuğuna olanak tanımayan kişi ya da kurumlar, toplumunun geleceğini baltaladıklarının farkında değiller.

Oyunun çocuklar için yaşamsal bir gereklilik olduğunu düşünerek onların oyun oynamalarını sağlayalım. Onlara oyunu yasak ederek değil, onların oynamalarını sağlayacak alanlar yaratmalıyız. Oyunsuz çocuk, çocuk olmaz. Bu gerçeği, bir an olsa bile unutmamak gerek.

                                                           Adil Hacıömeroğlu

                                                           6 Kasım 2020

2 yorum:

  1. Çocukluğuma ışınlandım yine.
    Erkek kardeşim bebeklerimi çiğnerdi.
    Kendi oyuncaklarının da üzerinde tepinirdi.
    Annem- babam oyuna vakit ayırmazdı.
    Zaten dersane-ilkokul arasına sıkışmıstım.Arada sokağa cıkar,saklambaç,evcilik oynardım arkadaşlarla vakit kalırsa(!)
    Anaokula gidene kadarki süreçte zor anımsadığım yine komşu kızları kardeşlik etmişti yalnızlığıma...
    Ebeveyn olmak,zor zanaat.
    Herkesin harcı değil...
    Olmamalı da..

    YanıtlaSil
  2. Hocam oyun oynamak arkadaşlığı ,, paylaşmayı , sosyalleşmeyi öğretir.Çocukların el becerileri, hayal dünyaları gelişir , bizler çocukken 5 taş, yakan topu, voleybol , uzun atlama oynardık Saklambaç vazgeçilmezdi.Evlerimizde el işi derslerimizde bez bebekler örer oynardık , 4 kızkardeş olunca beraber oynamak zevkli olurdu.Hocam sağolunuz , çocukluğumuza yolculuk yaptırdınız .✍️🙏🏻🌺✨😇Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil